Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Gayrimüslimleri ülkeden göndermek kötü bir fikirdi

    Güven Sak, Dr.10 Eylül 2011 - Okunma Sayısı: 1609

     

    Bölgesel eşitsizlik Türkiye'nin önemli bir sorunudur. Örneğin, İstanbul Sanayi Odası'nın yayımladığı Türkiye'nin En Büyük Bin Sanayi Kuruluşu (ISO-1000) listesine bakın. Listede yer alan şirketlerin coğrafi konumlarını hiç incelediniz mi? Gelin ben anlatayım: Listede Türkiye'nin doğusundan hiçbir şirket yer almamaktadır. Daha doğrusu, ISO-1000 listesinde en az üç şirketi olan iller arasında Türkiye'nin doğusundan hiçbir bulunmamaktadır. Bu üzücüdür.

    Peki, neden böyledir? Çünkü bu illerin "imkanlar seti" fabrikalara ev sahipliği yapmalarına izin vermemektedir. İmkanlar yalnızca elektrik, yol ve bina gibi donanımlardan oluşmamaktadır. İmkanlar aynı zamanda nitelikli işgücü, ticari ilişkilerinin varlığı, teknik birikim gibi unsurları içermektedir. O ilde yaşamayı tercih edebilecek nitelikli  "gurbetçiler" için restoran, alışveriş merkezi, kaliteli okullar ve hastaneler gibi imkanların varlığı da önemlidir. Sanayileşme bir ile bir bütün olarak gelir. Bu bütünü oluşturan da söz konusu coğrafi bölgenin imkanlar setidir. İmkanlar setini aşama aşama iyileştirebilmiş iller endüstriyel bir kapasite oluşturmayı başarmıştır. Son yirmi yılda sanayi faaliyetlerinin Anadolu'ya yayılmasını sağlayan budur. Endüstriyel gelişme yerel imkanlar setinin zenginleşmesiyle gerçekleşir. Ancak Türkiye'deki bölgesel eşitsizlikler hala devam etmektedir. Bu eşitsizliği yaratansa illerin imkanlar setlerindeki farklılıklardır.

    Koç Üniversitesi'nden Sumru Altuğ, TÜSİAD-Koç Üniversitesi Ekonomik Araştırmalar Fonu tarafından Mayıs 2010'da yayımlanan bir politika notunda iç göçün Türkiye'deki bölgesel eşitsizlikleri çözebileceğini ifade etmiştir. Yaklaşık elli yıl önce ben doğduğumda bu ülkede yaşayanların yüzde 30'u şehirlerde oturuyordu. Şimdilerde bu oran yüzde 75'e yaklaştı. Türkiye'de yoksul kırsal bölgelerden zengin kentlere doğru göç yaşanmıştır.

    Peki, bunun göç veren illerin imkanlar setine etkisi nedir? Anadolu'da 1900'lerin başında gerçekleşen göç dalgası ile 1960'tan sonra gerçekleşen göç dalgası birbirinden farklıdır. 20. Yüzyılın başında göç veren illerin imkanlar seti göç nedeniyle zarar gördü. O zamanlar Anadolu'da yaşadıkları ilin imkanlar setine katkıda bulunan oldukça büyük bir gayrimüslim nüfusu bulunmaktaydı. Ticaret bağlantıları, ticari birikimleri ve teknik becerileri vardı. Gayrimüslimler gidince bu birikimler de gitti. Ulus inşa etme sürecindeki şovenist atmosferde atalarımıza gayrimüslimleri ülkeden göndermek iyi bir fikir gibi gelmişti. Ama şimdi geriye dönüp baktığımızda görüyoruz ki bu eylem göç veren illerin imkanlar setine zarar vermiştir. O zamanlar bölgedeki ulus inşa etme pratikleri pek çok ilin ve ülkenin imkanlar setini olumsuz etkilemiştir.

    1960'tan sonra yoksul illerden zengin illere doğru gerçekleşen göç hareketi ise bu anlamda daha etkisizdi. Bu hareket zengin şehir merkezlerine göç veren illerin imkanlar seti üzerinde fazla etki göstermedi. Zira, bu kez göç edenler halihazırda yoksul olan ve herhangi bir becerisi olmayanlardı.

    Bunun yaşandığı tek yer Anadolu değildir. Kaiser Wilhelm'in Pan-Alman çağdaşı ve Oppenheim bankacılık hanedanının varisi Max von Oppenheim 1903 yılının baharında Lübnanlı Hristiyanlar'ın Amerika'ya gerçekleştirdiği göç dalgası hakkında yazarken bu beyin göçünün Beyrut'a ekonomik etkisinden öfkeyle bahsetmişti. Benzer hareketler Osmanlı İmparatorluğu'nun her bölgesinde yaşanmıştı. Bir imparatorluğun çöküşü her zaman acılarla doludur.

     

    Bu köşe yazısı 10.09.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır