Arşiv

  • Mayıs 2024 (1)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    İran, nükleer anlaşma ve ötesi

    Nihat Ali Özcan, Dr.17 Temmuz 2015 - Okunma Sayısı: 1182

    İran, Birleşmiş Milletler daimi üyesi ülkeler ve Almanya ile anlaşmaya vardı. Nükleer silah yapma kapasitesini azaltıp/dondururken, ödül olarak ambargolardan kurtulacak. Anlaşma uzun bir yapılacaklar listesinden sonra hayata geçebilecek. Parlamento onayları ve denetimler gibi.   

    Kaosun devam ettiği Ortadoğu’da devletler/devlet dışı aktörler bunun bir “başarı” olduğu konusunda ABD ve diğer imzacılar gibi düşünmüyorlar. Özellikle İsrail, Suudi Arabistan, Basra Körfezi’ndeki ülkelerden ve Sünni gruplardan söz ediyoruz.

    ABD, nükleer silahların yayılmasını küresel bir sorun olarak ele alıp İran’ı frenlemiş olsa da Ortadoğu’da işler kendi mecrasında yürüyor. Terör saldırıları, vekâleten iç savaşlar, zayıflayan ve çöken devletler, sınır tartışmaları, mülteci akımı, düşen petrol fiyatları, ekonomik zorluklar gündemden düşmüyor.

    Irak, Suriye ve Yemen iç savaşları başta olmak üzere tüm bölgesel gelişmelerde İran’ı ön planda görmek mümkün. Önemli bir jeopolitiğe, zengin doğal kaynaklara, dinamik bir nüfusa, etkili devlet geleneğine ve “pragmatik” bir yönetime sahip.

    Anlaşma, İran’ı bölgesel politikalarını değiştirmeye zorlamıyor. Bölgesel oyuncu olarak kalmasını, küresel düzeye çıkmamasını hedefliyor. Politika yapma araçlarının arasına nükleer silahları alarak yeni bir yarış başlatmasını da önlüyor. Anlaşma, Batı için öncelikli tehdit olarak görülen “radikal Sünni İslam”a karşı, İran eliyle Şiilerin en azından ortada durmasını sağlıyor. Sonuçta İran’ın bölgesel rekabetten vazgeçmesi gerekmiyor. Hatta yeni tablo ona daha uygun fırsatlar, araçlar ve kaynaklar sağlıyor.

    Anlaşma, Türkiye açısından da önemli gelişmelere yol açacaktır. Ambargodan kurtulan İran’ın ekonomi politikaları hızla değişirken, seçenekleri de artacaktır. Tercihlerini ekonomik kurallara göre değil de siyasi ve ideolojik motivasyonla yapan ülkeleri çantada keklik görmenin bedelini geçmişte çokça ödeyen Türkiye’nin ihtiyatlı olması gerekir. Nitekim Suriye, Irak, Suudi Arabistan ve Katar ile ilişkiler dikkate alındığında, İran’la siyasi, güvenlik ve ideolojik alanlarda aynı çizgide durmadığımız da açık.

    Anlaşma, İran için de her şeyin güllük gülistanlık olacağı anlamına gelmiyor. Ambargonun kalkması, ekonomik refahı artırırken, küreselleşmeye yeni kapılar açacaktır. İletişim teknolojilerindeki zorunlu gelişme, genç nüfusun artan beklentileri, işsizlik, yolsuzluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik iç dinamikleri harekete geçirebilecektir. Görüldüğü üzere, daha işin başındayız.

    Ramazan Bayramınızı kutlar, mutluluklar dilerim.

    Bu köşe yazısı 17.07.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır