Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Demokrasi, denetim istihbarat ve işkence

    Nihat Ali Özcan, Dr.16 Aralık 2014 - Okunma Sayısı: 1502

    Türkiye “paralel” meseleleri tartışıyor. Dünya ise ABD’nin başını ağrıtan iki konuya odaklanmış durumda. Polis şiddeti ve istihbarat elde etmek için insanlık dışı yöntemlerin kullanılması.
    ABD’nin istihbarat örgütlerinden CIA kötü şöhretine bir yenisini daha ekledi. 11 Eylül terör saldırısının ardından bilgi/veri elde etmek için şüphelilere “işkence” yaptığı ortaya çıktı. Senato İstihbarat Komitesi’nin raporu çok boyutlu bir tartışmayı da başlatmış oldu.  

    Senato bilgisayarından hırsızlık
    Aslında hikâye biraz geriye gidiyor. CIA’nın raporu çalmak için, Senato İstihbarat Komitesi’nin bilgisayarlarına sızdığı açığa çıktı ve 1 Ağustos 2014 tarihli ABD medyasında yer aldı. CIA bu nedenle çok sert biçimde eleştirildi.    
    Senatör McCain mealen şunları söyledi. “Eğer bu iddialar (bilgisayara sızma) doğru ise, halkımız istihbarat örgütünün anayasal sorumluluklarını yerine getirdiğine ve eşkıya örgütü gibi davranmadığına nasıl emin olabilir?” Anlaşılan raporun çok ses getireceği aylar öncesinden tahmin edilmişti ve olası sürprizlere hazır olmak için “hırsızlığa” girişilmişti.

    Raporun etkileri
    Raporun yayımlanması fikirleri, kişileri, kurumları ve ABD’nin imajını derinden etkilemeye başladı. Tıpkı Irak’ta işkencelerle anılan ve etkisi halen süren Ebu Gureyb Cezaevi gibi.   
    İyi istihbarat, terörle mücadele de başarının yarısıdır. Bu nedenle de karar alıcılar, istihbarat örgütlerinden tam zamanlı ve kaliteli istihbarat üretmesini bekler.
    Ne var ki ciddi bir saldırı oluncaya kadar, siyasiler ve istihbarat örgütleri terör tehdidini pek ciddiye almazlar. Nitekim ABD de 11 Eylül saldırılarına kadar istihbarat faaliyetlerinin merkezine rakip devletleri koymaya devam etti. Saldırı gerçekleşince de kamuoyuna işe yarar bir hikâye anlatma ihtiyacındaki siyasiler ve onların baskıladığı istihbaratçılar panik halinde sağa sola koşuşturmaya başladılar. Herkes o güne kadar alışık olmadıkları yeni bir tehditle karşı karşıya olduklarını gördüler.  
    Yeni tehdit, devletler gibi davranmadığı gibi belirli bir coğrafyası, adresi ve büyük askeri gücü de yoktu. Teknolojiyi yoğun kullanmıyor, endüstri toplumu gibi davranmıyordu; kültürel değerleri farklı ve kapalı ideolojik ağları vardı.  
    Batılı istihbarat örgütlerinin dil, kültür, personel eksiklikleri insani istihbarat kapasitelerini sınırlıyordu. Zaman baskısı altında kendilerini yeterince hızla değiştiremediler ve işi öğreninceye kadar da kolay olan yolu seçtiler. Orta Çağ yöntemlerine yöneldiler ve işkenceyi itiraf ettirme yöntemi olarak tescil ettiler.
    İşkencenin insani istihbarat üretmek için geçerli bir toplama yöntemi olarak görülmesi, yönetim tarafından cesaretlendirilmesi denetim sorunun önemini ortaya koydu. Denetim dışı bırakılan devlet faaliyetlerinin çoğu zaman fayda dan çok zarar verdiği görülmeye başladı.

    İnsan hakları şampiyonu zorda
    ABD örneğinde raporun Senato tarafından yayımlanması siyasal sistemin, değerler ve politik kültürün önemini ortaya koymaktadır. Öte yandan rapor, zaten sorunlu olan, ABD’nin küresel itibarına da büyük zarar verecektir. Özellikle de bütün dünyaya insan hakları dersi vermeyi sürdüren bir ülke için.
    Raporun bizi ilgilendiren yönü, daha çok, Irak ve Suriye’deki psikolojik yansımalarıdır. Anlaşılan, insan hakları ve demokrasi söylemi ile “halkın kalbini ve beynini” kazanmak daha da zorlaşacak.

     

    Bu köşe yazısı 16.12.2014 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır