Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İthalat cephesinde yeni bir şey yok!

    11 Mayıs 2012 - Okunma Sayısı: 2403

    Bu yazının başlığında “Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok” romanından esinlendim. Remarque’ın 1929’da yazdığı roman, Birinci Dünya Savaşı’nda savaşan Alman askerlerinin ruhen ve bedenen tükenişini ve savaşın anlamsızlığını gözler önüne seren ölümsüz bir eserdi. Yer küremiz, dünya savaşlarının ilkinden sonra çok büyük savaşlar gördü, acılar yaşadı. O günden bu yana her şey değişti. Savaşların anlamsızlığı ve kaybedenlerin hep masum insanlar olması dışında tabi ki. Neyse, savaş meselesini bırakalım da dönelim ekonomideki gelişmelere.

    Türkiye ekonomisinin de son yıllarda en azılı belası, hiç kuşkusuz ithalat bağımlılığı ve bunun sonucunda oluşan cari açık. 2012’nin ilk çeyreğinde gelen veriler, ithalata karşı başlattığımız savaşta, emeklerimizin karşılığını almaya başladığımızı gösteriyor gibi. Toplam ithalat ilk çeyrekte 55,7 milyar dolar ile 2011’in ilk çeyreğinin altında kalmış. Sanayimizin ithalat bağımlılığının en önemli göstergesi olan enerji dışı girdi (hammadde veya ara mamul) ithalatı ise yüzde 7 daralarak 27 milyar dolara inmiş.

    sarp.520px

    Ancak, yukarıdaki grafikler sevinmek için maalesef erken olduğunu, hatta aslında sanayinin ithalat bağımlılığında yeni bir eğilimin olmadığını gösteriyor. Grafikler aslında geçtiğimiz hafta açıklanan ilk çeyrek ithalat verileri ile bu hafta açıklanan sanayi üretim endeksi verilerini yan yana göstermenin ötesine gitmiyor. Açıkçası bu grafikleri çizdirirken, sanayi üretimindeki yavaşlama eğiliminden çok daha sert bir ithalat daralması bekliyordum. Ama öyle olmadı. Kırmızı ile gösterilen sanayi üretim endeksine ilişkin veriler ile mavi ile gösterilen enerji hariç girdi ithalatının birlikte seyrettiğini gördüm. Hem soldaki düzey grafiğinde, hem de sağdaki değişim grafiğinde durum aynı.

    Bu veriler ışığında 3 tespit yapmak mümkündür. Bunlardan ilki 2012’nin ilk çeyreğinde gözlediğimiz ithalattaki daralma eğiliminin sanayideki yavaşlamadan kaynaklandığıdır. Yani sanayicilerimiz bu dönemde ithal girdi kullanmak yerine, yerli girdiye yönelmeyi seçmemiştir. Sanayi daha az üretim yaptığı için daha az ithalat yapmıştır.

    İkinci tespitimiz, ithalat ve döviz kuru ilişkisine ilişkindir. 2011’in ilk çeyreğinde dolar kuru ortalamada 1.57 lira düzeyindedir. 2012’nin ilk çeyreğinde ise dolar ortalama 1.79 liraya çıkmıştır. Kurdaki yüzde 14’lük artışa rağmen, yani ithalatın daha pahalı hale gelmesine rağmen, sanayinin ithalat gereksinimi azalmamıştır. Bu birçoklarının iddia ettiği gibi “düşük kur bizi ithalata mecbur etti” argümanının pek de sağlıklı işlemediğini göstermektedir.

    Bu iki tespit, bizi son tespitimize götürmektedir. Sanayimizin ciddi yapısal sorunları bulunmaktadır. Üretmek için ithal etmeye mecbur bir yapı sürdürülebilirliğe ilişkin kaygıları her zaman beraberinde getirecektir. İyi tasarlanmış bir sanayi politikaları çerçevesine ihtiyaç vardır. Ekonomi Bakanlığı’nın Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) ve yeni teşvik sistemi ile attığı adımlar son derece önemlidir. Ama tüm ilgili kamu kurumlarının eş güdümlü çalışmasıyla oluşturulmuş sağlıklı bir çerçevenin varlığına ilişkin kaygılar halen giderilmiş değildir.

    Görüldüğü gibi ithalat cephesinde yeni bir şey yoktur. Ekonomideki yavaşlamadan dolayı, 2012 en azından enerji dışı ithalat açısından rahat olacağımız bir yıl gibi gözükmektedir. Ama sanayideki  ithal/dış girdi bağımlılığında değişen bir şey yoktur.

    Etiketler:
    Yazdır