Arşiv

  • Mart 2024 (18)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)
  • Nisan 2023 (9)

    Yorumsuz...

    Fatih Özatay, Dr.10 Temmuz 2008 - Okunma Sayısı: 1144

     

    Yine son iki yazıdaki konu üzerinde duruyorum: Bankacılık sektörü kredi genişlemesi. Beni meşgul eden sorular şunlardı: Birincisi, hem içeride hem de dışarıda bu kadar belirsizlik varken kredi genişlemesi neden hâlâ çok yüksek düzeydeydi? Üstelik 2007 ortasına doğru azalma eğilimi gösteren bu hız, o tarihten bu yana yeniden arttı. İkincisi, farklı banka gruplarının davranışı farklı mıydı?Önce son yazıya ilişkin bir düzeltme vereyim. Düzeltme grafikle ilgili. O yazıda özel ve yabancı sermayeli bankaların toplam kredileri ile kamu bankalarının toplam kredilerinin yıllık artış hızlarının gelişiminin grafikte yer aldığını yazmışım. Ama öyle yapmamışım. Sadece kamu ve özel olarak ayırmışım. Bir de toplam kredilere yer vermişim. Aşağıda verilen düzeltilmiş grafikte özel ve yabancı bankaların kredi toplamı (yuvarlaklı çizgi) ile kamu kredilerindeki gelişme yer alıyor. Kamu bankalarının tavrı oldukça farklı görünüyor. Yabancı bankaların hızla pazar paylarını artırma isteklerini, Türkiye'ye özgü koşullardan daha az etkilenme olasılıklarını falan da dikkate alırsanız, aslında ayrışma grafikte gözlenenden daha keskin olabilir.Tekrar hatırlatmakta yarar var. Sağlıklı bir kredi genişlemesi, 2001 Mayısı'nda uygulanmaya başlanan programın mali sektörde ulaşmaya çalıştığı hedeflerden birisiydi. Kriz öncesi bankaların topladıkları fonların çok büyük bir kısmı uluslararası standartlara göre çok yüksek bir düzeyde olan kamu kesiminin borçlanma ihtiyacının karşılanmasına yönlendiriliyordu.Kriz sonrasındaki iddialı mali disiplinin bu borçlanma iştahını köreltmesi, böylelikle de bankaların asli işlerine dönmelerini, yani reel sektöre fon aktarabilir hale gelmelerini sağlaması beklenirdi. Öyle de oldu. Süreç içinde, bankaların bilançolarında, kamu kesimine aktarılan fonların önemi azaldı, reel sektöre (şirketlere ve hane halkına) aktarılan kredilerin payı arttı.Tek başlarına bakıldığında makul görünen bazı gelişmeler bir araya getirildiklerinde daha değişik bir biçime bürünebilirler. Bu çerçevede bankaların dış borçlanmalarına döneyim. Bankaların yurtiçine açtıkları kredilerini hızla artırmalarında yurtdışından giderek daha fazla kaynak bulmaları da rol oynadı. Tabloda bu gelişme yıl sonları itibarıyla gösteriliyor. Yurtiçine açılan kredilerdeki artış hızının azaldığı 2007 ortasına (temmuz ayı) ve 2008 Nisanı'na ilişkin veriler son 12 ayın toplamını ifade ediyor.2007 ortasından bu yana dışarıdan sağlanan krediler neredeyse iki katına çıkmış. Son aylardaki hızlı kredi genişlemesinde bu unsur da rol oynamış. Ancak eski döneme göre önemli bir fark var: Uzun vadeli borçlanma azalıyor, kısa vadeli artıyor.Toparlayayım: Son aylarda yine hızlı bir kredi genişlemesi var. Kamu bankaları daha faal görünüyorlar. Uzun bir süredir piyasadan likidite çeken Merkez Bankası, son iki aydır piyasalara fon aktarıyor. Bankaların yurtdışından buldukları borçlar içinde kısa vadeli borçların payı artıyor. Şimdilik yorum yok...


    Tablo 1: Bankaların dış kaynak kullanımı (milyon dolar)


    Grafik 1: Kredilerdeki yıllık yüzde artış (Haziran 2005-Mayıs 2008)


    Bu yazı 10.07.2008 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

     

    Etiketler:
    Yazdır