Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Faiz harcamalarını istikrarsızlaştırmak

    Fatih Özatay, Dr.03 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1363

     

    Avrupa ile kıyaslandığında Yunanistan dışında faiz harcamasının GSHY'ye oranı en yüksek ülke Türkiye.

    İstikrar'a takıldım bir kez; istikrarlı bir biçimde 'istikrar' üzerine yazmam gerekiyor. Yoksa, Allah korusun, istikrarı bozmuş olurum. Çift karakterli bir kavram şu 'istikrar' kavramı: 'İyi istikrar' var, 'kötü istikrar' var. Ne ilginçtir ki 'istikrarın' bize ifade ettiği 'şeyler' istikrarlı değil. Bu nedenle, farklı bir bakış açısıyla da bayağı 'karaktersiz' bir kavram bu istikrar. Son yazımda 'kötü istikrar'dan örnekler vermeye çalışmıştım. Bugün istikrarın bozulmasının ne kadar iyi bir şey olduğuna işaret edip, bu sayede sağlanan istikrarın altını çizip, gelinen noktanın hâlâ istikrarsızlık kaynağı olduğuna değineceğim. Çok karışık oldu. Her önüne gelene köşe yazısı yazdırılırsa demek ki böyle oluyor.

    İstikrarsız dönemde faize giden pay arttı

    Neyse, lafı uzatmayayım; faiz harcamalarının kamu bütçesinde oynadığı rolü incelemeye başlayayım. Makroekonomik istikrarsızlık yıllarında bütçeden faiz harcamalarına ayrılmak zorunda kalınan pay oldukça yüksekti. Bu anlamda bir istikrardan söz etmek mümkün. Elbette kötü bir istikrardı o.

    2002'den bu yana faiz harcamalarında önemli bir azalma var. Hazine Müsteşarlığı verilerine göre, 2003 yılında tüm vergi gelirlerinin yüzde 71'i faiz ödemelerine gitmişti. 2006'da bu oran yüzde 33'e, 2009'da ise yüzde 31'e düştü. 2010 yılında yine önemli bir düşüş var: Yüzde 23. Bu anlamda faiz harcamalarının bütçe içinde önemli bir paya sahip olmasında sağlanan istikrar bozuldu; iyi de oldu. Tek haneye inen enflasyonda ve bütçeden başka alanlara daha fazla kaynak ayrılabilmesinde sözünü ettiğim kötü istikrarın ortadan kalkmasının önemli bir rolü var. Bu sayede daha istikrarlı bir makroekonomik ortama ulaştık.

    Ama faiz harcamalarının vergi gelirlerine oranının son yıllarda ulaştığı bu en düşük düzeyin sürmesi, farklı bir ifadeyle istikrar kazanması, Türkiye açısından yeni bir istikrarsızlık kaynağı olabilir. Bunun neden böyle olabileceğini görmek için uluslararası bir karşılaştırma yapmak gerekiyor.

    2010 yılında önemli bir iyileşme var

    Avrupa Birliği'nin sorunlu ülkeleri ile Türkiye'yi faiz harcamaları açısından karşılaştırmak bir fikir verebilir. Eldeki mevcut güncel veriler 2009 yılına ait ve Avrupa İstatistik Kurumu (Eurostat) tarafından yayımlanıyor. Faiz harcamalarının vergi gelirlerine oranları yok, ama faiz harcamalarının gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH) oranları var. Olsun; bu da bize ışık tutacaktır. Grafikte Türkiye, Yunanistan, Portekiz, İrlanda ve İspanya'nın verileri gösteriliyor. Türkiye'nin verisi Hazine Müsteşarlığı'nda alınma, diğerleri Eurostat'tan.

    GSYH'sine oranla kamu kesiminin faiz harcamalarının en yüksek olduğu ülke Türkiye. Yunanistan dışında kalan ülkeler için ise bu oran çok daha düşük. İki de uyarı: Birincisi, Türkiye için 2009'da yüzde 5.6 olan bu oranın 2010'da yüzde 4.4'e düştüğü tahmin ediliyor. Önemli bir iyileşme var. İkincisi, diğer ülkelerin 2010 oranları daha yüksek olacak. Durum Türkiye lehine iyileşecek. Bu çok muhtemel iyileşmeye karşın faiz harcamalarına bütçeden ayırmak zorunda olduğumuz payı çok daha aşağıya çekmemiz gerektiği, sanırım açık. 


     

     

     

     

     

     

     

     

    Grafik: Kamunun faiz harcamaları / GSYH: 2009 (%). Kaynak: Eurostat ve Hazine Müsteşarlığı.


    Bu köşe yazısı 03.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır