Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Sağcı Erdoğan ile solcu Lula arasındaki fark nedir

    Güven Sak, Dr.23 Mayıs 2008 - Okunma Sayısı: 1108

     

    Geçen hafta Brezilya ve Türkiye'nin son dönem performanslarını karşılaştıran bir değerlendirme yazmıştık. Soru şöyleydi: Brezilya ile Türkiye bundan 6-7 yıl önce zor durumdaydı. Bugün ise Brezilya, uluslararası finansal kriz koşullarında, Türkiye'den daha iyi performans gösteriyordu. Brezilya menkul kıymetler borsası indeksi BOVESPA ile İMKB indeksi genellikle birlikte hareket ederken şimdi neden bir farklılaşma ortaya çıkıyordu? Cevap pek kısaydı. Orası iyi, burası ise göreli olarak, daha kötü yönetiliyordu.

    Hemen bir iki mesaj aldık: "Ama sayın yazarımız Brezilya'nın petrol üreticisi olduğunu unutmuştu." Ne alaka? Neden unutalım ki? Buyurun ona da bir bakalım. Ama biz sonucun pek değişmediğini düşünüyoruz. Brezilya-Türkiye karşılaştırması-Çekim 2'ye hazır mısınız, efendim? Bugünün yazı konusu da böylece kendiliğinden belirlenmiş oldu. Ne güzel. İsterseniz önce çıkan kısmın özeti ile başlayalım. Brezilya ve Türkiye arasında iki temel farka işaret etmiştik. İlki, derecelendirme kuruluşu raporlarından çıkıyordu. Onlar dış ticarette fazla veriyorlardı, biz ise açık. Dolayısıyla "yabancı tasarruf bağımlısı olmak" bu dönemde bir risk faktörüydü. Türkiye gibi bir ülkeyi yönetenlerin, uluslararası bankacılık krizi döneminde, yabancı tasarruf bağımlısı olmanın yükselen bir risk faktörü olduğunu dikkate almaları gerekiyordu. Ama bu meseleyi pek dikkate alıyor gibi görünmüyorlardı, bizim paramızla kumar oynuyor görüntüsü içindeydiler. Birinci nokta buydu.

    Gelelim ikinci noktaya: Brezilya, ekonomisinin büyüme kapasitesini artırmak için, bir dizi kamu altyapı yatırımını içeren bir ekonomik paket açıklamıştı. Bu pakette hem yapılacak yatırımlar ayrıntılı olarak anlatılıyor hem nasıl finanse edileceği ortaya konuyor hem de ülkenin makro büyüklükleri ve bütçe hedefleri hep birlikte anlatılıyordu. Bizde aynı "son derece geçerli" gerekçe ile ortaya konulan Orta Vadeli Mali Çerçeve ise kapsamlı bir programa benzemiyordu. Onlar hem ayrıntılı bir program tasarlamakta hem de bunu doğru zamanda, bundan tam bir yıl önce, doğru kampanya ile ortaya koymakta daha becerikli görünüyorlardı. Biz aynen bunları yazmıştık. Şimdi gelelim "yazarımız Brezilya'nın petrolünü unutmaktadır" meselesine.. Öncelikle petrol meselesi yukarıdaki analizde esasen unutulmuş değildir. Brezilya'nın dış ticaret fazlası ve bugüne kadar cari işlemler fazlası veriyor olmasının ardında yatan nedenlerden bir tanesi petrol ithalatına bağımlı olmamasıdır. Bu yüzden, petrol fiyatlarındaki artışın, Brezilya'nın cari işlemler dengesi üzerinde olumsuz bir baskı unsuru olduğunu iddia etmek güçtür. Ama Türkiye gibi petrol ithalatına yüksek bağımlılığı bulunan ülkeler için durum farklıdır. Zaten tam da bunu dikkate alarak ne dedik? "Yabancı tasarruf bağımlısı" olan ülkelerin daha dikkatli olması gerekir demedik mi? Geçenlerde normal bir IMF anlaşmasının salt bu nedenle bile imzalanabileceğini söylemedik mi? Bu birincisi.

    Gelelim petrol gelirleri ile ilgili ikinci noktaya. Brezilya daha yenilerde solcu Lula döneminde petrol çıkarmaya başlamış ülkelerden biri değildir. Brezilya'nın yüzde 55'i kamu kontrolündeki Petrobras şirketi, Brezilya'nın efsanevi lideri Gettulio Vargas'ın hazin bir biçimde sona eren ikinci başkanlık döneminde; 1953 yılında kurulmuştur. Petrobras, o zamandan beri ülkede petrol çıkarmaktadır. Ancak ülkede üretilen petrol, Lula'nın kendi ifadesiyle ancak 2006 yılında, Brezilya'nın kendi ihtiyaçlarını karşılayacak seviyeye gelmiştir. Hatta tam da bu nedenle yakıtta dışa bağımlılığını azaltmak isteyen Brezilya bundan yaklaşık 40 yıl önce şekerpancarından biyo-yakıt üretmeye başlamıştır. Mısır'dan biyo-yakıt üreten ABD'nin ardından Brezilya bu alanda dünya ikincisidir. Ürettiği ethanol ülkedeki taşıtların ezici çoğunluğunda kullanıldığı gibi, ABD ve Japonya'ya ihraç da edilmektedir. Petrobras dünyanın sayılı şirketlerinden biridir. Derin deniz petrol arama işinde saygın bir isme sahiptir. Hatta Karadeniz'de petrol aramak isteyen TPAO Petrobras ile bir mutabakat zaptı imzalamıştır. Buradan ne çıkar? Brezilya dün krizde iken de petrol üreticisidir. Bugün de petrol üreticisidir. Peki, dünkü ve bugünkü petrol üretimi arasında hiç mi fark yoktur. Vardır. Geçen yıl Tupi'de bulunduğu duyurulan yeni deniz dibi yatakları, bundan 6-7 yıl sonra kullanıma sokulduğunda Brezilya'yı bir petrol ihracatçısı ülke haline getirecektir. Lula'nın "OPEC üyesi olabiliriz" lafı tam da buradan gelmektedir. Zaten yaklaşık 250 milyar dolarlık, 5 yıllık kamu yatırım programının yarısından çoğu, doğrudan enerji ile ilgilidir ve Petrobras tarafından finanse edilecektir. Peki, bu yeni yataklar Brezilya'nın ileriye yönelik görünümünü "azıcık da olsa" iyileştirmez mi? Elbette evet. Aynı gıda fiyatlarındaki artışın bir tarım devi olan Brezilya'nın görünümünü eskiye göre daha iyileştirdiği gibi. Aynı Avrasya'nın orta bölgesine yönelik küresel ilginin Türkiye'nin görünümünü olumlu etkileme potansiyeli taşıması gibi. Bu da dördüncü tespit olsun bugün için. Ancak biz "teşbihte hata olmaz" diyerek, yine de aradaki farkın bir yönetim becerisi farkı olduğu meselesinin altını bir kez daha çizmek isteriz. Geçen hafta radyoda konuşan solcu Lula ne dedi? "Dünyada artan fiyatlar nedeniyle büyüyen bir enflasyon tehlikesi vardır. Enflasyon işçi için büyük kötülüktür" dedi. Böylece enflasyonla mücadeleyi temel şiar edinmiş olan merkez bankasının yanında yer aldığını açıkladı. Kim? Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva. Hangi Brezilya? Enflasyon oranı yüzde 4,5'lerde iken faiz oranı daha nisan ayında yüzde 11,75 olan, şirketlerin yüzde 30 civarında reel faizle borçlanmaktan yakındığı, büyümenin bir türlü yüksek tempoya oturtulamadığı Brezilya'nın Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva. Sendikal mücadeleden gelen Lula böyle derken, siz hiç Erdoğan'ın ağzından bu konuda iktisat bilimi açısından makul bir açıklama duydunuz mu? İşte onun için vaziyetimiz böyledir. Solcu Lula ile sağcı Erdoğan arasında esastan bir fark yoktur. Yalnızca biri diğerinden daha becerikli çıkmıştır.

    Brezilya ile Türkiye'nin farkı bir yönetim becerisi farkıdır.

     

    Bu yazı 23.05.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır