Arşiv

  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Kapımızdaki terör nelerin başlangıcı?

    Nihat Ali Özcan, Dr.13 Ekim 2015 - Okunma Sayısı: 1584

    Üzgün ve kızgınız. Kayıp- larımız ve acımız büyük. Terör güven duygumuzu sarsıyor. Yaşama sevincimizi köreltiyor. Terörün bütün kötülüklerini yaşmamıza rağmen, kurbanların kimliğine bakarak tavır alıp, mazeretler üretmeye girişiyoruz. Tıpkı birbirini boğazlamaya doyamayan komşularımız gibi. Farkında olmadan daha fazla, daha derin bölünüyoruz. Oysa bunca yıldır yaşadığımız acılar, insanlığımız, ahlak ve vicdanımız terörü ve teröristi, amacından bağımsız lanetlememiz, reddetmemiz gerektiğini söylüyor.

    Böylesine duygusal ve karmaşık bir tabloyla karşı karşıya iseniz, yapmanız gereken, soruna doğru teşhis koymaktır. Bu toprakları bırakıp gidemeyeceğimiz gibi, kısa zamanda değiştiremeyeceğimize göre, gerçeklerle yüzleşmemiz gerekiyor.

    Suriye’de devlet dışı iki aktör, PKK/PYD ile IŞİD arasında devam eden enformel şiddet ve ideolojik çatışma Türkiye içlerine taşınmıştır. Gelişmeler, Türkiye’nin fay hatlarını zorlayacaktır. Bunun son kanıtı Ankara’da yaşadığımız vahşi saldırıdır.

    Ne yazık ki Suriye’deki vahşeti, bazen fail, bazen kurban olarak Türkiye’ye taşıyanların çoğunluğu bu toprakların insanıdır. Üstelik tahminlerimizin ötesinde destekçileri var. Artık çok istesek de bunlardan bir hamlede kurtulamayız. Daha uzun yıllar “katillerimiz” ve “kurbanlarımızla” birlikte yaşayacağız/yaşamayı öğreneceğiz.

    Kabul etmemiz gerek, diğer husus şudur: Güneyimizde “etnik ve mezhepsel” temelli kanlı bir savaş devam ediyor. Gelişmelere bakınca, bunun daha uzun yıllar devam edeceğini söyleyebiliriz. Herkesin herkese karşı, herkesin herkesle kavgalı olduğu bu yangını, siyasi sınırların dışında tutma şansımız çok zayıf. Dikkatli davranmazsak, bu tablonun “olağan” parçası haline gelebiliriz.

    Nitekim Türkiye’nin iç savaş potansiyelini açığa çıkarmak isteyenler, bu topraklarda “ateşle keşif” faaliyetini artırarak devam ettiriyorlar. Tıpkı cumartesi günü Ankara’da yapılan terör saldırısında olduğu gibi.

    Son olarak, Irak ve Suriye, birbirini etkileyen, üç katmanlı mücadelenin odak noktası haline geldi. Etrafımız küresel, bölgesel ve yerel siyasi enerjinin çekim merkezi, rekabet ve çatışmanın en kesif yaşandığı coğrafyaya dönüştü. Bu ateş çemberi ve yüksek enerjinin gelecek on yıllar boyunca aynı kalacağını söylemek çok da iddialı olmaz.

    Mevcut tablo için birçok şey söylemek mümkün. Geçerli ve esas olan ise “reel politiktir”. Doğrudan savaş, vekâleten savaş, etnik/mezhepsel çatışma, terörizm, örtülü operasyon ve mülteci sorunlarının çerçevesini ve ilişki biçimini belirlediği böyle bir ortamda, kimse sizinle değerler, hayaller, idealler üzerinden ilişki kurmaz ve yumuşak gücünüzü dikkate almaz. Eğer tersi ifade ediliyorsa, bilin ki bunlar söylemde vardır ve nezaket cümleleridir.

    Bu köşe yazısı 13.10.2015 tarihinde Milliyet Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler:
    Yazdır