Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Akademik hayata ilişkin bazı gözlemler - 4

    Fatih Özatay, Dr.25 Haziran 2011 - Okunma Sayısı: 1200


    Üniversiteleri 'araştırma' üniversiteleri ve 'diğerleri' olarak ayırmak yararlı olacak.

    Çok sayıda üniversite, 'üniversite' adına bütünüyle zıt bir şekilde içine kapanık durumda. Özellikle kendi doktora programları olan büyük üniversiteler arasında böyle nitelendirilebilecekler var. Başka üniversitelerde yetişmiş öğretim üyelerini bünyelerine almak için özel bir çaba göstermedikleri anlamına geliyor bu olgu. Sadece bu da değil; yurtdışına doktora yapmak için genç öğretim üyesi adayı da göndermiyorlar. Yurtdışındaki konferanslardan geçtim, yurtiçindeki konferanslarda da konuşmacı olarak pek ortada görünmüyor bu tür üniversitelerin mensupları.

    Yurtdışında eğitim

    Oldukça sakıncalı bir özellik bu. 'Kendin pişir kendin ye' anlamına geliyor bir yerde. Düşünün bir: Bilimde sürekli gelişme oluyor, yenilikler ortaya çıkıyor. Bunların büyük bir kısmı gelişmiş ülkelerde gerçekleşiyor. Çoğu bilim alanında gelişmişler ülkeler içinde ABD'nin başı çektiğini görüyoruz. Bu durumda, bu tür ülkelerdeki doktora programlarına çok sayıda öğrenci göndermek durumunda Türkiye. Yenilikleri öğrensinler, kendileri de yenilik yapacak duruma gelsinler ve Türkiye'ye döndüklerinde bu yenilikleri öğretsinler, buradaki eğitim düzeyi de yükselsin diye.

    Bu kapıyı kapalı tuttuğunuzda bindiğiniz dalı kesiyorsunuz. Eskimiş bilgilerle yetişmiş öğretim üyeleri çıkıyor piyasaya. Onlar da bu bilgileri, bir sonraki öğrencilere aktarıyorlar ve yeni öğretim üyeleri yetiştiriyorlar. Kalite başaşağıya gidiyor. 'Kendin pişir kendin ye'den kastım bu. Üstelik bazen 'kendin ye' olmuyor, 'başkaları da yiyor'. Şöyle: Bu üniversiteler arasında oldukça büyük olanları var. Bunlar civar illerde yeni kurulan üniversiteleri kurmakla görevlendiriliyorlar. Onların öğretim üyeleri gidip, oralarda yeni bölümler kurup, öğrenci yetiştirmeye başlıyorlar.

    Sorunun çözümü

    Türkiye'nin geleceği açısından sakıncalı sonuçlar doğuracak (doğurmakta olan) bu sorunu çözmek için temelde iki yönde hareket etmek gerekiyor. Birincisi, yukarıda değindiğim gibi çok sayıda öğrenciyi dünyanın önde gelen programlarına doktora yapmaya göndermek. Dikkat: Dünyanın önde gelen programlarının olduğu ülkelerin her doktora programına yollamak değil; önde gelen programlara yollamak. Akademi dışından bir örnek: Merkez Bankası her yıl üç-dört mensubunu doktora yapmaya yurtdışına yollar. Bu kişilerin başvurabilecekleri programlar önceden bellidir; falanca alanda ABD'deki ilk 20 üniversite gibi.

    İkinci yapılması gereken şu ve bir an önce bunu yapmak gerekiyor: Yurtiçinde doktora programı açabilecek üniversite sayısını sınırlamak. Doktora açabilecek bölümler için ölçütler getirmek. Getirilen ve yüksek olması gereken çıtalar aşılmadıkça da doktora programları açılmasını engellemek ve mevcut programları kapatmak. Bunun bir yolu, bu dizinin ikinci yazısında belirttiğim ayrımı yapmaktan geçiyor: Üniversiteleri 'araştırma' üniversiteleri ve 'diğerleri' olarak ayırmak yararlı olacak. 'Diğerleri'nin doktora programları olmamalı, lisans düzeyinde çok iyi eğitim vermeyi hedeflemeliler.


    Bu köşe yazısı 25.06.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır