Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Kötü yönetim maliyetlidir

    Güven Sak, Dr.29 Nisan 2011 - Okunma Sayısı: 1284

     

    Küresel ölçekte, iç pazarı büyük ülkelere gösterilecek ilgiden Türkiye de nasiplenebilir. Birleşme ve devralmalar artabilir.

    Dunder Mifflin, The Office TV dizisindeki kâğıt şirketinin adıdır. Olaylar orada geçer. Eskiden 'Emret Başbakanım' vardı. Şimdilerde 'The Office' dizisini izliyoruz. Sizi bilmem ama ben John Cleese'in 1970'lerden kalma 'Fawlty Towers' dizisini hâlâ zaman zaman yeniden izliyorum. Konu hep aynı: Yönetici son derece önemlidir. Yönetimin becerisi, bir şirketi ya da ülkeyi vezir de eder, rezil de. Bir bütün olarak ülkemizdeki yönetim becerisi konusunda neler düşündüğümü epeydir yazıyorum. Yakında dün açıklanan pek çılgın proje konusunda ne düşündüğümü de anlatacağım. Bana pek hüzün verici geldi. Bugün ülkemizdeki yönetim becerisi eksikliğini önümüzdeki dönemde hızlı büyüme için nasıl bir imkân olarak gördüğümü anlatayım müsaadenizle.

    Aslında bir haftadır üzerinde durduğum konuya devam edeceğim. Hatırlayalım lütfen: 21. yüzyıl, küresel şirketlerin yalnızca ucuz işgücünü değil, iyi müşterileri de takip edeceği bir yüzyıl olacaktı. Türkiye de iç pazarın önemli olduğu bir ülkeydi. İyi müşteri vardı yani. Bu durumda, bizim şirketlerimize yönelik hızlı bir birleşme ve devir alma atağı beklemek gerekir elbette. Evvelki gün 19. yüzyıl gündemini bir türlü halledemeyen Türkiye'nin küresel şirketler için hedef ülke konumuna yerleşebilmesinin zor olacağının altını çizmeye çalıştım. 2011 yılından 2015 yılına kadar sürekli seçimlerin ve sistem tartışmalarının ortasında, konunun bir türlü ülkenin küresel büyüme kaynağı haline getirilmesi meselesine getirilebileceğini zannetmiyorum. Böyle bakıldığında, olgun zahmetsiz meyveleri toplama konusunda uzmanlaşmış küresel şirketler için pek de iyi bir pazar olmayacağımızı düşünüyorum. Peki, Türkiye için hiç mi umut yoktur? Vardır.

    İşte tam da bu noktada, şirketlerimizdeki yönetim becerisi eksikliği bize bir fırsat sunuyor: Şirketler kesiminde yeniden yapılanma fırsatı. Başarılı bir Türk firmasını hızlı büyüyen ve daha da başarılı bir firma yapmak mümkün müdür? Evet, mümkündür. Amerika ve İngiltere'de başlayan, en son Hindistan için yapılan çalışmalar; firmalar ve ülkeler arasındaki verimlilik farklarında yönetim becerisinin önemli bir faktör olduğuna işaret ediyor. McKinsey'in eski (2003) çalışması tam da buna işaret ediyordu Türkiye için. Aynı sektörde, aynı yörede faaliyet gösteren iki şirketten birinde verimlilik diğerine göre daha düşükse, bunun kaynağının, kötü idareden kaynaklanma olasılığı yüksek yapılan çalışmalara göre. Yerel şirketlerle, küresel şirketler arasındaki temel performans farkının da yönetim becerisi ile açıklanabileceğine işaret ediyor yapılan çalışmalar. Buna göre Hintli bir firmada yönetim becerisi, ortalama bir Amerikan firmasının yüzde 75'i düzeyinde. İngiliz firmalarında ise bu oran Amerikan firmasının yüzde 88'i düzeyine çıkıyor. Dizilerin hepsinin kaynağının İngiltere olması bir rastlantı değil yani. İngilizler boşuna yakınmıyor.

    Peki, şirketler kesiminde yeniden yapılanmayı, devletten bekleneni en aza indirerek, piyasaya dayalı olarak gerçekleştirebilmek mümkün müdür? Evet. Girişim sermayesinin, private equity (PE) firmalarının ülkemizde yapmaya çalıştığı tam da budur. PE aktivitesi, bir nevi, tadilat terziliği faaliyetidir. Şirkete ortak olursunuz, yönetimini elden geçirirsiniz, iş planını değiştirirsiniz, personel politikasına yakından bir bakarsınız, dünyanın daha bir farkında olmasını sağlarsınız. Sonra bir de bakarsınız ki, ortalama bir şirket, hızlı büyüyen, verimlilik artışları gerçekleştiren bir şirket oluvermiş. Demek ki neymiş, Dilbert'in çizeri Scott Adams'ın bir bildiği varmış. Demek ki neymiş, bizdeki zahmetsizce toplanabilecek olgun meyveler bol miktardaymış.

    Küresel ölçekte, iç pazarı büyük ülkelere gösterilecek ilgiden Türkiye de nasiplenebilir. Birleşme ve devir almalar hakikaten artabilir. Girişim sermayesi meselesine bir de bu açıdan bakmakta fayda vardır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin (TOBB) bu aralar kurulan Girişim Sermayesi Sektör Meclisi bu açıdan bakıldığında fevkalade zamanlıdır.

    Dilbert aramızda yaşıyor. İlgililere duyurulur.


    Bu köşe yazısı 29.04.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır