Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Sayın ÖSYM Başkanı'nı hasseten tebrik ederim

    Güven Sak, Dr.03 Mayıs 2011 - Okunma Sayısı: 1855

     

    Değişim süreç işidir. Dikkatli yönetilmeli. 37 yıllık birikimin Türkiye'nin birikimi olduğunu görmezseniz hata yaparsınız.

    Aslında yazıya başlarken ilk başlığım 'ÖSYM, pes yahu'ydu. Ama sonra yazıyı yazarken Sayın Ali Demir yönetiminde Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Kurumu'nun (ÖSYM) ulaştığı beceriksizlik düzeyinin manasını daha bir açıklıkla gördüm. Kendisine emanet edilen iş sürecinin her aşamasını eline yüzüne bulaştırmanın 'büyük bir başarı hikâyesi'(!) olduğunu düşünüyorum. Daha önce hiç böylesi olmamıştı. Ayrıca Sayın Başbakan'ın "Başkan işi iyi yönetemedi" başlığıyla gazetelere yansıyan açıklamasını da 'yılın understatement'ı olarak okudum. Tayyip Bey, ortadaki kepazeliği hafife aldı almasına da ama bakın, o bile "Yok artık!" demek zorunda kaldı. Ne diyeyim? Tebrikler Sayın Başkan.

    Beceriksizlik rekoru

    ÖSYM beceriksizlikte rekor üstüne rekor kırıyor. Sınav sürecinin her aşaması kokuyor. Başlangıçta sınava hazırlık aşaması vardı. Sınavı hazırlama aşamasında acemi şifreleme olduğu ortaya çıktı. Tartışma, "Şimdi bu acemi şifre, bazılarına ikbal uğruna önceden dağıtılmış mıdır?" ekseninde başladı, mod-medyan konularının nerelerde öğretildiğine kadar uzandı. Daha onun etkisi akıllardayken ÖSYM, ikinci aşama olan, sınav aşamasını da eline yüzüne bulaştırdı. Bir yandan eksik, yanlış kitapçık dağıtıldı sağda solda, öte yandan adayların sınav yerlerine rastgele dağıtıldığı söylenen bir sınavda ÖSYM, bir grup adayı belli bir yere nasıl toplamayı başardığını da açıklayamadı. Yetmedi, bu kez de üçüncü aşamada, sınav sonuçlarını yanlış açıklamaya başladı. "Kazanamadınız" diye teselli mesajı alanlar, ÖSYM'ye başvurdukça sınavda iyi puan aldıklarını öğrenmeye başladılar. Ne diyeyim? Kendisine teslim edilen işin her aşamasını eline yüzüne bulaştırmak bir büyük başarı hikâyesidir esasen.

    Ben üniversite seçme sınavına 1978 yılında girdim. Tam otuz üç yıl önce yani. Eskiden sınav iki gün sürermiş, ben girdiğimde artık tek günlüktü. O günden beri sistem kaç kere değişti hatırlamıyorum ama hep bir sistem vardı. Eskiden de üniversite seçme sınavı hep tartışma yaratırdı. Ama eski tartışmalar hep sistemin o gün benimsediği yöntemler üzerineydi. Bugün ise tartışılan sistemin bir bütün olarak iflasıdır. Sınav sisteminin her aşamasında sistematik hata ortaya çıkıyorsa sistemin kendisi tartışmanın konusu haline gelir. ÖSYM'nin ortada sistematik bir hatalar zinciri olup olmadığını açıklığa kavuşturması gerekir.

    Neden gerekir? Ben, tek günlük üniversite sınavına hazırlanmak için lise son sınıfta, hafta sonları dershaneye giderdim. Lisedeki derslerim devam ederken dershane ikincildi. Lisede devletin sağladığı olanaklarla okurken ailem de hafta sonlarında dershane eğitimimi finanse ediyordu. Şimdilerde gençler lise birinci sınıftan başlayarak sistematik bir biçimde sınava hazırlanıyorlar. Çocukların eğitiminde ailelerin sağlaması gereken katkı doğal olarak artıyor. Herkes çocuğunun sınavda daha yüksek bir puan alabilmesi için artan eğitim masraflarına katlanıyor. Peki, bunu sağlayan nedir? ÖSYM'nin tertip ettiği sınavların adil olduğuna dair güçlü kanaattir. Bugün hasar alan tam da bu adalet duygusudur. Temizlenmesi gereken budur.

    Değişim süreç işidir

    Buradan çıkarılması gereken temel ders şudur: Değişim bir süreç işidir. Çok dikkatli yönetilmesi gerekir. Bir kurumun elden geçirilmesi gerektiğine dair bir kanaatiniz olabilir ama değişimi o kurumun tüm alt kademelerinde aynı anda yapamazsınız. Otuz yedi yıllık birikimin Türkiye'nin birikimi olduğunu görmezseniz hata yaparsınız. Hizmet aksar. Bugün olan budur.

    Memleketin hastanesi neyse postanesi de öyle olur. ÖSYM'si böyle olan bir ülkenin İstanbul'a kanal dahil her projesine kuşkuyla yaklaşmak gerekir. Unutmayalım ki adalet mülkün temelidir.

    Tuz kokarsa ne yaparsınız?


    Bu köşe yazısı 03.05.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır