Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İndeks saplantısı - 1

    Fatih Özatay, Dr.16 Nisan 2011 - Okunma Sayısı: 1142

     

    Yazarın çalışması saygın bir indeksteki bir dergide yayımlanmışsa, belli bir nitelikte olduğu kabul edilir. Ama bu her zaman doğru değildir.

    8 Nisan günü Sayın Eyüp Can, yükseköğretime ilişkin sorunların derinlemesine ele alınması gerektiğini yazıyordu köşesinde. O çerçevede yükseköğretime ilişkin bazı 'ezberler'den söz ediyordu. Bir tanesi de şuydu: "Yapılan araştırmaların yarattığı katma değere bakmaksızın indekslere giren araştırma sayısını arttırmaya çalışarak 'boşa kürek çekme' sporunu geliştirmek."

    Bu ezber üzerine uzun zamandır yazmak istiyordum. Fırsat bu fırsat. 'İndeks saplantısı' olarak adlandıracağım bu ezberi tartışabilmem için önce konuya uzak olan okuyuculara indeks hakkında bilgi vermemde yarar var.

    Akademisyenler ya da üniversite dışından araştırmacılar, yaptıkları çalışmaları başkalarıyla paylaşmak üzere bilimsel dergilere yollarlar. Ciddi akademisyenlerin, düşük ücretlere karşın bu mesleğe yönelmelerinin temel nedeni -zaten yazıyı yazan benim; ama burada hiç sevmesem de 'bana göre' demek zorundayım- kafalarını meşgul eden sorulara yanıt aramak, yeni şeyler öğrenerek çok daha anlamlı sorular sormak ve bu yeni sorulara da yanıt aramaktır. Bu, öncelikle başkalarının yaptıkları araştırmaların sonuçlarını anlayarak, sonra da bunları geliştirerek mümkün olur.

    Hakemlerin görüşü

    Son derece zevkli bir süreçtir bu: İlginç bir soru sormak. O konuda ne tür çalışmalar yapılmış; incelemek. Sonra kendi çalışma planını çıkarmak. Gece-gündüz o konu üzerinde çalışmak. Bulunan sonuçları bir makale haline getirmek. O konuda çalışan başka araştırmacılara yollayıp görüş almak. Makaleyi bir 'tartışma tebliği' haline dönüştürmek. Çeşitli ortamlarda sunmak. Bazen ağır sayılabilecek eleştirileri göğüslemeye çalışmak. Eleştiriler ışığında, makaleye çekidüzen vererek bilimsel bir dergiye yayımlanmak üzere yollamak.

    Durun, daha bitmedi: Dergi, ciddi bir dergi ise makale önce derginin editörünün süzgecinden geçer. O derginin kıstaslarına uyuyorsa, editör makaleyi hakemlere yollar, yoksa yazara iade eder. Hakemler genellikle editörlerin 'dürtmeleriyle' neden sonra makaleyi inceleyip raporlarını yazarlar. Bu raporların sonucunda editöre bir de makale için 'yayımlanmasın', 'kapsamlı bir revizyondan sonra belki yayımlanabilir', 'birkaç değişiklikten sonra yayımlanabilir' ve 'yayımlanabilir' şeklinde notlar gönderilir. Editör, bu aşamadan sonra gerekli görürse başka hakemlerin de görüşlerine başvurur. Nihai raporlar yazara gönderilir. Revizyon istenmişse aynı süreç yeniden başlar.

    Bazı raporlar, özellikle belli konulara 'ideolojik' yaklaşan hakemler tarafından yazıldığında oldukça sert olabilirler. İşin bu kısmı sevimsiz de olsa sözünü ettiğim bu süreç, zevkli ve çok heyecanlı bir süreçtir. İnsana 'ne güzel bir işim var' diye düşündürür.

    Bilimsel niteliğin ölçülmesi

    Öte yandan, akademisyenlerin yardımcı doçent, doçent ya da profesör gibi unvanları alabilmeleri için öncelikle nitelikli çalışmalara imza atmış olmaları gerekir. Ayrıca bazı üniversitelerde, akademisyenlerin alacakları ücretler performanslarına göre belirlenir; performans ölçülürken dikkate alınan önemli unsurlardan biri de nitelikli bilimsel yayınlardır.

    Ne yazık ki bu son iki nedenle, azımsanmayacak sayıda akademisyen, 'yayın yap da nasıl olursa olsun' durumuna düşebilir. Bu durumda bir sürü dergi çıkar ortaya. Mesela çoğu fakülte, 'kendisinin çalıp kendisinin dinlediği' dergiler yayımlayabilir.

    Dolayısıyla, yayımlanmış çalışmaların bilimsel niteliklerinin ölçülmesi sorunu ortaya çıkar. Konusunun uzmanı kişiler bu niteliği elbette ölçebilirler. Ancak bu ölçüm, çeşitli nedenlerle büyük sorunlar doğurabilir. Sorunun kestirme 'çözümü', sadece belli kalitedeki dergileri içeren 'indeks'lere başvurmaktır. Bu 'çözüm' şudur: Yazarın çalışması saygın bir indeksteki bir dergide yayımlanmışsa belli bir nitelikte olduğu kabul edilir. Ama bu kabul her zaman doğru değildir ve uygulamada çok sayıda sorun doğurabilmektedir. 'İndeks saplantısı' bu sorunların başında gelir.

    Çok uzadı. Gelecek cumartesi devam edeceğim.


    Bu köşe yazısı 16.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır