Arşiv

  • Mayıs 2024 (11)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Neden Türkler bir türlü tasarruf edememektedir?

    Güven Sak, Dr.21 Nisan 2012 - Okunma Sayısı: 1306

    Sizce Türkiye ile Çin arasındaki temel fark nedir? Sorunun cevabı gayet basittir: Çin hem tasarruf oranı hem büyüme oranı yüksek olan bir ülkedir. Türkiye ise büyüme oranı yüksek, tasarruf oranı düşük bir ülkedir. Bu konudaki rakamlar oldukça açıktır. Peki, sonuç nedir? Şudur: Çin’in büyümesi yüksek cari işlemler fazlasına yol açmakta, Türkiye’nin büyümesi ise halihazırda rekor seviyede olan cari işlemler açığını daha da artırmaktadır. Dünya Bankası’nın son dönemde yayımladığı raporlardan biri bu konuyu ele almaktadır: Neden Türkler bir türlü tasarruf edememektedir?

    Dilerseniz önce rakamlara bir bakalım. Türkiye’nin yurtiçi tasarruf oranı 1980’lerde yüzde 25 seviyesindeyken 2010’da yüzde 12’lere düşmüştür. Yani, son otuz yılda yurtiçi tasarruf oranı yarı yarıya azalmıştır. Ancak, bu düşüşün içinde de bir düşüş vardır. 1980’de yüzde 25 olan tasarruf oranı önce 2003’te yüzde 15’e düşmüş, 2010’da ise daha derin bir düşüşle yüzde 12’ye gerilemiştir.

    İlk düşüş dalgasının doğrudan Avrupa Birliği (AB)’ne üyelik sürecinin bir sonucu olduğunu varsayıyorum. Yunanistan, Portekiz ve İspanya örneklerinde de olduğu gibi, üyelik sürecinin başlamasıyla birlikte AB Türkiye’ye yönelik borçlanma sınırını kaldırmıştır.  Enflasyon oranının 2000 ile 2003 arasında yüzde 80’den yüzde 8’e düşmesiyle birlikte sağlanan göreli ekonomik istikrar ve kamu sektörü borçlanma gereğinin azalması da tasarruflardaki düşüşe katkıda bulunmuştur.

    Tüm bu gelişmeler borç almanın önündeki engelleri hafifletmiş, Türkler gelecek yıllara ait gelirlerini harcayabilecekleri bir ortama kavuşmuştur. Bu, tasarruf oranlarındaki düşüşü tetikleyen ilk unsurdur.

    2003 ile 2010 arasında gözlenen ikinci düşüş dalgasını iç talebi artıran politikalarla açıklamak mümkündür. 2008 krizi ile baş etme sürecinde bütçe harcamaları ciddi ölçüde artmıştır. 2009’da üretimde sağlanan toparlanmaya rağmen, bütçe gelirleri eski seviyelerine düşmemiştir. Neden böyle olmuştur? Bu sorunun da cevabı gayet basittir: Kamuda istihdam artışı gibi esnek olmayan harcama kalemleri büyümüştür. Böylelikle tasarruflardaki ikinci düşüş dalgası ortaya çıkmıştır. Hastanın ateşi düşmüş, ancak doktor ilaç tedavisini sürdürmüştür.

    Üçüncü unsur yapısaldır. Türkiye tasarruf etmektedir etmesine, ancak ev satın alarak… Türkiye’de tasarruf para harcayarak yapılmaktadır. Türkler, ev almayı yatırım olarak görmektedir. Tıpkı piyasadan tahvil almak gibi: Kâğıdı satın alır, değerlenmesini ve piyasada bir balon oluşmamasını umut edersiniz. Peki, Türkler neden böyledir?

    Bana sorarsanız, yurtiçi tasarrufların, yani finansal piyasalarda biriken tasarrufların, artırılması doğrudan Türkiye’nin kentleşme politikasıyla ve özellikle de belediyelerin haksız rant sağlama üzerine inşa edilmiş imar politikalarıyla ilgilidir. İmar alanında tutarlı kuralların olmayışı ekonomik ranta yol açmakta ve ev almayı karlı yatırım olanağına dönüştürmektedir. Konut yatırımlarının değerinin artması, iç tüketimi artıran olumlu bir refah etkisi olarak da düşünülebilir.

    İç göçün rolü

    Bugüne kadar, Türkiye’nin kentleşme politikası aslen iç göçle baş etmek üzere tasarlanmıştı. Tek amaç, iç göçle kente gelenlerin becerilerini artırmadan kendi altın madenlerini kendilerine buldurarak zenginleşmesini sağlamaktı. Bu politika 1980’lerde ve 1990’larda işe yaradı. Ancak artık yaramayacaktır.

    Şimdi siyasi kayırmaya son verecek daha tutarlı ve modern imar politikalarına ihtiyaç vardır. İnsanların geleceklerini ikide bir değişen konut piyasası hakkında spekülasyon yapmadan planlayabilecekleri yaşanabilir şehirlere ihtiyacı vardır.

    Daha güçlü bir Türkiye ekonomisi için yurtiçi tasarruf tabanının da güçlenmesi gerekmektedir. Bunun içinse, daha tutarlı bir kentleşme stratejisine ihtiyaç vardır.

    Türkiye, Çin ile bir değildir. Büyüme oranı yüksek, tasarruf oranı düşük bir ülkedir. Çin’in ise hem büyüme oranı, hem tasarruf oranı yüksektir. Bu büyük bir farktır. Çin Akdeniz ülkesi de değildir. Türkiye aynı İtalya, Yunanistan, İspanya ve Portekiz gibidir. İçinde yaşadığınız coğrafyayı değiştirmekse mümkün değildir.

    Bu köşe yazısı 21.04.2012 tarihinde Hürriyet Daily News'te yayımlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır