Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İran fena halde Sovyetler oluyor

    Güven Sak, Dr.07 Şubat 2012 - Okunma Sayısı: 1372

     

    İran'ı eski Sovyetler Birliği'ne fena halde benzetiyorum. Tek alana odaklanmış buluşlar etrafı sarıyor.

    İran’ın atom bombasına sahip olmasını engellemek için uluslararası kamuoyunun bu ülkeye karşı uygulamaya başladığı yaptırımlar İran ekonomisini olumsuz etkiler mi, etkiliyor mu? Etkiler ve de etkiliyor zaten. Üstelik de bana kalırsa, yaptırımlar ve de atom bombası sevdası İran ekonomisi üzerinde yapısal ve uzun dönemli bir hasar da bırakıyor. Bana sanki bu yaptırımlar İran’ı bir nevi son dönem Sovyetler Birliği haline dönüştürüyor gibi geliyor. Umarım yanılıyorumdur. İran’a yazık olduğunu düşünüyorum. Gelin bakın neden böyle düşünüyorum?

    Geçen gün tam da bu konu ile ilgili olarak İran’ın kutsal lideri Ali Hamaney’in bir açıklaması vardı. Açıklama bir nevi, “Bu yaptırımlarınız var ya, bu yaptırımlarınız, vız gelir bize vız” mealinde romantik bir açıklamaydı. Fazla şiirseldi. Bir kenara koymuştum. Sonra Venezüella dolaylarının popülist lideri Hugo Chavez’in açıklaması geldi. Chavez, yine mealen, “İran ile Venezüella’da ‘yerli otomobil’ üretmek üzere bir girişim başlattık ama bu yaptırımlar yüzünden bir türlü parçaları bir araya getirip, projeyi ilerletemiyoruz” diyordu. Merak etmeyin popülist liderlerin yerli otomobil sevdası diye bir parantez açıp işi uzatmayacağım. Konuyu dağıtmayacağım. Ama anlaşılan, İran’ı etkilemediği romantik bir dille İran’ın kutsal lideri tarafından açıklanan yaptırımlar her nasılsa İran-Venezüella ortak ‘yerli otomobil’ üretimi projesini olumsuz etkiliyordu. Ya Hamaney doğru söylemiyordu ya da yaptırımlar yanlış tasarlanmıştı. Geçen hafta konu ile ilgili ilk izlenimim böyleydi.

    Sonra geçen sabah erkenden bölgemizdeki ülkelerin kayıt altına alınmış patent sayılarına baktım. Siz hiç baktınız mı? Bakmak zihin açıyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) 2011 yılı raporuna göre, Türkiye’nin kayıt altına alınmış patent sayısı 648, İran’ın kayıt altına alınmış patent sayısı ise 4513. İran rakamları 2006, Türkiye rakamları ise 2009 yılına ait. Patent başvurularında da İran Türkiye’yi, bizim 2397’ye karşı 6527 başvuruyla geçiyor. İran, Türkiye’yi üçe katlamış gibi duruyor, patent başvuruları açısından bakıldığında. Şimdi böyle bakıldığında insan ne düşünür? Ben önce kendi kendime, “Galiba, bu atom bombası hevesi, İran’da bilimsel çalışmaları ve o çalışmalardan kaynaklanan patent başvurularını canlandırmış” diye düşündüm, “Demek ki, o kadar yaptırım aslında olumlu bir sonuca da yol açıyor. Memleket, inatla, bir noktaya yoğunlaşınca, İran ekonomisinin ürettiği patent sayısı Türkiye’yi bile geçiyor.” Kabul edin, sizin de aklınıza önce o gelmedi mi? Aklın yolu hep birdir. Ama sonra bir başka rakam daha gördüm aynı veri setinin içinde ve “Yok canım, galiba kazın ayağı öyle değil” diye düşündüm.

    Tamam, İran Türkiye’ye en az üç çekiyor patent başvurularına bakıldığında ancak marka tescillerinde Türkiye, İran’ın on katı kadar. İran’da herhalde belli bir alanda araştırma yapılıyor. Ortaya patent altına alınmasında fayda olan buluşlar da çıkıyor. Ama bunlar ekonomi içinde yeterince yaygınlık kazanamıyor. Buluşlar, patentler ticari ürüne dönüşmüyor. Buluşlar, patentler, ekonomi içinde yayılıp, kendini yeniden üretecek bir biçimde, yeni markaların etrafı sarmasına neden olmuyor.

    Bundan bir süre önce, bir İranlı dostum, Türkiye’nin liberalizasyon süreci için beni adeta sorguladı. Tam çıkarken can alıcı soruyu sordu: “Peki, Özal döneminde başlatılan iktisadi politika reformlarının yol açtığı iktisadi dönüşüm sürecinin hiç tasarlanmamış sonucu (unintended consequence) oldu mu?” Ben de “Elbette” dedim, “Bakın şimdi iktidarda kim var. Çevre artık merkez oldu.” Sene 2004 civarıydı. Siyasi mülahazalar, İran’ın reform sürecini bugüne kadar geciktirdi. Şimdi bu ‘atom bombası numarası’ işi biraz daha geciktirecek.

    Ben işte böyle baktığımda, İran’ı eski Sovyetler Birliği’ne fena halde benzetiyorum. Tek alana odaklanmış buluşlar etrafı sarıyor, patentler artıyor, bilim gelişiyor ama ticari işlemler yayılmıyor. Buluşlar yeniden üretilemiyor, çeşitlenme olmuyor. Yüz çiçek açıp, bin fikir yarışamıyor. Ortam müsait değil. Özel sektör ayağı güçsüz ekonomi topallıyor.

    İran fena halde Sovyetler oluyor. Örnek almak isteyenlere ben şimdiden duyurayım.


    Bu köşe yazısı 07.02.2012 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır