Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    İstihdam piyasası S.O.S veriyor

    Burcu Aydın Özüdoğru, Dr.13 Ocak 2024 - Okunma Sayısı: 748

    Bu yıl ve önümüzdeki yıllarda konuşmamız gereken en önemli konular arasında istihdam piyasası ve toplumsal refah yer alıyor. Son yıllarda uygulanan genişlemeci ve büyüme odaklı politikalara rağmen istihdam piyasası ve toplumsal refahta eksen kayıpları yaşanmış. Önümüz ise yüksek faiz oranları ve kısıtlı mali imkanlarla çok daha da zorlu.

    Değerlendirmemize ilk önce son 5 yılda istihdam piyasası ve toplumsal refah adına yaşanan gelişmeleri değerlendirerek başlayalım.

    2018 sonrasında ekonomik büyümenin artırılmasına yönelik politikalar uygulanmış olmasına rağmen büyümenin istihdam yaratma kapasitesinde bir iyileşme göremedik. Bu hafta 2023 yılı Kasım ayına ilişkin istihdam verileri açıklandı. Son beş yıldaki istihdam verilerine bakacak olursak, yazıdaki grafikte de görüleceği üzere (Grafik 1), Kasım 2017-2023 döneminde, ülkemizde 15 yaş üstü nüfus 5,4 milyon kişi artmışken istihdam sadece 2,9 milyon kişi artmış. Son beş yılda toplam işsiz sayısı yüz bin kişi azalmış görünürken, işgücüne dahil olmayan nüfus 2,6 milyon kişi artmış. Bu dönemde Covid Pandemisi gibi büyük şokların da etkileri olduğunu hatırlamakta fayda var; ancak Covid hariç genel trende baktığımızda, ülkemizdeki ekonomik büyümenin nüfus artışının oldukça altında istihdam yarattığını görüyoruz.

    İstihdam artışının nüfus artışının artış hızını karşılamamasının yanı sıra bir diğer temel sorunun da maaş ve ücretlerin katma değerdeki payının gittikçe düşüyor olmasıdır. Son on yıldaki uygulanan politikalara bakacak olursak, asgari ücrete yapılan yüksek artışlara rağmen toplumsal refahın artmadığını görüyoruz. Asgari ücretteki yüksek artışlar, katma değeri sınırlı reel sektör ve niteliksiz iş gücü karşısında medyan ücretleri asgari ücrete yaklaştırmış. Son on yıl içerisinde Türkiye’de ortalama bir çalışan yaklaşık 1,5 asgari ücret kadar kazanmış (Grafik 2, kırmızı çizgi).

    Kamu personeli de son 10 yılda refah kaybından nasibini almış. Kamu personeli ortalamada özel sektör çalışanlarından çok daha yüksek maaş almasına rağmen; gelirlerinin satın alma gücünü hızla erimiş. Bundan 10 yıl önce en düşük memur maaşı yaklaşık 2,5 asgari ücretken 2023 Ocak ayında asgari ücret seviyesine kadar gerilemiş (Grafik 2, siyah çizgi). Uzman doktor maaşları da aynı dönemde 5 asgari ücretten 3 asgari ücrete düşmüş (Grafik 2, mavi çizgi). Geçen sene Temmuz ayında kamu personel maaşlarına ciddi artışlar yapılarak refah kayıpları büyük ölçüde giderildi. Ancak bu revizyon hem Türkiye’nin mali dengeleri hem de kamu-özel ücret dengeleri açısından ciddi bir ayrışmaya sebep oldu. 2024-26 döneminde kamu kesimi açığında beklenen bozulmayı da gözetirsek, kamu personel maaşlarında yeniden asgari ücrete doğru bir yanaşma olabileceğini tahmin edebiliriz.

    Bir diğer konu ise ücretlerin insani yaşam koşullarını karşılama düzeyi olarak karşımıza çıkıyor. Maaş ve ücretlerin katma değer içindeki payına uluslararası çerçevede bakacak olursak, OECD ülkelerinin birçoğunda hane halkının, katma değerin yarısından fazla pay aldığını görüyoruz (Grafik 3, siyah çizgi). Öte yandan Türkiye’de son 5 yılda maaş ve ücretlerin katma değerdeki payı hızla gerileyerek %35’lerden 2022 sonunda %26’ya kadar gerilemiş (Grafik 3, kırmızı çizgi). 2022 yılında katma değerden en düşük pay alan hanehalkı Türkiye olmuş.

    Özetle; 2018-23 döneminde uygulanan genişlemeci politikaların yarattığı dengesizlikler kaynaklı kaybeden hanehalkı olmuş.

    Peki, 2024-26 döneminde uygulanması beklenen makro-finansal dengelenme politikalarında yükü kim üstlenecek?

    Eğer istihdam piyasası politikalarında yapısal bir değişim olmazsa yükü yeniden hanehalkı üstlenecek. Artan faiz oranları firmaların krediye erişimi, nakit yönetim becerisi ve istihdam giderleri üzerinde önemli bir sıkılaşmaya sebep olacaktır. Artan yükler ve sınırlı talep artışıyla sıkışan firmaların istihdamda kesintiye gitmeleri ve ortalama ücretlerini asgari ücrete doğru çekmeleri muhtemeldir. Bu durum, önümüzdeki üç yılda, yoksulluk sınırına giren hanehalkı sayısını artıracaktır.

    Özetle; toplumsal refah adına hanehalkı refahını yapısal çerçevede değerlendiren kalkınma politikalarını hızla hayata geçirmemiz gerekiyor.

     

     

    Bu köşe yazısı 12.01.2024 tarihinde Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi'nde yayımlandı.

    Etiketler: İstihdam,
    Yazdır