Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Dubai, İstanbul'u yener

    Güven Sak, Dr.15 Kasım 2011 - Okunma Sayısı: 1401

     

    Türkiye, 2007 yılından beri, yapısal tedbir paketlerini ötelemektedir. Biraz daha ötelerse ne olur? Türkiye, İtalya olur.

    Ben bugünlerde Türkiye’de iktisat politikası tasarımı dahil her alana hâkim olan kısa vadecilikten şikâyetçiyim. Geçenlerde açıklanan bir endeks Türkiye’nin meselelere nasıl bakması gerektiği konusunda kafa açıcıydı. Bugün size onu anlatacağım. Anlatınca bana hak vereceksiniz.

    Bu aralar Avrupa’ya odaklanmış haldeyiz. Avrupa’da krizin derinleşmesi, haliyle, hepimizi yakından ilgilendiriyor. Şuradan başlayayım: Avrupa’da derinleşen krizin Türkiye için manası nedir? Derinleşen bu kriz, 2012 yılında, Türkiye’nin “uzatmalı pastırma yazı”nı sona erdirecektir. Oturduğumuz yerden, Avrupa’yı kasıp kavuran zemheriyi, yani kışın en soğuk zamanını, ya birden ya da yavaş yavaş, alıştıra alıştıra hissetmeye başlayacağız . Türkiye ekonomisi ya hızlı ya da yavaş yavaş soğuyacak. Bu ortamda, Avrupa’nın krizine odaklanmamız son derece normal. Yöneticilerimiz esas olarak işin ciddiyetinin farkında. Burada da bir problem yok. Bu sütunlarda tartışma konusu olan politika hedefleri değil, o hedeflere ulaşmak için şimdiye kadar yapılması planlananlar esas itibariyle. Ben, ortadaki çerçevenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Ayrıca 2012 yılı için tedbir tasarlanırken meseleye Avrupa’da derinleşen kriz odaklı ve kısa vadeli yaklaşımın da yanlış olduğu kanaatindeyim. Mevcut yanlış yaklaşım, Dubai’yi bir iş merkezi olarak, İstanbul karşısında güçlendirecektir. Nitekim 2007 yılından 2011 yılına olan da aynen budur. Geçenlerde açıklanan endeks tam da bu noktanın altını çizmektedir.

    Küresel Girişim Sermayesi Ülke Çekicilik Endeksi’nin (The Global Venture Capital and Private Equity Country Attractiveness Index) 2011 yılı değerleri geçenlerde açıklandı. Bilmem gördünüz mü? Bu endekste her ülkeye 0 ile 100 arasında bir değer veriyorlar. Girişim sermayedarları arasında yapılan bir araştırmayla toparlanan verilerden endeks sonuçları türetiliyor. İlk çalışma 2007 yılında açıklanmıştı, bu ikincisiydi. Sonuçlara bakınca üç adet tespit yapabilmek mümkün görünüyor. Birincisi, ülke olarak bakıldığında Türkiye ülke çekicilik sıralamasında 2007 yılından 2011 yılına 31’den 39. sıraya geriliyor. Göz kamaştırıcılık açısından, Türkiye ileriye gitmiyor, geriye düşüyor. Tam da “lider ülke Türkiye” laflarının ortasında bu sonuçlar uygun durmuyor. Bu ilk nokta.

    Geleyim ikincisine, girişim sermayedarlarının ilgisine mazhar olma açısından bakıldığında, bir dizi bölge ülkesinin Türkiye’nin önüne geçtiği görünüyor. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Ürdün ve Kuveyt listede bizim önümüze geçmişler. Bu da ayrıca kötü. Bakın 2007 yılında hepsi Türkiye’den sonra geliyordu. Bu ülkeler, girişim sermayedarları gözünde, 2011 yılında bizden daha iyi yatırım alanı olarak görünüyorlar. Ben “Arap Baharı Türkiye’yi ön plana çıkarır” diye toplantı toplantı geziyorum. Demek ki işin dibi olmayınca sonuç elde edilemiyor. İnsanlar hakikaten buralara gelip, “Türkiye Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya girmek için iyi bir merkez midir?” diye dolanıyorlar. Ama ikna için laf yetmiyor, icraat gerekiyor. Web sitesi (http://blog.iese.edu/vcpeindex/ ) orada, isteyen bakıp ders çıkarabilir. Bu da ikinci noktadır.

    Üçüncü nokta ise şudur: Genel sıralamada 2007 yılına göre Afrika öne çıkarken, Doğu Avrupa geriliyor. Türkiye ise Doğu Avrupa grubunun bir parçası olarak görünüyor. Burada problemimiz var. Türkiye yalnızca Avrupa pazarının bir parçası olarak durmaya devam ediyor. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya girişin ana yolu olarak bir türlü temayüz edemiyor. Bu da kötü elbette. Peki, Avrupa pazarının parçası olmak kötü mü? Değil elbette. Girişim sermayedarları için en çekici yer Amerika, ikinci yer ise Avrupa. Peki, sorun nerede? Sorun, girişimcilik eko-sisteminin bir türlü Avrupa’ya benzememesinde. Bu da üçüncü nokta.

    Benim bu resimden gördüğüm şudur: Bu hesapla, Dubai ve Abu Dabi İstanbul’u geçer. Bakakalırız giden geminin ardından sonuçta.

    Şimdi tedbir diye ortada dolaşanlara bir bakın isterseniz: Bedelli askerlik ve de 2B ile gelecek orman arazileri satışı. Bunlar nedir? Bunlar Türkiye’nin yapısal maliye politikası sorunlarını ötelemek için uydurulmuş tedbirlerdir. Türkiye, 2007 yılından beri, yapısal tedbir paketlerini ötelemektedir. Biraz daha ötelerse ne olur? Türkiye, İtalya olur. Olmaz olmaz deme vallahi de olur, billahi de olur.


    Bu köşe yazısı 15.11.2011 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır