Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Dünyanın ağırlık merkezi İzmir'den Diyarbakır'a kayıyor

    Güven Sak, Dr.08 Nisan 2011 - Okunma Sayısı: 1458

     

    Kürt açılımından üniversite sınavına diz boyu beceriksizliklerle uğraşırken, bizim dışımızdaki dünya jet hızıyla değişiyor.

    Dünya ekonomisinin ağırlık merkezi sürekli değişiyor. Bugünlerde İzmir civarında, ama bekleyin, 2016 civarında Diyarbakır'da olacak. Dünyanın iktisadi çekim merkezi, "Aman Allahım, Türkiye'de bir şeyler oluyor" diye buraya kaymış değil. Yarın bize özgü bir nedenle de burayı terk etmeyecek. Biz burada Kürt açılımından üniversite sınavına diz boyu beceriksizliklerle uğraşırken, bizim dışımızdaki dünya jet hızıyla değişiyor. Biz burada masal dinliyoruz. Bugün size "Avrupa Birliği'ndeki iktisadi kriz bizim krizimizdir" diye bir anlatmaya başlamak istiyorum. Gözleri olup görenlere elbette.

    1980 yılında dünyanın iktisadi çekim merkezi Kuzey Atlantik'teydi. Kuzey Atlantik'in iki tarafı dünyanın üretim ve tüketim üssüydü. 2050 yılında ise çekim merkezi Çin'in batı ucunda, Doğu Türkistan, Urumçi civarında olacak. Böyle bakarsanız, dünyamızın iktisadi çekim merkezi seksen yılda 9300 kilometre kaymış olacak. 9300 kilometre demek, dünyanın yarıçapının bir buçuk katı demek. Değişim çok hızlı oluyor. Yöneticilerimiz hoş bir Uyuyan Güzel sahnesi sergiliyor.

    Yarışa hızlı başladık

    Doğrusu ya, biz bu yarışa hızlı başlamıştık. 1980 yılında iktisadi serbestleşmeyle ilgili adımları neredeyse herkesten önce attık. 1980 yılında ihracatımız 3 milyar dolardı. 2002 yılında 36 milyar dolar oldu. 2008'de ise 132 milyar dolara ulaştık. 1980 yılında ihracatımızın yüzde 10'u sanayi ürünlerinden oluşuyordu. Şimdi bu oran yüzde 90 oldu. Gerçi kişi başına milli gelir 1980 yılında Amerikan kişi başına milli gelirinin yüzde 22'siydi. Bugün de yüzde 26'sı. Fazla yakınsayamadık ama ekonomi büyüdü. Geldik bugüne.

    Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin krizi Türkiye'yi, yapısal olarak, son derece olumsuz etkiliyor. Oradaki kriz devam ederse, korkarım, dünyanın iktisadi çekim merkezinde 'derya içinde, deryaya hasret' kalacağız. Dünyanın iktisadi çekim merkezinin tam ortasında sıradan mallar üreten bir ülkeye dönüşeceğiz. Bu orta gelir tuzağının içinden çıkamayacağız. Gelin, bir derdimi anlatayım.

    Bana kalırsa, Avrupa Birliği ülkelerindeki kriz, Türkiye'yi üç açıdan derin bir biçimde etkiliyor. Nedir bunlar? İlkini geçenlerde yazdım. Yunanistan'da kriz başladığından beri Türkiye ekonomisine yönelik fon akımları artıyor. Avrupa'nın krizi nedeniyle ortada kalan tasarruf fazlası bize doğru geliyor. Bu durum Türkiye ekonomisine Viagra etkisi yapıyor. Ama bu performans, Avrupa'daki kriz olmadan, yani 'o' hapsız sürdürülebilir değil. Ülkede yurtiçi tasarrufları arttırırız diye düşünmemiz gereken bir dönemde dikkatimiz dağılıyor. Bu ilk nokta.

    Telafi için adres doğu

    Gelelim ikinci noktaya. Avrupa Birliği'nde kriz nedeniyle mallarımıza olan talep düşüyor. Avrupa pazarındaki kayıplarımızı telafi etmek için doğuya yöneliyoruz. Daha gelişmiş mal talep eden bir piyasayı bırakıp, daha ilkel bir piyasaya yöneliyoruz. Avrupa'daki kriz daha uzarsa, Türkiye herkesin ürettiği malları üreten birçok ülkeden biri olur. Üretim altyapımız vasatlaşır. Halbuki kişi başına milli geliri yüksek ülkeler başkalarının üretemediği malları üretiyor. Buyurun: "Irak piyasasında, Türkiye'nin ana rakibi İran'ın sanayi mallarıdır." Şaka gibi. Ama gerçek.

    Gelelim üçe. Avrupa'daki kriz nedeniyle doğuya doğru yöneldikçe daha riskli bir biçimde yabancı para kazanıyoruz. Şirketlerimizin üzerinde taşıdığı risk artıyor.

    Avrupa'nın krizi Türkiye için küresel dengesizlik kaynağıdır. Ne yapayım? Davul mu çalayım?


    Bu köşe yazısı 08.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır