Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Libya ordusunda albaydan öte rütbe yok

    Güven Sak, Dr.11 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1424


    Avrupa Birliği o feraseti gösterse, üyelik süreci kesintisiz işlese Türkiye'de herhalde Ergenekon davasına ihtiyaç duyulmazdı.

    Geçenlerde bir yerlerde Libya Genelkurmay Başkanı'nın Albay Ebu Bekir Yunus Cabir olduğu yazılıydı. "Yoksa Libya ordusunda albaydan öteye rütbe olmuyor mu?" diye düşündüm. Baktım. Libya ordusunda 1969 darbesinden beri general rütbesi kullanılmıyormuş. Libya'nın yaşamakta olduğu travmayı düşünebiliyor musunuz? Gelin birlikte düşünelim.

    Bir süre önce, deneyimli bir diplomat bana Ortadoğulu olmanın nasıl bir hal olduğunu anlatıyordu. "Bu coğrafyada" dedi, "işe iyi başlanır. Başlangıçta işler son derece haklı, doğru ve de yolunda görünür. Ama sonra mutlaka işin suyu çıkar." Libya'da aslında kâğıt üzerinde general rütbesi var. Libya ordusu eskiden İngiliz sistemine göre örgütlenmiş bir orduymuş. 1969'da Kaddafi genç yaşında iktidarı ele geçirdikten sonra kendisini ancak albay yapabilmiş. Bu nedenle rütbeler albaydan öteye gitmemeye başlamış. "Aman efendim, reisimiz albayken biz nasıl general olabiliriz? Mümkün müdür? Değildir" demişler herhalde. Sonra durumu düzeltmek için 1976 yılında, Arap Sosyalist Birliği'nin Ulusal Kongresi, Kaddafi'yi general yapmak üzere bir karar almış. Ama o teşekkür edip, albay kalmak istediğini söyleyince plan başarısızlığa uğramış.

    En büyük yenilgi en büyük zafer oldu

    Sonuçta 1969 yılından beri Libya ordusunda general bulunmuyor. Futbol yıldızlarının bile isimleriyle ön plana çıkıp, ulusal çapta tanınmasına imkân tanınmayan bir ülkede, generallerin öyle bir sürü apoletle ortada dolaşmasının da önlenmesine normal bakmak gerekiyor. Şimdi böyle bir ülkede 1970'lerde devrim ateşi etrafı sarmışken doğmuş biri olarak kendinizi hayal edin bakalım. İki binli yıllarda bir orduda en üst rütbenin albay olduğunu düşünmez miydiniz? Anormal olanı normal gibi görmez miydiniz? Görürdünüz. Libya'nın bu günlerde yaşadığı travmayı bu çerçevenin içinde görmek gerekiyor. İşin neden daha uzun süreceğine de bu açıdan bakmakta fayda var.

    Peki, Libya öyle de Türkiye çok mu farklı? Hemen sinirlenmeyin. Bir düşünün bakalım. Şimdi şöyle son on yıldır tartıştıklarımıza bir bakın. Kürt meselesinden Ermeni meselesine, Kıbrıs'tan Irak'a her konuda eski-normal gitti, bir yeni-normal biçimleniyor. Bunları geçmişte bu kadar rahat tartışabiliyor muyduk? Hayır. Libya'nın yaşayacağı travmayı biz hâlâ yaşamıyor muyuz? Yaşıyoruz. Bu birinci nokta.

    Gelelim ikincisine.. İsmet İnönü, Sovyetler Birliği'nde Gorbaçov'un, Güney Afrika'da da Klerk'in yaptığını çok önceden yapmıştı. İsmet İnönü yalnızca zamanı geldiğinde, halkın taleplerini doğru okuyarak kenara çekilmeyi bilmedi. Aynı zamanda rejimin demokratikleşmesi için, yeni sistemde, bir oyuncu olarak da seçimlere katıldı ve kaybetti. En büyük yenilgisi en büyük zaferi oldu. Kaddafi gibi yapmadı. Geçiş süreci düzenli oldu. Ama bugüne gelmemiz için bir elli yıl ve birkaç askeri darbe gerekti. Libya'nın, Mısır'ın, Tunus'un ve diğerlerinin işi hiç de kolay değil. Bu da ikinci nokta.

    Üçüncü nokta ise "Libya'nın şansı petrolü olabilir mi" sorusunun cevabındadır. Libya, petrolü olan bir Bosna olarak algılanırsa daha mı rahat dönüşür? Dışarıdan bir müdahale değişim sürecini hızlandırabilir mi? Olabilir. Avrupa Birliği o feraseti gösterse, üyelik süreci kesintisiz işlese, Türkiye'de herhalde Ergenekon davasına ihtiyaç duyulmazdı. Hukuk sistemini suçlaması belli olmayan tutuklamalarla bu kadar zorlamak gerekmezdi. Ama bakın öyle olmadı. Bu da üçüncü nokta.

    Petrol fiyatlarında artış senaryolarına bu açıdan bakmakta fayda vardır.


    Bu köşe yazısı 11.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır