Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Türkiye için pastırma yazının sonu

    Güven Sak, Dr.12 Kasım 2011 - Okunma Sayısı: 1210

    Avrupa’da güllük gülistanlık günlerin sonu Türkiye için pastırma yazının bitişine işaret etmektedir. En azından Avrupa’daki krizin derinleşmesinde benim gördüğüm budur. Avrupa açıkça ikiye bölünmüştür: Borç verenler ve borçlular. Yunanistan ve İtalya gibi borçlu hükümetlerin artık geçici teknokrat hükümetleri vardır. En fazla borç veren ülkelerden olan Almanya önemli kararlarda kamuoyunun seçim ve referandumlarla ortaya koyduğu etkiyi sınırlayarak söz konusu geçici teknokrat hükümetlerin hükmünü dikte etmektedir. Avrupa artık her zamankinden daha da fazla elit projesidir. Angela Merkel yönetimindeki Almanya’nın kararı öncelikle Euro krizini çözecek bir yol bulmak; ancak bundan sonra seçim yoluyla adaleti sağlamak olmuştur. Avrupa Projesi’ni daha büyük sorunlar beklemektedir.

    Alman Handelsblatt gazetesinin Angela Merkel ile yaptığı son röportajdan benim anladığım budur. Merkel’in “Avrupa’nın kurtarma planlarını halkın referandumla oynamasına izin vermeyi düşünüyor musunuz?” sorusuna yanıtı olumsuz olmuştur. Merkel’in partisinin, yani iktidardaki Hristiyan Demokrat Parti’nin Bavyera eyaletinde faaliyet gösteren kardeş partisi Hristiyan Sosyal Parti (CSU) de böyle söylemektedir. Sorun ise Merkel’in partisinde ve Avrupalılar’ın oy verme hakkını engelleme çabalarında yatmaktadır.

    Peki, neden Yunanistan’da ve İtalya’da geçici teknokrat hükümetler vardır? Demokrasi zaman alır. Ancak Avrupa’da ekonomik krizin eli kulağındadır. Avrupa’nın finans sistemindeki Yunanistan, İtalya ve İspanya tahvilleri, Amerikan finans sistemindeki krize neden olan yüksek faizli ipotek kredileri (subprime mortgage) gibidir. Ya da, şehir suyu sistemine sızan kanalizasyon suyu gibidir. Sorun bankaların bilançolarındadır ve hangi bankanın bilançosuna ne kadar kanalizasyon suyu sızdığı kesin olarak bilinmemektedir. Tek bildiğimiz dağılımın asimetrik olduğu ve Avrupa’da güllük gülistanlık günlerin artık sona erdiğidir.

    İtalya borcunu yeniden tahvil çıkararak finanse edemezse ne olur? Yeniden tahvil çıkararak finansman sağlama yönteminde birincil müşterilerin halihazırda ellerinde tahvil bulunduranlar olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Bu bahiste eş zamanlı üç süreç söz konusudur: Öncelikle, elinde tahvilinizi bulunduran mevcut müşterilerinizi borcunuzu geri ödeyebileceğinize ikna etmeniz gerekir. İkinci olarak, mevcut müşterilerinizin çoğunluğunun isteğiniz üzerine yeni tahvillerinizi satın almaya hazır olması gerekir. Üçüncü olarak, yeni borçlarınızı ödeyebileceğinizi göstermeniz gerekir. Sonuç itibariyle, yeniden borçlanma borcun geri ödenmesinden önce gerçekleşmektedir. Mali disiplinin uygulanması ise hükümete bırakılmakta ve Papandreu ve Berlusconi bu bağlamda yetersiz addedilmektedir. Geçici teknokrat hükümetler bu nedenle Yunanistan ve İtalya’dadır. Bunlar Osmanlı’nın son dönemlerinde alacaklı Avrupalı uluslar tarafından İstanbul’da kurulan Duyun-u Umumiye’den çok da farklı değildir.

    Bazıları Türkiye’nin de kırılganlıkları olup olmadığını sormaktadır. Cevap evettir ve söz konusu kırılganlıklar krizin başlangıcında olduğundan daha fazladır. Türkiye bugüne kadar havanın alışılmadık biçimde iyi olduğu pastırma yazını yaşıyordu. Ancak kısa süre sonra işler normale dönebilir. Türkiye imzaladığı Gümrük Birliği Anlaşması nedeniyle Avrupa piyasasının bir parçasıdır. Bu bağlamda Türkiye’nin döviz kazanma kapasitesinin olumsuz etkilenmesini beklemek gerekir. Bu ise Türkiye’nin yüksek cari açığı göz önüne alındığında özellikle tehlike arz etmektedir. Borç dinamiklerine gelince, büyümede yavaşlama ve faiz oranlarında artışla birlikte kur intibakının tamamlanmasını beklemek gereklidir. Yani, Türkiye her durumda karaya iniş yapacaktır. Önemli olan bu inişin yumuşak mı yoksa sert mi olacağıdır. Bana kalırsa bu da Hükümet’in ekonomiyi yönetme becerilerine bağlıdır ve Hükümet’in karnesi bu açıdan pek de iç açıcı değildir.

     

    Bu köşe yazısı 12.11.2011 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır