Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Rusya, ABD ve Suriye

    Nihat Ali Özcan, Dr.22 Eylül 2015 - Okunma Sayısı: 823

    Soğuk Savaş biteli yıllar oldu. Ancak Rusya ve ABD bölgesel krizlerde etkili olmayı sürdürüyor. Uzlaşmayı başardıklarında sorunları aşmak daha kolay olabiliyor. Tıpkı Suriye’de olduğu gibi.

    Esad’ın muhaliflere karşı “kimyasal silah kullandığı” iddialarının ayyuka çıktığı günlerde kriz ABD ve Rusya’nın kapalı kapılar ardında uzlaşmasıyla aşıldı. Esad, kimyasal silahlarını teslim etmesinin karşılığında yerinde kaldı. O tarihten beri meşakkatli günler geçirmiş olsa da koltuğunu korumaya devam ediyor.  

    Kimyasal krizin ardından iç savaşın gidişatını değiştiren DAİŞ’in güç kazanmasıydı. DAİŞ’in zayıflatılamadığı, yerini alacak “dost” unsurların da yetiştirilemediği bir ortamda tarafların ortak endişesi Esad rejiminin aniden çöküşünün kaosa neden olacağıdır. Böyle bir ortamda “otorite boşluğu” hızla “radikal” gruplar tarafından doldurulacaktır. Üstelik radikallerin kimliği konusunda ortak bir payda da yok.

    Zamanla, gelişmelerin ABD ve Rusya’yı birbirlerine yaklaştırdığı düşüncesi abartılı görülmemeli. Sonuçta DAİŞ’le karada savaşacak esaslı unsurun Esad’ın ordusu olmalı fikri ortak payda haline gelmiş gibi görünüyor. Nitekim Rusya’nın Suriye’ye silah ve eğitmen sevkiyatına fazlaca itirazın olmaması, ABD’nin yaptığı açıklamalarda Esad’ı daha az hedefe koyan “anlayışlı” mesajlar bunun işareti.

    Savaşın etkili müdahillerinden İran, Suriye’deki gelişmelerden mutlu. Jeopolitik çıkarları ve Hizbullah ile ilişkileri dikkate alındığında Esad’ın iktidarının “kırmızı çizgisi” olduğunu gizleme ihtiyacı hissetmiyor.

    Avrupa ise politik ve askeri tartışmaların gerisinde kalsa da bu günlerde meseleye daha çok kapılarına dayanan mülteci penceresinden bakıyor. Tıpkı kısa süre önce terörizm penceresinden baktığı gibi.

    Birlik, “sorunu kaynağında tut ve yönet” yaklaşımına hayat verecek görüşleri destekliyor. Öyle ki bir an önce “siyasi çözüm” bulmalıyız fikrinden yola çıkarak, Esad’ın çözümün parçası haline gelmesine pek itiraz etmeyeceği anlaşılıyor.

    Türkiye bakımından tablo oldukça karmaşık görünüyor. Mülteciler ve muhalif silahlı unsurlar için Fırat’ın batısında uçuşa yasak ve güvenli bölge oluşturulması fikrinin ABD yönetimince desteklenmediği anlaşılıyor. Nitekim, ABD senatosunda konuşan Ortadoğu’dan sorumlu Orgeneral Lloyd Austin “güvenli bölge” kurmak gibi bir talebinin olmayacağını söylerken, sadece kendi fikrini değil, yönetimin de yaklaşımını açık ediyordu.

    Bu gelişmeler çerçevesinde Türkiye, “güvenli bölge” hedefini, Rusya ve ABD işbirliğinin gölgesinde, sadece kendi milli askeri imkân ve kabiliyetiyle gerçekleştirebilir. Soru şu: Hangi politik amaç için?

    Bu köşe yazısı 22.09.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır