Arşiv

  • Mayıs 2024 (3)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Irak ve Suriye’de ‘yabancı savaşçılar’ sorunu

    Nihat Ali Özcan, Dr.27 Haziran 2014 - Okunma Sayısı: 1200

    Bugün Suriye ve Irak’ta yaşananları bildik siyasi haritalarla ve zihin dünyamızla açıklamamız mümkün değil. Siyasi sınırlar farklı nedenlerle anlamın yitiriyor. Avrupa Birliği gibi rasyonel projelerin yanı sıra başka nedenlerle de. Örneğin, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü tarafından silah gücüyle “iptal” edilen Suriye-Irak sınırının yanı sıra insani nedenlerle anlamı yiten Suriye-Türkiye sınırından da söz edebiliriz.    
    Değişimi hızlandıran sadece küreselleşme değildi. Askeri müdahaleler, ekonomik nedenler, zayıflayan ve çöken merkezi otoriteler bu sonucu hızlandırdı. Genelde son çiviyi çakanlar ise sınır tanımayan silahlı gruplar, terör ve suç örgütleri oldu. Irak ve Suriye’de şiddet kullanımının nedeni, ölçüsü, niteliği ve yarattığı etki çoktan salt “terörizm” konusu olmaktan çıktı.
    Dini, etnik ve mezhebi anlaşmazlıkların kökleri derin. Geçmişte yaşanmış kötü olaylar hafızalardaki sıcaklığını koruyor. Bu nedenle her silahlı grubun kendi kamuoyunda kabul gören bir hikâyesi var. Öyle olunca da örgütler halkın desteğini kazanabiliyorlar. Bu çerçevede şiddet, politik pozisyon, güç kazanma kendini koruma stratejisinin en önemli parçası haline geliyor. Irak ve Suriye’de ise sorun bir hükümet etme sorunudur. Terör sorunu değildir. Böyle olunca politik çözümün bulunması zorunluluk haline gelmektedir.  

    Yabancılar için ne yapmalı?
    Batılı ülkeleri dinleyip medyasını izlediğinizde sürekli ülkelerinden Suriye ve Irak’a giden savaşçılardan şikâyetçiler. Türkiye’nin işini iyi yapmadığından, sınırlarının kevgire döndüğünden dem vuruyorlar. Suriye ve Irak’ta savaşanların ülkelerine döndüklerinde terör saldırısı yapmalarından da çok korkuyorlar.

    Polis işi mi?
    Batı sorunu polisiye bir işmiş gibi ele alıp “kötü adamların” teker teker avlanmasını istiyor. Oysa doğru yaklaşım, kötü adamları avlarken/önlerken, ayın zamanda “politik/askeri ekosistemi” değiştirmek olmalı. Nedense kimse bundan söz etmiyor.  
    Basit bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Teröristlerden şikâyetçi Batı’nın ve Türkiye’nin “Irak ve Suriye’nin politik/askeri ekosistemini” değiştirme konusunda ortak bir anlayışları yok.  Elbette ilk akla gelen Esad. Görünen o ki Batı’nın artık Esad’ı göndermek gibi niyeti ve ajandası yok. Bunu açıkça ifade etmeseler de kalması yönünde güçlü mesajlar veriyorlar.
    Öte yandan, ABD’nin Maliki’ye önerdiği ulusla birlik hükümeti projesi baştan reddedildi. Bunun anlamı Irak’taki politik/askeri ekosistem bu haliyle devam edecek demektir. IŞİD gücünü konsolide etmek için yeterince zaman kazanmıştır. Sonuçta mevcut politik/askeri ekosistemin ürettiği, Sünni aşiretler IŞİD işbirliği, halkın gözünde meşruiyet kazanabilir. Bu durumda Sünni aşiretleri IŞİD’den ayırarak, örgütü bitirme umudu başka bir bahara kalacaktır.  
    Sonuç mu? Önümüzdeki günlerde resmi heyetlerin ziyaretleri artacaktır. Böylece beş yıldızlı “terörizm turizmi” gelişecektir. Yeni mekanizmalar kurulacak, anlaşmalar imzalanacak. Diplomatik açıklamalar yapılacak. Sahada ise varlığını daha uzun yıllar sürdürecek yeni bir politik/askeri ekosistemin doğumuna tanıklık edeceğiz.

     

    Bu köşe yazısı 27.06.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır