Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bu, başka bir istikrar

    Fatih Özatay, Dr.01 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1008


    Son dönem ekonomide görülen gelişmeler hoş olmayan bir istikrarı maskelemiş de oluyor.

    Kaddafi kırk yılı aşkın süredir iktidarda; düştü düşecek. Hüsnü Mübarek otuz yıl kadar iktidarda kaldı. Zeynel Abidin Bin Ali'nin iktidarı ise yirmi yıldan fazla sürdü. Demokratik ülkeler ile karşılaştırıldığında, yönetimde inanılmaz bir süreklilikten, farklı bir ifadeyle 'yönetimde istikrar'dan söz ediyoruz.

    Libya'da olan bitenler biraz karışık, ama Mısır ve Tunus'ta olan biten, bu iki ülkenin halklarının hayatlarından hiç de hoşnut olmadıklarını gösteriyor. Demek ki 'istikrar' her zaman arzu edilen bir şey değil. İstikrarın nede sağlandığı daha önemli. Despot rejimlerin istikrarlı bir şekilde sürmesinin geniş halk kitleleri açısından bir yarar sağlamadığı ortada. İstikrar kavramı bazen o kadar sık kullanılıyor ki içi boşalabiliyor, sorgulanmadan "Amanın da ne kadar istikrarlı, yaşasın" yargısına varılabiliyor. Yukarıdaki örneklerde 'yönetimde istikrar' ile 'siyasi istikrar' kavramları karışıyor. Yönetimde istikrar, siyasi istikrar anlamına gelmiyor. Sadece enflasyondan bakmak doğru mu?

    Muhtemelen iki nedenle hep istikrardan söz ediyoruz. Biri siyasi, diğeri ise ekonomik. Siyasi neden şu: Koalisyon hükümetleri, hepsi olmasa da, genellikle hafızalarımızda olumlu bir izlenim bırakmadılar. Ekonomik neden ise açık; uzun yıllar yüksek bütçe açıkları, yüksek reel faiz, oynak büyüme, yüksek enflasyon ortamında yaşadık. Geçmişimiz böyle olunca 'istikrar' önemli bir kavram haline geliyor hepimiz için.

    Siyasi istikrarı bir tarafa bırakıp tekrar kürkçü dükkânına -ekonomiye- döneyim. Şöyle bir örnek versem herhalde hiç de ilginç olmaz. Yine de vereceğim bu örneği: Enflasyonun uzun süre yüzde 50 civarında kaldığı bir ülke düşünün. Dolayısıyla, salt enflasyon açısından bakınca bayağı bir istikrar var. Apaçık ki kimsenin istikrar kavramı altında böyle bir istikrardan söz ettiği falan yok; bu nedenle ilginç bir örnek değil.Oysa "Bakın, ne kadar istikrarlı bir ortamda yaşıyoruz" derken yukarıdaki örnekteki kadar 'garip bir istikrar' olmasa da çok da anlamlı olmayan bir istikrardan söz ettiğimiz gözden kaçabiliyor. Bu kadar açık değil, üstelik etrafta gördüklerimizle tam örtüşmüyor. Bu istikrardan hoşnut muyuz?

    'Örtüşmüyor'dan başlayayım: Türkiye büyüyor. On yıl önceki Türkiye'de değiliz. Yirmi yıl öncekinde hiç değiliz. Bilgisayarlar, cep telefonları, kişi başına araba sayısının artması, düzelen yollar, daha çok kişinin uçağa binmesi, çok daha iyi bir haberleşme sistemi, sağlığa erişimde iyileşme falan. Bir dolu 'gelişme' unsuru ekleyebilirsiniz bu listeye. Bu anlamda bir 'istikrar' yok; gelişiyoruz apaçık biçimde. Oysa bu gelişme hoş olmayan bir istikrarı maskeliyor. Şu: Türkiye'nin kişi başına gelir düzeyinin gelişmiş ülkelerin kişi başına gelir düzeyine oranı 1980'de neyse üç aşağı beş yukarı şimdi de o. Bu açıdan inanılmaz bir istikrar gösteriyoruz. Sorun şu ki bu oran yüzde 50 bile değil. Gelişmiş ülke olarak ABD'yi alırsanız 27, Almanya'yı alırsanız yüzde 36 düzeyinde. Hoşnut muyuz bu istikrardan?


    Bu köşe yazısı 01.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

     

    Etiketler:
    Yazdır