TEPAV web sitesinde yer alan yazılar ve görüşler tamamen yazarlarına aittir. TEPAV'ın resmi görüşü değildir.
© TEPAV, aksi belirtilmedikçe her hakkı saklıdır.
Söğütözü Cad. No:43 TOBB-ETÜ Yerleşkesi 2. Kısım 06560 Söğütözü-Ankara
Telefon: +90 312 292 5500Fax: +90 312 292 5555
tepav@tepav.org.tr / tepav.org.trTEPAV veriye dayalı analiz yaparak politika tasarım sürecine katkı sağlayan, akademik etik ve kaliteden ödün vermeyen, kar amacı gütmeyen, partizan olmayan bir araştırma kuruluşudur.
Son haftalarda gündemin önemli bir maddesi de dijital bir para olan bitcoin. Temel nedeni açık: Değeri hızla yükseliyor. Ağustos başında bir adet bitcoin 2788 dolarmış; geçen hafta 10 bin doları aştı. Dört ayda yüzde 259 artış. Azıcık geriye, bu yılın başına gidersek durum daha çarpıcı: O zaman bir bitcoin 1020 dolarmış; on kat yükseliş.
Söz konusu olan bir “varlık” olsaydı, piyasada fiyatında gerçekleşen hareketlerin iki ana nedeni olduğu söylenebilirdi. Birincisi, varlığın “temel değeri”. “Varlık” biraz garip duruyor; ete kemiğe büründürüp ona bir şirketin borsada alınıp satılan hissesi diyeyim. Hisse senedinin temel değeri asıl olarak o şirketin dağıtacağı kâr payı (temettü) ve gösterge niteliğindeki faiz oranı tarafından belirlenir. Dağıtılacak kâr payının ne kadar yüksek olacağı düşünülüyorsa ve piyasadaki gösterge faiz oranı ne kadar düşükse o hisse senedinin piyasadaki fiyatı da o kadar yüksek olacaktır. Bu temel değere ilişkin varlık fiyatı yükselişinin (ya da düşüşünün) sağlıklı olacağı açık; sonuçta arkasında bir “gerçek” değer var.
Oysa aynı yargı ikinci nedene bağlı fiyat artışı için, hele bu fiyat artışı çılgınsa, hiç geçerli değil. İkinci fiyat artışı nedeni şu: Varlığın fiyatı artmaya başlıyorsa bir süre sonra ilgi topluyor ve fiyatı ileride daha da artacak algısı yaygınlaşıyor. “Aman kaçırmayalım koşturup alalım” düşüncesiyle o varlığa olan talep artırıyor; varlığın fiyatı daha da yükseliyor. Döngü (spiral daha uygun) sürüyor: Bu yükseliş, fiyatı daha da artacak algısını körüklüyor, varlığın talebi daha çok yükseliyor ve fiyatı daha da artıyor. Kısacası, varlığın fiyatı giderek büyüyen bir balon niteliğine bürünüyor. Sürekli büyüyen balonlara ne olacağı da açık: Patlıyorlar. Normal bir varlık için sorun şu ki, belli bir dönemdeki fiyatının hareketinin balon niteliği taşıyıp taşımadığına karar vermek zor. Elbette fiyatın temel değeri yansıtıp yansıtmadığına ilişkin bazı basit hesaplama yöntemleri var ama yine de balon yargısına varmak kolay değil.
Bitcoin benim yakından izlediğim bir konu değil. Asıl ilgimi çeken bitcoin ve başka çoğu dijital paranın arkasındaki blockchain teknolojisine dayanılarak merkez bankalarının kendi dijital paralarını çıkarmaları ve bunun olası sonuçları. Bu konu hem bizim merkez bankasının hem de birçok merkez bankasının gündeminde. Bitcoin hakkında söyleyeceğim ise şu: Hisse senedi ya da konut gibi bir mali varlığın aksine bitcoinin temel bir değeri olduğunu iddia etmek pek mümkün değil. Sınırlı ölçüde alışverişlerde kullanılıyorsa öyle bir kullanım değeri olabilir. Bu durumda, bitcoinde gözlenen mevcut fiyat hareketlerinin giderek balon niteliğine bürünüyor olması olasılığı yüksek. Ama şu notu da düşmek gerekiyor. Bitcoin ve benzeri dijital paraların kara para aklamaya, vergi kaçırmaya ve yasadışı başka alanlardaki ticarete yardımcı oldukları sıkça dile getiriliyor. Bu kullanım biçimi bitcoine –artık ne demekse- temel bir değer veriyorsa onu bilemem. Neyse meraklısına tarihten çok meşhur bir balon örneği vererek bitireyim. Şöyle:
1634-1637 arasında Hollanda’da ‘lale çılgınlığı’ başlıyor. Çılgınlık yaftalaması benden değil; iktisat yazınında o dönem böyle adlandırılıyor. İlgili çalışmalarda bazı lale çeşitleri için dönem başlangıcındaki ve dönem sonundaki fiyatlar veriliyor. Mesela ‘Admiral Van de Eyck’ adlı çok ‘revaçta’ olan bir lalenin fiyatı 1634 yılında 1500 guine kadarmış. 1637 yılında bu lalenin fiyatı 7500 guineye yükselmiş; beş katlık bir artış. Daha da ilginci, 1637 yılında bu fiyata Hollanda’da bir ev alınabiliyormuş! Şubat 1637’de balon patlamış. Fiyatlar büyük bir hızla baş aşağıya düşmüş. Öyle bir düşüş ki, belli bir lale soğanının fiyatı artık en yüksek noktadaki düzeyinin yüzde 10’u kadar ediyormuş.
Yine ilginçtir, o dönemdeki lale piyasası üzerinde sıkı bir çalışma yapan ve bir makale bir de kitap yayınlayan Peter Garber, o dönemin çılgınlık olarak addedilmesine şiddetle karşı. Neden karşı çıktığını özellikle kitabında uzun uzun anlatıyor. Burada ayrıntısına girmeye gerek yok ama iki noktanın altını çizeyim. Birincisi, az önce sözünü ettiğim ayrımın net olmaması. Yani, ne temeldir, ne balondur? İkincisi, başka dönemlerde de lale soğanında böyle fiyat hareketleri olduğunu, bunların akılcı bireylerin akılcı davranışları sonucu ortaya çıktıklarını söylüyor.
Benim fikrim? Kanımca çok da önemli değil. Lale soğanının fiyatının o dönemde bir ev fiyatı olan 7500 guineye kadar kısa sürede çıkıp, sonra aniden 750 guine dolaylarına inmesine ne ad verilirse verilsin. Sonuçta hızla artan ve sonra da keskin biçimde düşen bir fiyat var. Oluyor böyle şeyler…
Bu köşe yazısı 06.12.2017 tarihinde Dünya Gazetesi'nde yayımlandı.
Burcu Aydın, Dr.
05/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
04/10/2024
M. Coşkun Cangöz, Dr.
03/10/2024
Fatih Özatay, Dr.
02/10/2024
Güven Sak, Dr.
01/10/2024