TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Artık bıkkınlık vermeye başladı; ancak nasıl gelişeceği hakkındaki yapılan varsayımı belirtmeden ileriye yönelik çözümleme yapmak mümkün değil. 2007'nin çifte seçiminden bahsediyorum. İç siyasette gerginleşme olabileceği ve buna bağlı olarak piyasalarda kur ve faiz yükselişleri görülebileceği olasılığına gözümüzü kapatalım. Diğer bir ifade ile 'böyle bir riskin olmadığı' durumu düşünelim. Bu 'durum'da son haftalarda açıklanan veriler umut verici gelişmelere işaret ediyor.
Enflasyon düşmeye devam ediyor
Evet, enflasyon hedefin çok üzerinde gerçekleşti; ancak orta vadeli hedefle uyumlu bir yola girmekte olduğuna dair sinyaller veriyor. Hiç de güçsüz değil bu sinyaller. Ekonomi politikasının kontrolü altında olmayan etkilerden enflasyonu arındırmak için kullanılan göstergelere başvurulduğunda kötü gidişin durduğunu saptamak mümkün. TÜİK'in 'H' endeksindeki kötü gidişat Kasım ayında durmuştu. Aralık ayında ise bu endeksle ölçülen enflasyon yüzde 9'un altına indi.
Hava koşullarından son derece etkilenen işlenmemiş gıda ürünleri ve petrol fiyatlarına büyük ölçüde bağımlı olan enerji fiyatlarını dışlayarak, sadece mal grubundaki fiyat artışlarına baktığınızda da olumlu gelişmeleri belirlemek mümkün. Bu grupta yıllık fiyat artışı yüzde 7'nin biraz altında ve daha önemlisi son birkaç aydır düşme eğiliminde.
Buna karşılık hizmet sektöründeki enflasyon katılıkları sürüyor. Özellikle kira enflasyonu hedefle ya da geçmiş enflasyonla yakından uzaktan ilgili olmayan bir düzeyde gelişmeye devam ediyor. Ancak bu katılık beklenmedik bir gelişme de değil.
Şüphesiz bu belirttiklerim 'geçmiş'e ait. Bizi asıl ileride ne olacağı ilgilendiriyor. Enflasyonu belirleyen unsurlar bu açıdan ne söylüyor bize? Önce kura bakmalı.
Kur nasıl hareket edebilir?
Lira yine değerlenme eğiliminde. Girişte yaptığım varsayım geçerli olduğu sürece bu eğilimi bozacak tek şey yurtdışındaki gelişmeler olabilir. Özellikle dış faiz hadlerindeki gelişmeler önemli. ABD Merkez Bankası'nın bu açıdan 'ters' bir hareket yapmayacağı anlaşılıyor. Ters hareket bir tarafa faiz indirimi beleniyor. Sadece, beklenen indirimin zamanlaması hakkındaki belirsizliğe bağlı olarak ufak çalkantılar görülebilir piyasalarda. Birkaç gündür gördüğümüz gibi. Japonya Merkez Bankası'nın ne yapacağı da önemli. Ancak bugünkü bilgiler ışığında bizdeki kur hareketleri açısından önemli bir olumsuz gelişme beklememek gerekiyor.
Yurtdışı faiz hadlerinin nasıl gelişeceğinin yanı sıra başka dış gelişmeler de etkileyebilir yabancı yatırımcıların risk alma iştahını ve dolayısıyla 'bizim gibi ülkelere' akan sermaye miktarını. Mesela Irak ne tür gelişmelere gebe? Bu gibi gelişmeler son derece belirsiz oldukları için onları da çözümlememiz dışında tutalım. AB sürecindeki gelişmelerin de 'bugünkünden kötü' olmayacağını düşünelim.
Bu durumda (tekraren: girişteki temel varsayım altında) liradaki reel değerlenme eğiliminin sürmesi beklenir. Hatta aşağı doğru bile gidebilir döviz kuru bir süre.
Diğer unsurlar nasıl gelişebilir?
Diğer maliyet unsurlarına da bakalım. Ücretlerde enflasyonu olumsuz yönde etkileyecek bir gelişme pek olası görünmüyor. Petrol fiyatları ise son haftalarda düşüyor; ancak bu eğilim ne kadar kalıcı olur, bilemiyoruz. Kısacası maliyet tarafından bakıldığında enflasyonun düşmemesi için pek bir neden saptanamıyor.
Bekleyişler de enflasyonun temel belirleyicilerinden. Hem maliyet unsurlarını etkiliyorlar (ücret pazarlıklarında başrolü oynuyorlar mesela), hem de talep üzerinde de rol oynayabiliyorlar. Beklenen enflasyon düzeyinde olumlu gelişmeler var anketlere göre. Bu bekleyişler gerçekleşen enflasyona oldukça duyarlılar. Birkaç olumlu rakamdan sonra enflasyon hedefi ile daha bir uyumlu hale gelmeleri beklenir.
Talep gelişmelerine gelince. Son yazımda da belirttim. İç talebin tekrar artmaya başladığına dair son zamanlarda çok sayıda sinyal gelmekte. Ancak hemen belirtmek gerekiyor. Bu sinyaller talebin 2006'nın üçüncü çeyreğine göre yükseldiğini söylüyor bize. Yüzde 7 ve üzerinde bir büyümeye henüz işaret etmiyorlar. Yatırımların da artmakta olduğunu not edelim. Bir anlamda artan talebin fiyatlar üzerine daha az baskı yapmasını sağlayacak şekilde üretim kapasitemiz de artıyor demek bu.
Talepteki gelişmelerin enflasyon üzerindeki etkilerinin yansız olacağını düşünüyorum. Çarpıcı bir örnek vereyim: Üçüncü çeyrekte büyümenin düşük bir düzeyde kalmasında iki harcama grubu önemli rol oynamıştı: Dayanıklı tüketim malları harcamaları azalmıştı, makine ve teçhizat yatırımlarının ise artış hızı düşmüştü. Enflasyon açısından daha önemli olanı ilki. Bu ürünlere olan talebin yine hızlandığı görünüyor. Ancak bu mal grubunda birkaç aydır fiyatlar düşüyor! Şüphesiz düşen kurun etkisi bu.
Son belirleyici unsur ise enflasyondaki katılıklar. Geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi de değil artık bu. Mesela kira enflasyonu 2006'da yüzde 20 oldu! Ne geçmiş enflasyonla ilgisi var, ne beklenenle ne de hedefle. 2005'te de yüzde 20 oranında artmıştı kiralar. Bu katılıklar başa dert. Zamanla azalmalarını beklemekten başka yapacak fazla bir şey de yok.
İleriye yönelik enflasyon tahminleri
Bu koşullar altında 2007 enflasyonu açısından iyimserim. Hedef çok iddialı görünse de, yukarıdan bir yerden ona yaklaşmak mümkün diye düşünüyorum. Yine tekrarlıyorum bazı koşullar altında mümkün bu. Bu koşullar farklılaşırsa bugünkü düzeyin bile üzerine çıkabilir enflasyon.
Daha önce 2007'ye ilişkin beklentilerimi önemli makro değişkenler için vermiştim. Enflasyona ilişkin olanını tekrarlayarak bitireyim. Farklı senaryolar için farklı koşullar varsayacağım. Bunları numaralandırarak vereyim önce. Diğer senaryolarda bu numaraları kullanacağım: (1.a) Makro disiplin var. (1.b) Siyasi gerginlik yok. (1.c) Mikro reform takvimi açıklanıyor. (1.d) AB süreci kesilmiyor.
Bu köşe yazısı 07.01.2007 tarihinde Radikal Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
Burcu Aydın, Dr.
07/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
06/12/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/12/2024
Güven Sak, Dr.
03/12/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
02/12/2024