Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Komşu, nereye?

    Fatih Özatay, Dr.19 Mayıs 2011 - Okunma Sayısı: 1307


    Yüksek borcun varsa en radikal uygulamaları çok sıkı maliye politikası gibi hiç vakit kaybetmeden yapacaksın.


    On gün önce Yunanistan'ın kredi notu iki basamak indirildi ve B olarak belirlendi. Aynı gün, on yıl vadeli Almanya devlet tahvilinin faizi yüzde 3.1 düzeyindeyken, yine aynı vadedeki Yunanistan devlet tahvilinin faizi yüzde 15.6 oldu.

    Aradaki bu farkın temel nedenini bilmeyen kalmadı: Yıllarca süren bozuk maliye politikası sonucunda çok yüksek düzeye çıkan kamu borcu ve bu durumu çeşitli istatistiki oyunlarla saklama çabası. Komşunun durumundan alınacak çok ders var. Birincisi şu: İstatistiklerle oynamamak gerekiyor; rakamların ahı eninde sonunda tutuyor.

    İkinci dersi çıkarmak için biraz 'borç dinamiği' konusuna girmek gerekiyor. Kamu borcunun milli gelire oranının zaman içinde izleyeceği yolu gösteren ilişkiyi, kendi parasını kullanan ve kendi para politikasını oluşturma şansına sahip olan Türkiye için yazsaydık şu sonuç çıkacaktı:

    Enflasyon etkisi

    Birincisi, borçlandığınız sırada, yani çok önceden belli olan faiz haddi ile borcu ödeme zamanı geldiğinde gerçekleşen enflasyon oranı arasındaki fark azaldıkça borcunuz da azalacaktı. Farklı bir ifadeyle, becerebiliyorsanız, enflasyonu arttırdıkça borcunuzu azaltmak mümkün olacaktı. Para politikasını kendisi oluşturmadığı için Yunanistan'ın bu 'şansı' yok. İyi ki de yok; çünkü bu, çıkmaz bir sokak olurdu. Hem yeni borçlanmanın maliyetini 'korkunç' arttırırdı hem de parasını değersizleştirirdi (kuru yükseltirdi): İlki yerli ve yabancı para cinsinden borcu, ikincisi ise yabancı para cinsinden borcu sıçratırdı.

    İkincisi, büyüme hızınızı arttırabiliyorsanız, borcun milli gelire oranını düşürebilirdiniz. Oysa "Büyüme bundan sonra artacak" demekle bu iş olmuyor. Büyümeyi tetikleyebilmek için birkaç unsur devreye girmeli: Öncelikle, tövbe edip düzgün bir ekonomi politikası uyguladığınızı kanıtlamanız gerekiyor. Bunu yaparsanız faiz haddi düşer. Ayrıca insanlar yarınlara daha güvenli bakacakları için harcamaya başlarlar. Öte yandan büyüme hızınız özellikle ihracata ve turizm gelirlerine duyarlı ise paranızın bir miktar değer kaybetmesi işe yarayabilir. Ama paranız artan risk nedeniyle değer kaybetmemeli. Yoksa kur artarken faiz de artar. Büyüme üzerine net etki olumsuz da olabilir. Yunanistan'ın zaten parasını değersiz kılma seçeneği yok; geçiyorum.

    Üçüncüsü, son söylediğimin tam tersine, paranızı değerli kılabiliyorsanız yabancı para cinsinden borcunuzun değerini düşürebilirsiniz. Paranızı değerli kılabilmenin yolu, uyguladığınız ekonomi politikasına duyulan güveni arttırmaktan geçiyor. Elbette değerli paranın ihracat üzerine (ve büyüme üzerine) olumsuz etkisi var. Dolayısıyla, borcun zamanla alacağı değeri ters yönde etkileyen iki etki ortaya çıkacak bu durumda. Yunanistan'ın bu seçeneği de yok.

    Krizden çıkış

    Dördüncüsü, maliye politikasını iyice sıkılaştırırsınız. Böylelikle 'bu adamlar ciddi' mesajını verirsiniz; yeni aldığınız borçların faizi ciddi biçimde düşer ve ikinci unsurda saydığım olumlu etkiler devreye girer. Ek olarak, piyasadan uygun olmayan koşullarla borçlanmak yerine, uluslararası kuruluşlardan uygun koşullarla borçlanmak olanağını ararsınız.

    Türkiye 2001 krizinden asıl olarak bu dördüncü yol ile çıktı. Yunanistan için de bu yol vardı. Elbette, bağımsız bir para politikasına sahip olmadığı için çekeceği zahmet daha fazla, başarı şansı Türkiye'ye göre daha azdı, ama vardı o şansı. Ne var ki Almanya'nın öncülüğünde Avrupa Birliği ülkeleri bir türlü karar alamadılar Yunanistan'a yardım için. Aldıklarında ise anlamsız bir biçimde oldukça yüksek bir faiz ve düşük bir vade ile borç verdiler. Neden sonra koşulları biraz daha iyieştirdiler. Ama bu zaman kaybı, piyasaların komşunun ekonomisine duyduğu güveni arttırmadı, aksine azalttı.

    Dolayısıyla ikinci ders şu: Yüksek borcun varsa en radikal uygulamaları (çok sıkı maliye politikası ve uluslararası kuruluşlardan uygun koşullarla borç almak) hiç vakit kaybetmeden yapacaksın. Yapamıyorsan...


    Bu köşe yazısı 19.05.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır