Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Merkez 'açmazdan' nasıl kurtulur?

    Fatih Özatay, Dr.10 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1036


    Karşılık oranları arttırılarak 21.6 milyar lira çekilmesi hedeflenirken piyasaya 14.7 milyar lira aktarılmış.

    Merkez Bankası (MB) zorunlu karşılık oranlarını sadece 24 Ocak 2011 tarihindeki kararı ile arttırmadı. 2010'un nisan ayından başlayarak farklı zamanlarda benzer kararlar aldı. İlk iki kararı, yabancı para cinsinden mevduatlara uygulanan zorunlu karşılık oranlarına ilişkindi.
    Lira cinsinden mevduatlara uygulanan zorunlu karşılık oranlarını ise ilk defa 23 Eylül 2010'da yükseltti. Bu karar tüm vadeler için geçerliydi. Daha sonra 12 Kasım 2010'da yine tüm vadelerde zorunlu karşılık oranlarını yükseltti. Bu iki kararın net etkisinin piyasadan 4.2 milyar lira çekilmesi yönünde olacağını da açıkladı.

    Bunu iki karar daha izledi: 17 Aralık 2010 ve 24 Ocak 2011 kararları. İlkinde kısa vadeli lira cinsi mevduatlar için karşılık oranları yükseltildi. Bir yıl ve üzerindeki vadeler için ise düşürüldü. Ayrıca bankaların, repo borçları için de zorunlu karşılık ayırmaları istendi. Net etkinin piyasadan 7.6 milyar lira çekilmesi olacağı açıklandı. İkincisinde ise uzun vadeler için bir değişikliğe gidilmezken, üç ay ve daha kısa vadeli mevduatlar için zorunlu karşılık oranları yükseltildi. Bu kararın net etkisinin ise piyasadan 9.8 milyar lira çekilmesi yönünde olacağı vurgulandı.

    Toplam 21.6 milyar TL

    Kısacası, lira cinsinden mevduatlar için 23 Eylül 2010'dan başlayarak alınan kararlarla MB'nin piyasadan çekilmesini beklediği likidite toplamda 21.6 milyar lira. Bu rakamları MB'nin sözünü ettiğim tarihlerindeki duyurularından bulmak mümkün.

    Bu kararların neden alındığını da açıkladı MB. Mesela 12 Kasım 2010 tarihindeki duyurusunda '...kredilerde görülen artışlar da dikkate alınarak' deniliyor. Zorunlu karşılık oranlarını yükselterek, bankaların kredi açabileceği fonların bir kısmını daha MB'de tutmalarını, böylelikle kredi arzındaki hızlı artışı yavaşlatmayı amaçlıyor. Bunu da finansal istikrar için gerekli gördüğünü defalarca belirtti Merkez Bankası.

    Şimdi sıra madalyonun öteki yüzünde: MB, 23 Eylül 2010 ile 8 Ekim 2010 arasındaki iki haftada piyasaya ortalamada 13.5 milyar lira para vermiş. Bu değer, 18 Şubat 2011 ile 4 Mart 2011 arasındaki dönemde ortalama olarak 28.2 milyar liraya yükselmiş. Farklı bir ifadeyle, karşılık oranlarının arttırılarak piyasadan net olarak 21.6 milyar liranın çekilmesinin hedeflendiği dönemde, piyasaya 14.7 milyar lira aktarılmış.

    Fazlası aktarıldı

    En son kararda ise 9.8 milyar liranın piyasadan çekilmesi amaçlanıyordu. O dönemde piyasaya haftalık vadede aktarılan para ise 11.6 milyar lira (18 Şubat 2011 ile 4 Mart 2011 arasındaki dönemde aktarılan paranın ortalaması ile 18 Şubat 2011'den önceki bir haftada aktarılan miktarın ortalaması arasındaki fark). Farklı bir ifadeyle, son kararla piyasadan çekilmesi amaçlanan paradan daha fazla para piyasaya aktarıldı.

    Enflasyon hedeflemesi rejiminin belkemiğini oluşturan politika faizini açıkladığı düzeyde tutabilmesi için MB'nin piyasanın talep ettiği parayı aktarması gerekiyor. Sanıyorum bu yeteri kadar açık. Kredi arzındaki hızlı artışı frenleme amacının doğru olup olmadığını tartışmıyorum. Merkez Bankası'nın bu amacını veri alıyorum. MB'nin bu amacına ulaşabilmesinin ilk gerekli koşulu, yukarıdaki sıkıcı rakamlardan açık biçimde ortaya çıkıyor:

    BDDK devreye girmeli

    MB'nin ya da başka bir kurumun, MB'nin aktardığı parayı kullanarak bankaların kredi açmasını engelleyecek bir mekanizma tasarlaması lazım. Bu 'başka kurum', Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu oluyor. Bu tür bir engel konulmazsa MB'nin zorunlu karşılık oranlarını arttırarak piyasadan para çekmesinin kredi arzındaki artışı frenleyici etkisi ya hiç ortaya çıkmayacak ya da istenildiği ölçüde çıkmayacak.


    Bu köşe yazısı 10.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır