Arşiv

  • Mart 2024 (17)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Dış dünyaya yolculuğa devam

    Fatih Özatay, Dr.14 Haziran 2007 - Okunma Sayısı: 1601

     

    ABD en son 1991 yılında cari işlemler fazlası verdi. O tarihten bu yana cari açığı sürekli arttı ve 2006 sonunda 856 milyar dolar oldu (milli gelirine oran olarak yüzde 6.4). İspanya, İngiltere, Avustralya ile Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinin 2006 yılındaki toplam cari açıkları ise 281 milyar dolar.

    Tasarruf fazlası (cari fazla) vererek cari açığa sahip ekonomileri finanse eden ülkeler ise şunlar: Petrol ihraç edenler (Ortadoğu, Rusya ve Norveç; 364), Japonya (170), Çin (239), Almanya (146), İsviçre (70), Güneydoğu Asya (87). Rakamlar milyar dolar cinsinden ve 2006 yılına ait.

    Bu dengesizliklerin sürdürülemez olduğunu iddia eden bir grup var. Bir de bu olgudan tedirgin olmayanlar. Ekim başındaki birkaç yazıda ayrıntılı bir şekilde ele almıştım bu görüşleri. Yine aynı konuya dönüyor ve bir uzmanın senaryolarına yer veriyorum. Senaryolar Max Corden'e ait ('The World Economy' dergisi, 2007, sayfa: 363-382).

    İlk senaryo: Önümüzdeki dönemde petrol ihracatçısı ülkelerin ve Çin'in tasarruf fazlaları önemli miktarda azalacak. Buna karşın, ABD'de bütçe açıkları ve özel kesim borçlanması sürecek. Anlamı şu: ABD Hazinesi'nin tahvillerine olan talep düşecek, ABD'de ve dolayısıyla dünyada reel faizler yükselecek. Dünyanın dolar cinsinden mali varlıklara talebi azaldığından ABD Doları da değer kaybedecek. Zamanla ABD cari açıkları azalacak. Dikkat: ABD'de reel faizler artıyor, dolar değer yitiriyor. Parantez; bir de laf atalım: Hani, yüksek faiz-düşük kur?

    İkinci senaryo: ABD'de bütçe açıkları azaltılıyor. Tasarruf fazlası olan ülkelerin tasarruf fazlaları sürüyor (ilk senaryonun tersi). Anlamı şu: ABD Hazinesi'nin tahvil arzı azalacak. ABD'de ve dünyada reel faizler düşecek. ABD'ye daha az yabancı sermaye akımı olacağından dolar yine düşecek.

    Ve yine dikkat: Reel faizleri farklı yönde etkileyen iki senaryo var, her ikisinde de dolar değer kaybediyor ve işin içinde ABD Merkez Bankası (para politikası yok). Bir de laf atma parantezi: Gel de her taşın altında para politikasını arayan komik ekonomistleri anma.

    Üçüncü senaryo: Tasarruf fazlası veren ülkeler tasarruf fazlası vermeye devam ediyorlar. ABD'nin durumunda bir değişiklik yok. Ancak, tasarruf fazlası veren ülkeler, artık ABD tahvilleri yerine başka ülkelerin tahvillerini talep ediyorlar. Sonuç: Reel faiz ABD'de artıyor, tasarrufların yöneldiği ülkelerde ise düşüyor. Dünya reel faizi fazla değişmiyor. Dolar cinsi mali varlıklara olan talep düştüğü için dolar değer yitiriyor. Bir kez daha dikkat: ABD reel faizi yükseliyor, dolar değer yitiriyor ve yine para politikasından söz etmedik.

    Dördüncüsü dengesizlikleri gidermeye yönelik bir eşgüdüm senaryosu: Cari fazlası olan ülkeler daha fazla tüketmeye başlıyorlar. ABD ise bütçe açığını azaltıyor. Dünya reel faizleri değişmiyor. Dolar yine değer yitiriyor (yine ABD'ye giren yabancı sermaye miktarındaki azalma nedeniyle).

    Beşinci senaryo: Söz konusu dengesizlikler sürdürülebilir dengesizliklerdir. Dolayısıyla ne reel faizde ne de dolarda değişiklik beklememek gerekir.

    Sonuncu senaryo (pek de senaryo demek doğru değil) bir yana bırakılırsa, tüm senaryolarda doların değer yitirmesinin öngörüldüğünü bir kez daha vurgulamak isterim. Ama dikkat:

    Burada sözü edilen orta vadeli bir eğilim (ana eğilim), kısa dönemli bir hareket değil.

     

    Bu köşe yazısı 14.06.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır