Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Bankacılık krizinde halen çözüm aşamasında değiliz

    Güven Sak, Dr.23 Eylül 2008 - Okunma Sayısı: 1093

     

    Cumartesi akşamı, Amerikan hazinesinin, finansal piyasaları istikrara kavuşturmak için tasarladığı kurtarma planına ilişkin yasa taslağı Amerikan Kongresi'ne sunuldu. Hafta sonu Referans'ında yazdığımız gibi bir aşamayı kapatıp bir başka aşamaya geçiyoruz. ABD'deki bankacılık krizinde, teşhis aşamasından tedavi aşamasına geçeceğiz her şey yolunda giderse. Kongre'nin seçime giderken acil yasa çıkarması olağandışı bir dönemde olduğumuzu gösteriyor. Olağandışı dönemler olağandışı tedbirleri gerektirir. Zaman, öyle, "serbest piyasa böyle mi işlermiş" türünden anlamsız yorumları dinleme zamanı değil, bir an önce daha büyük bir hasar vermeden, yangını kontrol etme zamanı. Kongre'ye önerilen yasa taslağı, geçen haftanın hatalarının, bir dereceye kadar, doğru anlaşıldığını gösteriyor. Peki, şimdi artık kriz bitmiş mi oldu? Yok canım, ne olup bitecekse daha yeni başlıyor. İsterseniz önce bir ne yapıldığına bakalım: Sonra da bundan ne çıkar, onu bir ele alalım. Amerikan hazinesi, bu hafta sonu, 700 milyar dolarlık "sorunlu" finansal varlığı satın almak üzere harekete geçmiş bulunuyor. Bankalarda ve diğer kuruluşların bilançolarında yer alan, bu finansal varlıklar için ödeme Amerikan hazine bonoları ile yapılacak. Sonuçta, Kongre izin verirse Amerikan borç stoku yüzde 7 büyümüş olacak. Bu tutar Amerikan milli gelirinin yüzde 5'i civarında. Görüldüğü gibi, planlanan bu operasyon öyle Amerikan borç stokunu iki katına filan çıkarmayacak. Şimdilik. İpotekli borçlar toplamı aslında tam da borç stoku kadardı. Demek ki, operasyon bu işin bir bölümünü içeriyor. Bunu bir not edelim. Peki, hazine "sorunlu" finansal varlıkları nasıl satın alacak? Bu amaçla, ters ihaleler düzenlenecek. Hazine satın alacağı menkul kıymetlerin niteliğini belirleyecek. Sonra bunlardan kendisine satmak isteyenlerden teklif alacak. En düşük fiyatı kim verirse, onun "sorunlu" finansal varlıklarını satın alacak. "Sorunlu" finansal varlık, ondan kurtulmak isteyenin bilançosundan çıkacak, yerine ödemenin yapıldığı Amerikan hazine bonoları yerleşecek. Peki, böyle yapıldığında hangi sorun çözülecek? Bloomberg'ün haberine göre kriz başladığından beri Amerikan finansal kurumlarının yazdıkları zararın toplamı 517 milyar dolara ulaştı. Bu bir yıldan uzun bir süredir, "değdi, değmedi" diye sürekli olarak gün be gün yükselmiş bir tutar. Problem? Problem, zararın adım adım ama durmadan yükselmesi, finansal kurum bilançolarına güven duyulmamasına neden oldu. Güvensizlik bizi bugünün yeni çalkantılarına getirdi. Ne olacak hazinenin merkez bankası ile el ele hazırladığı bu operasyonla birlikte? Birincisi, toplam zarar belirli hale gelecek. İkincisi, bir kamu kuruluşu ile koordinasyon halinde toplam zarar tasdik edilecek. Bu durumda artık "Sırada kim var?" diye eskisi gibi merak edilmeyecek. Beklenen bu. Fannie ve Freddie de tam kamu mülkiyetine geçerse belki resim tamamlanacak. Peki, bu operasyon ile bankaların sermaye ihtiyacı karşılanmış olacak mı? Şimdiye kadar gelen bilgilere bakıldığında, bu sorunun cevabı açık: Hayır. Tam tersine sermaye ihtiyacının boyutu belirginlik kazanacak. Herkes sermaye ihtiyacı göz önüne alınarak, ayrı ayrı fiyatlardan piyasalardan borçlanacak. Kurunun yanında yaş da yanmayacak. Sermaye ihtiyacını karşılama yarışı piyasaların nasıl yeniden yapılanacağını da belirleyecek. Dolayısıyla ne olacak, hazinenin "sorunlu" finansal varlıkları hazine bonoları ile değiştirmesi ve bu arada bir fiyat belirlemesi sürecinde? Krizin çözümünde hep birlikte "yeniden sermayelendirme" aşamasına geçmiş olacağız. Hasar tespiti aşaması tamamlanacak, bilanço hasarının onarımına geçeceğiz. Başlangıcın sonundan, sonun başlangıcına geçme aşamasındayız bu günlerde. Mesele nedir? Mesele bankaların nasıl yeniden sermayelendirileceğinin daha belli olmamasındadır. Türkiye için buradan nasıl bir sonuç çıkarılabilir? Merkez bankalarının zarar ve sermaye açıklarının belirginleşmesi, Amerikan faiz oranlarını yükseltecek ve uluslararası fon akımlarında faiz oranlarına yeni bir risk primi ilave edilmesini zorunlu hale getirecektir. Türkiye gibi ülkelerin fonlama maliyetleri bu süreçte daha da yükselecektir. Türkiye buna rağmen faiz düşüşlerine gidemez. Büyümenin daha da yavaşlaması kesindir. O vakit, atılması gereken adımların bu sadmenin tesiriyle daha da yavaşlayacak iktisadi büyüme sürecini desteklemesi gerekir. Türkiye'de vurgunun doğru noktaya yönlendirilmesi, yapılacak işlerin önceliklendirilmesi artık temel meseledir. Eksiğimiz "ne iş yapılmalı?" listesi hazırlamakta değildir. Eksiğimiz, yapılması gereken işler arasından, büyüme açısından öncelikli olanları belirlemek ve zaten kısıtlı olan enerjimizi doğru yere yoğunlaştırmaktır. Sayın Başbakan ekonomik meselelerin bütünü hakkında malumat sahibi olduğunu, dünkü kapsamlı ve son derece dengeli konuşması ile ortaya koymuştur. Şimdi Sayın Başbakan'ın bakan ve bürokratları ile düzenli ekonomik koordinasyon toplantıları düzenlemesi ve büyüme açısından öncelikli tedbirlerin koordinasyonu sürecine bizzat katılması gerekmektedir. Bazen zarf mazruftan daha önemlidir. Bu günler öyle günlerdir.

     

    Bu yazı 23.09.2008 tarihinde Referans Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

    Etiketler:
    Yazdır