Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Türkiye artık Somalili mültecileri kabul etmekte midir?

    Güven Sak, Dr.24 Eylül 2011 - Okunma Sayısı: 1401

    Bildiğim kadarıyla hayır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na konuştu. Somali’de şahit olduğu yoksulluktan bahseden Erdoğan “Somali’de yaşananlar uluslararası toplum için yüz karasıdır” dedi. Somali gerçekten de dehşet verici bir durumdadır. Ancak Türkiye ne Somali’den ne de İran, Irak veya Afganistan’dan sürekli mülteci kabul etmemektedir.  Türkiye, 1951 Cenevre Sözleşmesi’nde belirlenen coğrafi kısıtlamaları uygulamayı hala sürdüren az sayıda ülkeden biridir. Türkiye’ye bir şekilde giriş yapmış olan pek çok göçmen ülkede kaçak yaşamakta ve çalışmaktadır. Türkiye bir istikrar, zenginlik ve özgürlük timsaline dönüşürken acilen kapsamlı bir göçmen politikası geliştirmelidir. Aksi takdirde Somali’nin dramından bahsetmek hiç inandırıcı değildir.

    Türkiye’nin Bizans’tan kalma göçmen politikaları yardıma en çok muhtaç olanların aleyhine işlemektedir. Türkiye Afganistan, Somali, Suriye, İran ve Irak’tan sığınma başvurusu yapanları kabul etmektedir. Ancak, Uluslararası Af Örgütü’nün raporlarına göre Türkiye Doğu’dan iltica eden sığınmacıları korumayı reddetmektedir. Türkiye’nin mültecilerle ilgili yasal yükümlülükleri yalnızca “Avrupa’da yaşanan olaylar nedeniyle” sığınma talep eden kişiler için geçerlidir. Doğusundaki, güneyindeki ve kuzeyindeki komşu ülkelerden gelen sığınmacılar için geçerli değildir. Yani, Türkiye Avrupalı olmayanlara sürekli mültecilik hakkı vermemektedir. Bu Türkiye’deki Somalili mülteciler için de geçerlidir. Peki, Avrupa ülkeleri dışında bir ülkeden gelen mültecilere ne olmaktadır? Avrupa dışından mülteciler gözetim altında tutulmakta ve daha sonra ülkelerine geri gönderilmektedir. Sığınmacıları üçüncü ülkelere gönderme sorumluluğu ise Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne bırakılmaktadır. Bu da bize sığınma hakkı için başvuru yapanların kaderinin Türkiye’nin değil uluslararası örgütlerin elinde olduğunu göstermektedir. Aynı yasal çerçeve göçmen işçiler için de geçerlidir. Türkiye’de bir yabancıyı işe almaya çalışırsanız bunun ne kadar zor olduğunu göreceksiniz.

    Türkiye bölgesinde etkin rol oynamak istiyorsa bu politika tam bir yüzkarasıdır. Erdoğan’ın Trablus Özgürlük Meydanı’nda Cuma namazı kıldığı videoyu gördünüz mü? Öğle namazı saflarında Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı da dahil pek çok Libyalı var. Ama saflardakilerin çok azı koyu renk Avrupai takım elbiseler giymiş, kravat takmış ve sakal tıraşlı. Aralarında Erdoğan, Dışişleri Bakanı Dr. Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Başkan Yardımcısı Ömer Çelik de var. YouTube’daki açık havada öğle namazı videosu Türkiye’nin Avrupa’nın yumuşak gücünün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki doğal uzantısı olarak operasyonel kapasitesini gözler önüne sermektedir. Türkiye Avrupa Birliği üyesi olsaydı şüphesiz ki bölgede daha büyük etki sahibi olabilirdi. Ancak bunun için Avrupalı liderlerin vizyon sahibi olması gerekir.

    Geçen hafta geçtiğimiz yıl kurulan TRT Arapça kanalının programlama kapasitesinin ne kadar yetersiz olduğundan bahsetmiştim. Göçmen politikası Türkiye’nin komşularına nasıl sırt çevirdiğinin bir başka örneğidir. Bölgeye geri dönmek uzun bir süreçtir. Ve açıktır ki, Türkiye henüz o noktada değildir.

     

    Bu köşe yazısı 24.09.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır