Kendi kendine faizi düşürmek lüksünden yoksun kalmak...
Fatih Özatay, Dr.
14 Şubat 2018
Gelişmekte olan ekonomilerin özellikle tasarruf açığı olanlarının finansal piyasalarında önümüzdeki dönem gergin geçecek. Malum, başta ABD Merkez Bankası olmak üzere büyük gelişmiş ekonomilerin merkez bankalarının önemli bir kısmı ya para politikalarını sıkılaştırmaya başladılar ya da başlamak üzereler. Türkiye özelinde, bu resme jeopolitik gelişmeleri de ekleyebilirsiniz. Ortalık fazla gerilmeden, olası döviz kuru gelişmeleri karşısında faiz politikası hakkında birkaç şey söylemek istiyorum.2001 krizi sonrasındaki beş-altı yıllık dönemi düşünün. Maliye politikası düzgün bir şekilde kamuoyuna daha önceden açıklandığı biçimde yürütülüyor. Para politikası enflasyona odaklanmış vaziyette. Bankacılık sektörünü sağlamlaştırmak üzere bir dizi reform yapılıyor. İstikrarı sağlamaya yönelik bu poli
[Devamı]
Söz konusu kur sıçramasıysa gerisi teferruattır
Fatih Özatay, Dr.
29 Kasım 2017
Söz konusu döviz kurundaki sıçrama olunca herkes ayağa kalkıyor; gerisi teferruat düzeyine iniyor. Bırakın bu düzeyde bir tepkiyi, bunun ben diyeyim beşte biri, siz deyin onda biri kadar tepki, ne işsizlik sıçradığında ne de enflasyon alıp başını gittiğinde veriliyor; onlar birer teferruat olarak görülüyor. Elbette bu davranış biçiminin geçmişte yaşadığımız krizlerin hala hafızamızda canlı olması ile çok yakından bir ilgisi var. Neredeyse kur sıçraması krizle eş anlamlı hale geldi ülkemizde. Doğru değil elbette; her kur artışına kriz demek mümkün değil: Kriz statüsünü “kazanabilmesi” için arkasından banka ya da şirket iflasları (ya da kapatmaları, el koymaları), işsizlikte sıçrama, ekonomide daralma gibi gelişmelerin en azından bir kısmının yaşanması gerekir.Şüphesiz kur sıçramalarına karş
[Devamı]
Şapkadan tavşan yerine temel sorunlarımıza çözüm çıkarsak?
Fatih Özatay, Dr.
15 Kasım 2017
Merkez Bankası (MB) son zamanlarda döviz piyasasındaki hareketlere karşı bazı adımlar atıyor. Bunlardan ihracat reeskont kredilerine ilişkin olanı geçen yazıda tartışmış “ve ne gerek var” demiştim. Zira Şubat 2018’e kadar yürürlükte kalacak bu kararla süre zarfında kredisini geri ödeyecek olana MB eliyle kaynak aktarılıyor, buna karşılık bu süre başlamadan birkaç gün önce ödeyenler ya da bittikten hemen sonra ödeyecekler dezavantajlı duruma düşüyorlardı. Bu kararda en sakıncalı olan elbette işin “kaynak aktarımı” kısmı, avantaj/dezavantaj ikincil planda. Bir de döviz kurunun Şubat 2018 değeri için bir sinyal veriliyor. Bu sakıncalar nedeniyle “ne gerek var”dı.Hafta başında bir MB yetkilisi şirketlere döviz kuru riski koruması sağlayacak Türk lirası uzlaşmalı vadeli döviz işlemlerine başlam
[Devamı]
Reeskont kredisi ve ekonomik temellerle uyumsuz kur hareketleri
Fatih Özatay, Dr.
08 Kasım 2017
Uzun bir süredir para politikası hakkında yazmak içimden gelmiyor. İki temel nedenle: Birincisi, bugün Türkiye’nin ekonomik alanda karşı karşıya kaldığı sorunların çözümü büyük ölçüde ekonomi politikası dışındaki alanlarda (kural hâkimiyeti, hukuk sistemine güven, demokrasi, dış politika…) atılacak bir dizi adıma bağlı; para politikasıyla bir ilgisi yok. İkincisi, “kendi hedefini önemsemeyen” bir para politikası uygulaması var yıllardır; ne yazacağım?Bu orucumu bozuyorum; zira son günlerde para politikası alanında bir dizi gelişme var: Yılın son enflasyon raporu açıklandı. Merkez Bankası (MB) ihracat reeskont kredilerine ilişkin yeni bir karar aldı. Bu kararı alırken “son dönemde piyasalarda ekonomik temellerle uyumlu olmayan fiyat oluşumu” var dedi. Türkiye’de bir süredir sıkı para politi
[Devamı]
Üstüme vazife değil ama…
Fatih Özatay, Dr.
26 Temmuz 2017
Perşembe günü Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı var. Merkez Bankası’nın ne karar alacağı konusunda pek bir tartışma yok ortada. Bunun bir nedeni “yaz rehaveti”. Ama asıl nedeni, ortada “ilginç bir olay” olmaması. “Olay yok” derken, döviz kurunun son haftalarda izlediği sakin seyri kastediyorum. Aynı “sakinlik” enflasyon açısından da geçerli olsaydı, Para Politikası Kurulu’nun toplantısı hakkında orada burada konuşulmaması çok olumlu bir gelişmeye işaret edecekti; “döviz ve enflasyon açısından her şey normal” diyecektik.
[Devamı]
Kalkınmacı merkez bankacılığı
Fatih Özatay, Dr.
03 Mayıs 2017
İki hafta önce bir konferansın soru-cevap kısmında cevaplamam istenen sorulardan biri “kalkınmacı merkez bankacılığı” hakkında ne düşündüğümdü. Anlamadım ilk başta; oksimoron bir tanımlama diye düşündüm ama tam da öyle değildi. Sonuçta bir merkez bankası işini doğru yaparsa ülkenin ekonomisine olumlu yönde katkı yapardı. Ekonomiye olumlu katkı yapmak elbette “kalkınma” ile eş anlamlı değildi ama uzaktan da olsa bir bağlantı kurulabilirdi. Soruyu yöneltenden sorusunu biraz daha açmasını istediğimde, “enflasyon hedeflemesi yerine nominal GSYH hedeflemesi”ni kastettiğini belirtti.Kalkınma büyümeye göre çok daha geniş bir kavram; büyümeyi de içeriyor elbette ama daha pek çok unsuru da içinde barındırıyor: Temiz bir çevre, daha az bebek ölümü, herkesin eğitime ulaşabilmesi ve eğitimin kaliteli
[Devamı]
Biz bu işi neden yaptık?
Fatih Özatay, Dr.
22 Şubat 2017
1 Kasım 2016 tarihinde, yani bundan üç ay yirmi iki gün önce bir dolar 3 lira 10 kuruştu. Merkez Bankası’nın (TCMB) faizi ise yüzde 7.80 düzeyindeydi. Bu tarihten itibaren döviz kurunda baş döndürücü bir artış gördük: Bir ay sonra –aralık ayının başında- dolar kuru 3.45’e çıktı; farklı bir ifadeyle kur yüzde 6 arttı. Aradan bir ay daha geçti ve yeni yılın ilk iş günü bir dolar 3.54’e yükseldi. Yirmi beş gün sonra, 27 Ocak günü döviz kuru 3.88’e sıçradı. Bu yazının kaleme alındığı pazartesi günü ise bir dolar 3 lira 62 kuruşa gerilemişti (tüm bu hareketler grafikte gösteriliyor).Soru şu: Ne oldu da üç aydan biraz kısa bir sürede 3.10’dan 3.88’e sıçrayan, yani yüzde 25.2 oranında artan döviz kuru, bir aydan kısa bir sürede 3.62’ye geriledi? Soru şüphesiz çok kolay bir soru; yanıtı yeteri kad
[Devamı]
Şimdi bu işin dibini görmüş sayılır mıyız?
Güven Sak, Dr.
16 Şubat 2017
Ocak ayının başlarında 1 Dolar yaklaşık 3,60 Lira ediyordu. Bugün yine benzer bir noktaya geldik ama Ocak ayı sonunda 3,90’a yaklaşan bir seviyeden. 2015 yılı Ocak ayının başında 1 Dolar 2,30 Liraydı, hatırlatayım. O günden beri Lira Dolar karşısında hızla değer kaybetti, sonra biraz toparlandı. Ocak ayı sonunda baksanız 2 yıllık değer kaybı yüzde 70’e yakın olurdu, bugün yüzde 57’de duruyor. Türk Lirasının Amerikan Doları karşısındaki serencamında artık işin dibini görmüş sayılır mıyız? Doğrusu ya, ben bu soruyu “Hayır” diye cevaplama eğilimindeyim, “biz daha bu işin dibini görmüş filan değiliz”. Gelin kısaca bir ne düşündüğümü anlatmaya çalışayım.
[Devamı]
“Yandım anam yetiş faizi”ni devreden çıkarma adımı
Fatih Özatay, Dr.
25 Ocak 2017
Son yazımın başlığı “ Allah tamamına erdirsin” şeklindeydi. Kısmen de olsa erdi. Merkez Bankası, döviz kurundaki hızlı yükseliş karşısında yaklaşık iki haftadır yaptığı işi, dünkü Para Politikası Kurulu toplantısında güçlendirerek sürdürdü. Bankalardan borç alma faizini (grafikte “alt sınır” olarak geçen -ki bizi ilgilendirmiyor şu anda) ve artık sadece adı “politika faizi” olan ve normal koşullar altında yaşayan ülkelerde bankaların merkez bankalarından aldıkları kısa vadeli borcun maliyetini ifade eden faizi (grafikte “repo faizi”) değiştirmedi. Buna karşılık, yaklaşık iki haftadır bankalara borç verdiği iki ayrı kanalın faizini yükseltti: Gecelik borç verme faizini 0.75 puan artırarak yüzde 9.25’e (grafikte “üst sınır”), saat 16’dan sonra geçerli olan “yandım anam yetiş faizi
[Devamı]
Allah tamamına erdirsin
Fatih Özatay, Dr.
18 Ocak 2017
Olan biteni artık biliyorsunuz. Sonuçta çok gecikerek de olsa doğru yönde bir adım attı Merkez Bankası. Evet, attığı adım alışılageldik biçimde atılmış bir adım değil, evet yaptığı eylemin adını bir türlü koymuyor ama sonuçta (devamını getirmek koşuluyla) liranın daha da değer kaybetmesini engelleyici bir iş yaptı.Merkez Bankası bankalara üç ayrı faizden borç para veriyor: Haftalık repo faizinden, gecelik borç verme faizinden ve geç likidite penceresi borç verme faizinden. Bunlardan ilki faiz koridorunun içinde belirleniyor ve şu anda yüzde 8 düzeyinde. Gecelik borç verme faizi ise koridorun üst sınırını oluşturuyor ve yüzde 8.5’e eşit. Geç likidite faizi ise cezai bir faiz ve yüzde 10 düzeyinde.Dünyada, normal koşullar altında koridor sistemini uygulayan bir merkez bankasının asıl önemli
[Devamı]