Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Yeşil devrim artık daha yakın

    Güven Sak, Dr.29 Mart 2011 - Okunma Sayısı: 1276

     

    Japonya'daki deprem değil ama nükleer felaket ihtimali nükleer enerjinin 'son derece güvenli' olduğuna dair kanaati sarstı.

    Japonya depremi nükleer enerjiye bakışımızı sarsıntıya uğrattı. Deprem öncesi ve sonrasında nükleer enerji konusunda hiçbir şeyin değişmeyeceğini düşünmek olsa olsa ilk andaki şaşkınlıktandır. Önce o görüşler değişecektir. Sonra da mevcut planlar rafa kaldırılacaktır. Bu saatten sonra kimse millete sormadan "Biz sizin oraya bir nükleer santral yapacağız" diyemez. Dememelidir. Bu daha depremin Türkiye ekonomisini etkileyecek ilk sonucudur. Müsaadenizle bugün yeşil devrime nasıl bir adım daha yaklaştığımızın altını çizeyim.

    Yeni bir dönem İki anlamda bir yeşil devrim ile karşı karşıyayız. Öncelikle yeşil enerji ve temiz enerji şirketlerinin önünün açılacağı yeni bir dönemin başındayız. Neden? Bu deprem sonucunda Japonya'nın nükleer enerji üretme kapasitesinin yüzde 20'si doğrudan devre dışına çıktı. Kalanı ise tartışmalı hale geldi. Her gün yeni bir iddia ile karşı karşıya kalıyoruz. Her yerde radyasyon sızıntısı ile ilgili haberler geliyor. Almanya bu olaydan sonra önce "Bizde bir problem yok" dedi, sonra ise bir dizi 'eski reaktör'ün faaliyetini durdurdu. İtalya bir yıl süre ile yeni nükleer santral yapmayacağını duyurdu. Amerika'daki Toyota fabrikasında çalışan işçiler, radyasyona maruz kalmış olabileceği gerekçesi ile Japonya'dan gelen parçalarla çalışmak istemediklerini açıkladılar. Şimdi bunun sonunda ne olur? Nükleer enerji dünyada bir süre için opsiyon olmaktan çıkar. Siz etraftaki açıklamalara bakmayın, bizde de çıkar. Kim milletinin sağlığını kontrol edemeyeceği bir teknolojiye emanet eder? Kimse böyle bir sorumluluğu üstlenemez.

    Peki, kısa vadede ne olur? Enerji ihtiyacını karşılamak için, kısa vadede, fosil yakıtlara olan bağımlılık artar. Bizim mahalledeki karışıklık nasıl petrol fiyatlarını yukarı doğru itme potansiyelini içinde barındırıyorsa, bu nükleer felaket de benzer bir riski içinde taşımaktadır. Petrol fiyatlarının yönü yukarıya doğrudur. Ancak, petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareketin şiddetini Japonya merkezli üretim ve değer zincirlerine ne olacağı belirleyecektir. Eğer radyasyon sızıntısı Japon mallarına olan talebi olumsuz etkilerse, büyüme oranı Japonya ve ona bağlı üretim yapılan bölgelerde olumsuz etkilenebilir. O vakit, petrol fiyatlarındaki yukarı yönlü hareket daha yavaş olabilir. Burayı ancak izleyip görebiliriz. Petrol fiyatlarının yukarı yönlü hareketi, yeni ve daha temiz enerji teknolojilerinin geliştirilebilmesi için imkân yaratmaktadır. Önümüzdeki yeşil devrim, yeşil teknoloji şirketlerinden, elektrikli otomobil şirketlerinden gelecektir. Artık iyice yaşlanmış Michael Douglas, Gordon Gekko rolünde, "yeni finansal kriz, yeşil teknoloji şirketlerinden çıkacak" diyordu. Oraya bir adım daha yaklaştık.

    Almanya'ya etkisi Yeşil devrimin ikinci yönü ise siyaset sahnesindedir. Geçen hafta sonu Almanya'nın güney batı eyaletlerinden Baden-Württemberg'de seçim vardı. Başbakan Merkel'in partisi 1953 yılında eyaletin başkenti Stutgart'ta iktidardaydı. Artık değil. Baden Württemberg gibi muhafazakâr ve iş dünyasının ağırlıklı olduğu bir bölgede ilk kez Yeşiller Partisi bir eyalet başbakanı çıkardı.Yeşiller Partisi oylarını yüzde 12'den yüzde 24'e çıkardı. Hıristiyan Demokratlar ise yüzde 44 olan oylarının yaklaşık yarısını kaybetti. Nükleer enerji konusunda ortaya çıkan kaygılar seçim sonuçlarında etkili oldu. Bakarsanız, oradan yazanlar öyle diyorlar.

    Japonya'daki deprem değil ama depremin neden olduğu nükleer felaket ihtimali, nükleer enerjinin 'son derece güvenli' olduğuna dair kanaati derinden sarstı. Yeni normalin nükleer enerjisiz olma ihtimali arttı. Japonya depremi Türkiye'nin cari işlemler açığını ve finansman biçimini olumsuz etkileyecektir. Onu da söylemeden geçmeyeyim.


    Bu köşe yazısı 29.03.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır