Merkez Bankası uzun bir süredir yüksek faiz düşük kur politikası uyguluyor
Fatih Özatay, Dr.
11 Şubat 2007
Geride bıraktığımız yıl mayıs ayında kur ve faiz aynı anda yükselmeye başladı. Bu yükselme eğilimi birkaç ay sürdü. Aynı süreçte özellikle ekonomi politikasının kontrolü altında olmayan unsurlara bağlı olarak (altın, petrol ve işlenmemiş gıda ürünlerinin fiyatları) enflasyon da yükseldi. Kurdaki yükselme bazı mal gruplarında hemen, diğerlerinde bir gecikme ile enflasyonu artırdı. Enflasyon beklentileri bozuldu.
[Devamı]
Çekirdek enflasyonu mu hedeflesek?
Fatih Özatay, Dr.
08 Şubat 2007
Merkez Bankası, ana tüketici endeksiyle ölçülen enflasyon yerine, işlenmemiş gıda ürünlerini dışarıda tutan tüketici fiyat artışlarını mı hedeflemeli? Ocak ayı enflasyonu işlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarındaki çok yüksek artış nedeniyle tahminlerin oldukça üzerine çıktı. Bu grup dışarıda tutulduğunda ocak ayında fiyatların aslında yüzde 0.22 oranında düştüğü anlaşılıyor. Bu grubun fiyat artışlarındaki yükseklik ocak ayına özgü değil; geride bıraktığımız yıl yüzde 12.9 düzeyindeydi. Bu, 2004'teki düzeyin yaklaşık dört, 2005'tekinin de iki katı! Üstüne üstelik bu mal grubundaki fiyat artışları son yıllarda giderek oynaklaştı. Bu gruba ait enflasyon için ileriye yönelik tahmin yapmak çok zor. Tüketici indeksi içinde azımsanmayacak bir ağırlığı var bu grubun. Dolayısıyla, tahmindek
[Devamı]
FED mi, yoksa TCMB mi etkili?
Fatih Özatay, Dr.
05 Şubat 2007
Ekonomi kanallarına ara sıra göz atıyorsanız hemen dikkatinizi çekecektir. Merkez Bankası'nın (MB) açıklamalarına ve olası kararlarına özel bir önem veriliyor. Çağrılan konuklara sık sık MB'nin ileride nasıl davranacağı hakkındaki görüşleri soruluyor. Bu sadece bizim MB için geçerli değil. Tüm dünyada böyle. Üstelik gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının, özellikle de Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) açıklamaları ve kararları tüm dünyada yakından izleniyor.
[Devamı]
İlginç bir ocak ayı enflasyonu ve olası faiz tepkisi
Fatih Özatay, Dr.
04 Şubat 2007
İlginçti cuma günü açıklanan enflasyon değerleri. Birkaç nedenle. Birincisi, yüzde 1 olarak gerçekleşen ocak ayı enflasyonu beklentilerin üzerindeydi. Ayrıca, enflasyonun dar bir aralıkta seyrettiği 2004-2006 döneminin ocak aylarında gerçekleşen en yüksek enflasyondan (yüzde 0.75) daha yüksek bir değere işaret ediyordu. Bu nedenle yıllık enflasyon yüzde 9.9'a çıktı.
[Devamı]
Enflasyonda düşüşe hazır olalım
Fatih Özatay, Dr.
01 Şubat 2007
2004 başından bu yana dar bir aralıkta seyrediyor enflasyon. Son üç yılın ortalama yıllık enflasyonu yüzde 8.9 düzeyinde gerçekleşti. Geride bıraktığımız yılın temmuz ayı değerini (yüzde 11.7) bir tarafa bırakırsak ulaşılan en yüksek değer yüzde 10.6, en düşük değer ise yüzde 7.3.
[Devamı]
Üçüncü bir neden daha var
Fatih Özatay, Dr.
29 Ocak 2007
Protesto edilen senetler ile büyüme hızımız (ekonomik faaliyet düzeyimiz) arasındaki ilişki üzerineydi dünkü yazım. Bu ilişkinin ters yönlü olması gerektiği konusunda yaygın bir kanı var. İşler yolunda giderken protesto edilen senet tutarının azalması gerektiği düşünülüyor. Her zaman doğru olmayabilir oysa bu.Dün iki noktaya dikkat çekmiştim. Birincisi, büyümeyle birlikte artan ekonomik faaliyet düzeyi senet kullanımını da artırıyor. Artan senet kullanımı ile birlikte protestolu senet tutarı da artabilir. Daha önemlisi, kapsamlı bir reform sürecinden geçen ekonomilerde kazanan ve kaybeden kesimler oluşuyor. Reform yapılmasa, bu ekonomiler doğal mecralarında aksalar da kazananlar ve kaybedenler ortaya çıkıyor; ama reform daha kısa bir sürede ve daha çok miktarda kazanan ve kaybeden oluşturu
[Devamı]
Ekonomi büyürken protesto edilen senet tutarı neden artıyor?
Fatih Özatay, Dr.
28 Ocak 2007
Uzun zamandır grafiklere yer vermiyordum yazılarımda. Uzun, göreli bir kavram şüphesiz. Söz konusu uzunluk, açık ki 'bana göre'. 'Mümtaz' grafiklerimden sizleri 'mahrum' edişimin temel nedeni iki okurumdan aldığım ortak eleştiriydi. Ne istiyorlarsa grafiklerimden... Eleştirenlerden biri babam, diğeri de arkadaşım Rana. Babam emekli subay, Rana ise nöroloji profesörü. Her daim askerlerin (özellikle son yıllarda emekli askerlerin) ve tıp doktorlarının (bilhassa nörologların) sözlerine dikkat etmek gerekir.
[Devamı]
Psikopat yetiştirmemek için
Fatih Özatay, Dr.
25 Ocak 2007
Taşımacılığımızın yüzde 92'si karayoluyla gerçekleştiriliyor. Buna karşın yol standardımızın iyi bir düzeyde olmadığı hep yazılıp çiziliyor. Kötü kalitenin bir göstergesi de bu alanda yapılan kamu harcamalarının milli gelire oranının düşüklüğü. Bu oran bize benzer ülkelerde yüzde 5-7 aralığında iken bizde 1.7 dolaylarında. Önemli bir fark var arada. Dünya Bankası'nın yatırım ortamı raporları kötü kalitenin bir başka göstergesine daha işaret ediyor. Mal taşıması sırasında oluşan kayıpların taşınan malın değerine oranı yine bizim gibi ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça yüksek.Elektrik kesintisi nedeniyle şirketler kesiminin uğradığı kayıpların cirolarına oranı yüzde 3.6 düzeyinde Türkiye'de. Gelin bu rakamı bazı ülkelerle karşılaştıralım: Çin'de yüzde 2, Brezilya'da yüzde 1.5,
[Devamı]
Eninde sonunda düşecek
Fatih Özatay, Dr.
22 Ocak 2007
Onca yılın 'kötü' makroekonomik politikalarının yarattığı tahribatın 'nadide çiçeklerinden' biri de 'dolarizasyon'. Tahribat artarken yerli paraya olan güven giderek azalıyor; yabancı para kullanımı yaygınlaşıyor.Dolarizasyon farklı biçimlerde karşımıza çıkabiliyor. Mesela bu sorunun yoğun biçimde yaşandığı bir ülkenin hazinesi yerli para cinsinden borçlanmakta zorlanıyor. Döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanma tahvilleri çıkarmak durumunda kalıyor. Ya da tasarruf sahiplerinin döviz cinsinden mevduatları yerli para cinsinden mevduatlarına kıyasla giderek artıyor.Bu sürecin en belirgin özelliklerinden biri de döviz kurunun giderek çok önemli bir değişken haline gelmesi. Ekonomide alınan bütün kararlar üzerinde belirleyici oluyor kur. Herkes kurla yatıp kalkıyor. Ekonomi p
[Devamı]
Anlamsız bir yazı
Fatih Özatay, Dr.
21 Ocak 2007
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansa erişim sorunu üzerinde durdum son iki yazımda. Bugün kaldığım yerden devam ediyorum. Tüm dünyada bu tür işletmelerin ekonomi içinde büyük ağırlıkları var. AB'de tüm işletmeler içinde bu işletmelerin payı yüzde 90 dolaylarında. İstihdamın ise yüzde 70'ni yaratıyorlar. Türkiye'de 150 ve daha az sayıda işçi çalıştıran ve bilanço büyüklüğü 5 milyon doların altında olan işletmelerin toplam işletmelere oranı yüzde 99.3. Yaratılan istihdamın yüzde 77'si bu tür işletmelere ait.
[Devamı]