Arşiv

  • Mayıs 2024 (7)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Aferin bana!

    Güven Sak, Dr.14 Mayıs 2011 - Okunma Sayısı: 1121


    Dijital uçurumu ortadan kaldıran iktisadi büyüme süreci yoksulluğu da ortadan kaldırıyormuş.

    Dünyada ülkeler eskiden daha kesin çizgilerle ikiye ayrılabiliyordu. İnterneti kullanabilenler ve de kullanamayanlar vardı. Dijital uçurum daha bir uçurumdu. Birleşmiş Milletler'in (BM) 2008 Millenyum Kalkınma Hedefleri Raporu'nda ülkeleri daha çarpıcı sıralamak mümkün olabiliyordu. O vakit, dünyada yüz kişiden yaklaşık 18'i internete erişebiliyordu. Sahraaltı Afrika'da ise bu oran yüzde 1'e kadar düşüyordu. Eh zaten Sahraaltı Afrika'da dünyanın en az gelişmiş ülkeleri bulunuyordu. 18'e 1 fena uçurum değildi. BM listesinde yer alan 48 adet 'en az gelişmiş ülke'nin 33'ü Sahraaltı Afrikası'nda yer alıyor. "Nasıl bir yer orası?" diye merak ederseniz işte öyle bir yer: 2006'da, her 100 kişiden yalnızca 1'i internete erişebiliyordu. Bu hafta, BM'nin IV. En az Gelişmiş Ülkeler (EAGÜ) Konferansı İstanbul'da başladı. Pazartesi ben de oradaydım. Bugün müsaadenizle birkaç izlenimimi sizlerle paylaşayım. Hepinizi, 2008 krizini getiren finansal aşırılıklar çağını ve bankaları aşağılarken biraz daha dikkatli olmaya davet edeyim hem de.

    İnternete erişim arttı

    Birincisi, artık Sahraaltı Afrika'da da internete daha kolay erişilebiliyor. BM Telekomünikasyon Örgütü (ITU) ve tüketici araştırma şirketi Nielsen'in 2010 verilerine bakarsanız, Sahraaltı Afrika'da yer alan EAGÜ'lerde internete erişebilenlerin oranı yüzde 1'den yüzde 8,5'e çıkıyor. Dünya genelinde internete erişenlerin oranı ise aynı dönemde ancak yüzde 18'den yüzde 29'a çıkmış. Yani dünyada iki kattan az olan artış, Sahraaltı EAGÜ'lerde sekiz kattan fazla. Bu nereden kaynaklanıyor? Cep telefonlarının hızlı artışından, böylece internete erişimin büyük bir altyapı gerektirmemesinden ve de cep telefonu ile internete erişimin artık kolaylaşmasından. Akıl yürütürken unutulmaması gereken ilk nokta herhalde bu: Dünya çok hızlı değişiyor. Dört yılda dijital uçurum ufalabiliyor. Dünyanın farkında olanların sayısının nasıl artma eğilimine girdiğini bilmem hissedebiliyor musunuz?

    Gelelim ikinci noktaya: Peki, dijital uçurumun ufalması yoksulluğu ortadan kaldırıyor mu? Yapılan çalışmalara göre en yoksulların toplum içindeki oranı azalıyor. Pazartesi günü, İstanbul'da, EAGÜ konferansı kapsamında iş insanları ile düzenlenen bir toplantıda bu coğrafyanın bir bölümünü bilen bir dostum, "BM her on yılda bir bu EAGÜ toplantılarını düzenliyor. Son on yılda bu toplantıların işe yaradığına dair bir karine var mıdır? Yoksa yalnızca vicdanlarımızı rahatlatmak için mi buradayız?" diye sormuştu. Dediği doğruydu. Tüm EAGÜ'ler için bir çalışma bulamadım ama Columbia Üniversitesi'nden Xavier Salai Martin ile MIT'den Maksim Pinkovskiy'nin 2010'daki bir çalışmaları var. "Afrika'da yoksulluk düşündüğünüzden daha hızlı düşüyor" başlıklı bir rapor bu. Rapor, BM'nin Millenyum Kalkınma Hedefleri çerçevesinde hazırlanmış. 2000'deki o toplantıda, 'günde 1 doların altında bir gelirle yaşayanların sayısını 2015'te yarı yarıya azaltma hedefi' benimsenmişti. Yazarlara göre, 1990'da Afrika'da toplumun yüzde 42'si 1 doların altında bir gelirle yaşıyormuş. 2006'da bu oran yüzde 32 olmuş. Afrika için yapılan hesaplara göre bu oranı 2017'de yüzde 20'lere indirmek mümkün olabilecek. Hatta Kongo siyasi istikrara kavuşursa hedefe 2015'te bile ulaşılabilirmiş. Yoksulluk azalıyor yani.

    Peki, bu nasıl oluyor da oluyor? Çalışmaya göre, dijital uçurumu ortadan kaldıran iktisadi büyüme süreci yoksulluğu da ortadan kaldırıyor. Bölgedeki ülkelerin tümü, kıyıda olanlardan kıyısı olmayanlara, doğal zenginliği olanlardan böyle bir kaynağı olmayanlara, Fransız sömürgesi olanından Belçika sömürgesi olanına hepsi aynı yönde pozitif bir iktisadi büyüme sürecine girmiş gibi duruyorlar iki binli yıllarda. 2008 krizini getiren aşırılıklar çağı Afrika'da yoksulluğu azaltmış gibi duruyor.

    "Gürül gürül akan uluslararası likidite nelere yol açtı?" diye düşünürken bu sonucu da dikkate almakta fayda var galiba. "Bir not düşeyim" dedim. Pek kötü bir fikir olan, sözde çılgın projemizden, 'reel faizi sıfıra indirme' hezeyanından, ÖSYM kepazeliğinden, kaset rezaletinden uzak durdum. Ayrıca bütün bunlara bakıp, "Tarihte olaylar iki kere tekrarlanır, ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak" da demedim. "Bakın işte bu o ikinci dönemdir" de demedim. Aferin bana!


    Bu köşe yazısı 14.05.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır