Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Yunanistan ve Almanya arasındaki R…

    Güven Sak, Dr.05 Kasım 2011 - Okunma Sayısı: 1125

    Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun Avrupa Birliği (AB) ile varılan anlaşmayla ilgili referanduma gitmeye niyetli olduğunu açıklaması Avrupa liderlerini şoke etti. Açıklama piyasalarda infiale yol açtı. Allahtan Papandreu Parlamento’dan güvenoyu çıkarsa referandum kararından vazgeçebileceklerini söyledi. Ancak referandum fikrinin gündeme gelmesi her şekilde endişe vericiydi. Zira bu durumda Almanya’nın da referanduma gitmesine ve böylelikle AB’nin mali kurtarma operasyonlarının tamamen ortadan kaldırmasına yol açabilirdi. Pandora’nın Kutusu’nu açan Papandreu oldu.

    Söz konusu “R harfi ile başlayan kelime” Euro bölgesi krizine başından beri dahil olan Almanya Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Andreas Vosskuhle’nin sözlerini aklıma getirdi. Yani aslında o meşum sözü ilk akıllara düşüren Papandreu değil Vosskuhle idi.

    Almanya’daki tartışmaların Euro bölgesindeki krizle ne kadar da bağlantılı olduğunu kavramak önem arz etmektedir. Bankacılık krizinin hızıyla başa çıkabilmek için federal meclis Bundestag’da ufak bir panel düzenlemesi, Merkel’in hukukun üstünlüğü ilkesinin çevresinden dolandığı ve Bundestag üzerinden AB yetkilileriyle gizli anlaşma yapmaya çalıştığına dair suçlamalara yol açtı. Bu olay doğrudan AB’nin Alman demokrasisine tecavüz ettiğine dair süregelen ateşli tartışmaların merkezine kadar gitmektedir. Yunanistan referanduma gitseydi Merkel Bundestag ile Atina arasında asılı kalacaktı.

    Modern dünyamızı şekillendiren tavandan tabana projelerin çatlak verdiği ve bu projelerin hayal kırıklığı gitgide artan halkların kuşkuları karşısında daha savunmasız hale geldiği yeni bir dönemde yaşıyoruz. Avrupa Birliği de böyle bir projeydi; elitler tarafından ve halkın doğrudan rızası alınmadan kurgulanmıştı. Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politika ve finans politikası girişimleri de çok farklı değildir. Çay Partisi Hareketi’nden “Wall Street’i işgal” hareketine, gelişmiş dünyada işler değişmektedir. Yüksek miktarda finansal kaynak gerektiren büyük ölçekli projeleri halkın rızasını almadan tasarlamak ve uygulamak artık eskisi kadar kolay olmayacaktır.

    Son olarak, Eurobarometer’in Avrupa Komisyonu için hazırladığı ve bu yılın Nisan ayında yayımlanan özel çalışması “Yeni Avrupalılar Araştırması”na bakmakta fayda vardır. Çalışmaya katılan Avrupalılar’ın yüzde 36’sı Euro’nun Avrupalı kimliğini belirleyen en önemli iki unsurdan biri olduğunu söylemiş. Oran Yunanistan’da yüzde 53. Yani, çalışmaya katılan Yunanlılar’ın yüzde 53’ü için Euro Avrupalı olmanın bir alametidir. Almanya’da ise “Euro Avrupalı olmak demektir” yargısına onay verenlerin oranı yüzde 38. Bu demektir ki, “Euro’ya evet mi hayır mı” diye sorulan bir referandumun sonucu Yunanistan’da başarılı olacak, Almanya’da ise olmayacaktır.

    Yunanistan’da yapılacak referandum kendi başına çok da kötü sonuçlar doğurmayabilir. Ancak elbette sadece kendi kendimize yaşamıyoruz. Bu bağlamda, Papandreu Avrupa Birliği ile ilgili tartışmalara ortaya attığı ulusal referandum fikrini aşılayarak Almanya’da alevlenmeye zaten müsait bir tartışmayı ateşlemiş olabilir.

    Almanya’da yapılacak bir referandum ise büyük ihtimalle Euro için ve bildiğimiz haliyle Avrupa için sonun başlangıcı olacaktır.

     

    Bu köşe yazısı 05.11.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır