Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Başçı'ya 'kızgın tepsi' mi kaldı?

    Fatih Özatay, Dr.21 Nisan 2011 - Okunma Sayısı: 1072


    Şu anda yürürlükteki alışılmışın dışındaki para politikasının Sayın Başçı'nın katılımı olmadan tasarlanması mümkün mü?

    Bu köşede sıkça okuduğunuz bir olgu ile başlayayım. Şu: Yapılan çalışmalar, kurumsal yapıdaki farklılıkların ülkeler arasındaki gelir farklarını açıklamak açısından önemli olduklarını gösteriyor. Türkiye açısından bu sonucu şöyle de ifade etmek mümkün. Uzun yıllardır gelişmiş ülkelerle aramızdaki refah farklılığının neredeyse değişmeden kalmış olmasının önemli bir nedenini kurumsal yapımızda aramak gerekiyor.

    Elbette kurumsal yapı çok geniş bir kavram; nereye çekerseniz oraya gidebilir. En iyisi, ben bir yere çekmeyeyim; o da bir yere gitmesin. Olduğu yerde kalsa da şu gerçek apaçık ortada: Kurumsal yapının ne denli önemli olduğunun çok da farkında değiliz.
    Bunu kanıtlamak için çaba harcamaya bile gerek yok. Etrafta olan bitene bakmak yeterli. Mesela Merkez Bankası'ndaki (MB) görev değişimini alın ve yapılan yorumlara bakın. Öyle bir hava var ki sanki MB'nin tüm politikalarına ilişkin kararlarını eski Başkan Sayın Durmuş Yılmaz tek başına aldı. Küresel kriz sırasında uygulanan politikaları tümüyle o tasarladı. Para politikasında 2010'un ikinci yarısından başlayarak yapılan büyük değişimi yine o tek başına planladı.

    Kararlarda Yılmaz'ın tek bir oyu vardı

    İşin ilginci, çok başarılı bir başkanlık dönemi geçiren Sayın Yılmaz, tüm mütevazılığıyla kararlarda sadece bir oyu olduğunu defalarca tekrarladı; hep MB'nin kurumsal yapısını ön plana çıkarmaya çalıştı. Devir teslim töreninde yaptığı kısa konuşmada bile MB'nin güçlü personel yapısına dikkat çekti.

    Yasalar gereği MB'de kararlar şöyle veriliyor: Faiz kararlarını Para Politikası Kurulu alıyor. Kurulun yedi üyesi var; bir tanesi MB'nin başkanı. MB'nin şu andaki diğer önemli para politikası aracı olan zorunlu karşılık oranına ilişkin kararlar ise yakın zamana kadar Banka Meclisi'nin yetkisindeydi. Çıkan torba yasayla bu yetkinin uygun görülen bir organa devri söz konusu. Bu organ da elbette Para Politikası Kurulu. Banka Meclisi'nin de yedi üyesi var; bir tanesi MB başkanı. Bu organlarda oyçokluğuyla karar alınabiliyor. Bu anlamda başkanın 'bir oyu' var.

    Salı günkü Dünya'nın manşetinde Financial Times gazetesinden bir alıntı vardı. Radikal'de de bu alıntı yer alıyordu. Dünya, haberin başlığını 'Başçı'ya kızgın tepsi kaldı' koymuş. Radikal'in haberi ise 'Başçı'ya ısınmış tepsi kaldı' biçiminde. Her iki haberde de Financial Times'ın şu yorumu var: "Yılmaz, Erdem Başçı'ya alışılmışın dışında bir para politikası devretti."

    Sorumlu müdürlük Başçı'ya bağlıydı

    Sayın Başçı 2002'den salı gününe kadar MB'de başkan yardımcısıydı. Üstelik 2006'dan bu yana da para politikasının tasarlanmasından sorumlu olan genel müdürlük ona bağlıydı. Şu anda yürürlükteki alışılmışın dışındaki para politikasının Sayın Başçı'nın katılımı olmadan tasarlanması mümkün mü? Bırakın 'katılımı', MB'de yaklaşık beş yıl Sayın Başçı ile birlikte başkan yardımcılığı görevinde bulunan bir kişi olarak adım gibi eminim ki, yeni politikanın tasarlanmasında Sayın Başçı çok önemli bir rol oynamıştır.

    Kurumları arka plana itip kişileri ön plana çıkaran bu anlayışın kökenleri ilginç bir araştırma konusu olabilir. Mesela, geçmişinde padişahlık, krallık, imparatorluk olup da demokrasiye tam anlamıyla geçememiş ülkelere özgü bir şey midir? Acaba, çok önemli reformlar gerçekleştirip, önemli kalkınma hamlesi yapan ülkelerde, aynı anlayış, aynı şiddette var mıdır? Ya da şu: Birkaç kişinin belirlediği milletvekili adaylarına oy verecek olmamızın demokrasi olarak tanımlanması ile bu anlayış arasındaki ilişki nedir?


    Bu köşe yazısı 21.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır