Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Türkiye aynen Çin oluyor

    Güven Sak, Dr.03 Şubat 2012 - Okunma Sayısı: 1412

     

    Yeni Sermaye Piyasası Kanunu taslağı, 'Türkiye aynen Çin oluyor' algısını biraz daha pekiştirecektir.

    Oluyor vallahi. Aynen öyle oluyor. Etrafta hoş tartışmalar cereyan ediyor. Türkiye aynen Çin oluyor. Alametler arka arkaya belirmeye başladı. Önce 2011 yılı büyüme rekorunu Çin’in elinden aldık. Türkiye, 2011 yılının ilk üç çeyreğinde, büyüme rekorunda adını Çin’den önce yazdırdı. Pek sevindik. Ortada sevinilecek bir durum yoktu. Bu ilk alametti. Sonra ikincisi geldi. Amerikalı yazar Paul Auster ilk kez Türkiye’de yayımlanan yeni kitabı için Türkiye’ye gelmedi. Neden gelmedi? “Çin ve Türkiye gibi yazarların içeri atıldığı, basın özgürlüğünün kısıtlandığı yerlere gitmem. Hiç işim olmaz” dedi. Nedense evvelki gün Sayın Başbakanımız pek sevinmiş gibi bu konudan bahsediyordu. Çin ile Türkiye’nin adı birlikte geçti diye hoşuna gitti zahir. Ben size boşuna demiyorum, “Türkiye aynen Çin oluyor” diye. Bakın oluyor. Hele Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri Tebliği ve yeni Sermaye Piyasaları Kanunu yürürlüğe girsin bence kafalardaki bu “Türkiye aynen Çin” algısı biraz daha pekişecek. Hem tebliğde hem de kanun taslağında yer alan kurumsal yönetim ilkeleri bir uygulanmaya başlasın, Türkiye aynen Çin gibi olacak. Gelin bakın nasıl olacak.

    Ama önce müsaadenizle şu Paul Auster’ı haşlama meselesine bir takılayım. Şimdi ben çağdaş romancılar arasında üçünü en çok severim. Paul Auster, Kazuo İshigura ve de Julian Barnes. Ne yazsalar okurum. Şimdi Paul Auster’ın esasen cahil olduğunu yetkili bir ağızdan öğrenmiş oldum. Ama pek güzel romanlar yazıyor doğrusu. Sayın Başbakanımıza, New York Üçlemesi’nden başlayarak okumaya başlamasını önermek isterim. Okumamış olmak eksikliktir. Fark edilebilir.

    SPK’nın onay yetkisi

    Neyse lafı uzatmayayım. Geleyim Sermaye Piyasası mevzuatı hadisesine. Bu günlerde Sermaye Piyasası Kanunu taslağı tartışmaya açıldı. Etrafta dolaşıyor. Ben de çalışma hayatına SPK’da başlamış biri olarak elbette merak ettim, şöyle bir karıştırdım. Yeniliklerden biri doğrudan şirketlerin bağımsız yönetim kurulu üyelikleri ile ilgili. Son dönemde tebliğ ile yapılan düzenlemeyi SPK kanuni zorunluluk haline getirmeye hazırlanıyor. Halka açık şirketlerde bundan böyle en az iki bağımsız yönetim kurulu üyesi yer alacak. Onlar onaylamadan önemli kararlar alınamayacak. Şimdi diyeceksiniz ki, bunun neresi kötü? Doğru, ilk bakışta son derece normal gibi duruyor. Buraya kadar anlıyorum. Bu tür ihtiyari düzenlemeler dünyanın başka ülkelerinde de var. Bu ilk nokta. Geleyim ikincisine. Bu düzenlemede takıldığım nokta, bu bağımsız yönetim kurulu üyelerine ilişkin usul ve esasları belirleme ve hatta bazı şirketler için bağımsız üye listesini onaylama yetkisinin Sermaye Piyasası Kurulu’na verilmiş olması. Bakın orayı anlamakta zorlanıyorum. Alan razı satan razı bir dünyada, şirket daha rahat fon temin edebilsin diye özel şirketlerde kimlerin bağımsız yönetim kurulu üyesi olabileceklerine karışmak herhalde kamu otoritesinin işi değildir. Normal ülkelerde bu konuda ayrıntılı ve zorlayıcı düzenlemeler de yoktur.

    Peki, bunun Çin’le alakası nedir? Şirketlerin yönetim kurulu üyelerinin kimler olacağına karışmaya dair bir düzenleme Çin’de vardır. Çin’in şirketlerine yönetim kurulu üyesi atayabilmek için öncelikle Çin Komünist Partisi’den (ÇKP) nay almak gerekmektedir. Hadisenin başlangıcı 1990’lı yıllardadır. O dönemde, ÇKP bünyesindeki ilk tartışma, bütün kamu iktisadi teşekküllerinin mülkiyetini partiye aktarıp aktarmamak eksenindedir. “Yok artık” denir ve iş döner, dolaşır, “bari şirket yönetimlerine arkadaşları atayalım” noktasına gelir. ÇKP bünyesinde bu amaçla ayrı bir örgütlenme gerçekleştirilir. Çin’deki şirketlerle iş yapanlar açısından temel problemlerden biri, Çin şirketlerinin yönetiminde parti teşkilatının etkinliğidir. Bu da üçüncü noktadır.

    Yeni Sermaye Piyasası Kanunu taslağı, “Türkiye aynen Çin oluyor” algısını biraz daha pekiştirecektir. Ben size geçenlerde boşuna “1930’ların devletçiliğine geri dönüyoruz” demedim. O dönemde de aynen böyleydi. CHP tıpkı ÇKP gibiydi. Şimdi sanki AKP de aynı yoldadır.


    Bu köşe yazısı 03.02.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'Nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır