Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Reform tasarlayamayanın açmazı: Demeç patlatmak

    Fatih Özatay, Dr.16 Aralık 2007 - Okunma Sayısı: 1076

     

    Önünüzdeki dönemde baş etmeniz gereken sorunları seçmek, bu sorunlardan hangilerinin çözümüne öncelik vereceğinizi saptamak, bunları çözmek için neler yapmanız gerektiğini belirlemek ve bir takvime bağlamak önemli bir tasarım yeteneği gerektiriyor. Bu tasarımı yapabilmek için öncelikle de, hiç olmazsa, orta vadeli bir hedefiniz olmalı.İş sadece 'ekonomik yapılabilirlik' ile de sınırlı değil. Bu başlı başına kafa yormanız gereken bir alan. Ama dikkate almanız gerekenlerden sadece bir tanesi. Bir de ulaşmak istediğiniz hedefe ulaşmanızı sağlayacağını düşündüğünüz politikalara kamuoyundan destek almak gereği var. Bu desteği kazanmanın asgari önkoşulu ise uygulamalarınızın yaratacağı 'kaybeden' sayısının 'kazanan' sayısından az olması. Şüphesiz yeterli değil bu. Kaybeden sayısını en aza indirecek adımlar da planlamalısınız. Bu adımlar için kaynak ayırmalısınız.Öte yandan salt sayıların ötesinde bir de kaybedenlerin kimler olduğu sorunu var. Nitelikleri önemli bu insanların. Mesela kayıpları işsiz kalmak biçiminde ise ve yeniden iş bulmaları becerilerini geliştirmelerine bağlıysa onlara bu becerileri kazandırmak gerekiyor. Aksi takdirde 'adalet' duygusunu zedelersiniz. Sosyal sorunlara yol açarsınız.'Şimdi bu karda kışta tüm bunları kim tasarlayacak' diye düşünüp statükoya sıkı sıkıya sarılmak isteyebilirsiniz. Yine de kurtuluş yok. Reform yapmayı göze alamasanız bile işin içinden sıyrılmak pek mümkün değil günümüzün giderek küçülen dünyasında. 'Statüko' da tasarım gerektirir. Zira statükonun içinde de değişim vardır. Mesela tarım sektöründeki gizli işsizler büyük bir hızla açık işsiz haline dönüşmektedir. Ya da bakkallar hipermarketlere karşı kaybetmektedir. Bunlar statükonun kendi içindeki dinamikler nedeniyle olmaktadır. Bu insanlar için bir şeyler tasarlamanız ve yeniden onları üretir hale getirmeniz gerekir.Bu türden ayrıntılı bir tasarım yapabilirseniz ancak büyük reformlara cesaret edebilirsiniz. 'Kayıta girmeleri halinde rekabet şanslarını tümden yitirip kapanacaklar' diye ürküyorsanız kayıt dışının üzerine gidemezsiniz. Gidemezseniz de kayıt altındaki şirketleriniz haksız iç rekabet baskısı altında uluslararası şirketlerle de rekabet etmekte zorlanır. Kayıt dışındakiler ise bankacılık sektöründen kaynak kullanamadıkları için hep küçük kalırlar. Küçük şirketler, arzuladığınız ölçüde artmayan üretim de demektir aynı zamanda. Üstelik siz bir şey yapmasanız da çok da uzak olmayan bir gelecekte kapanmaları kaçınılmazdır.Sorun sadece ekonomik alanla sınırlı kalsa neyse. Bir de başka alanlarda reform yapmaya niyetlenebilirsiniz. Anayasayı değiştirmek istiyorsunuzdur. Daha özgürlükçü bir anayasayı hedefliyor olabilirsiniz. Kaldı ki ekonomi alanında yapmak istediklerinizi daha rahat gerçekleştirebilmek için de anayasa değişikliğinin gerektiğini düşünebilirsiniz.Çok güzel. Bu sürecin çok hassas olduğunun da farkındasınızdır muhtemelen. O zaman bu süreci iyi yönetmenizin gereği açıktır. Bunun için yine tasarlamak gerekir. Oysa enine boyuna düşünmeden balıklama atlarsanız konuya, hiçbir şey yapamadan çok değerli bir zamanı yitirirsiniz. Ne anayasa konusunda adım atabilecek haliniz kalır, ne de ekonomik alanda.İşin ilginç tarafı, seçim öncesi mali dengeyi bozucu eylemlerinizin temel nedenlerinden bir tanesi anayasa değiştirebilecek çoğunluğu elde etmeyi garantiye almak içindir. Muhtemelen... Oysa geldiğiniz noktada anayasa değişikliği sürecini zamana yaymak zorunda kaldığınızı hissedebilir, 'geri paslarla amaçsız top dolaştırmaktan' başka bir şey yapamayabilirsiniz. Bozduğunuz mali disiplin ise ekonomik alanda yapmayı düşündüklerinizi (eğer düşünüyorduysanız) gerçekleştirmenizi engeller. Garip bir durum kısacası.Tasarım ciddi bir iştir. Tasarlayacak kadrolarınız yoksa çaresiz kalırsınız. Bu durumda durmadan 'demeç patlatmaktan' başka umarınız kalmaz. 'AB yolunda kararlılıkla yürüyeceğiz!' türünden bir demeç olabilir mesela. Ya da ne bileyim: 'İstihdamı artıracak her türlü önlemi alacağız.' Kolay gelsin.

     

    Bu köşe yazısı 16.12.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır