Barış ve huzur yoksa kesin dünyanın kıyısına mahkumuz
10 Eylül 2015
Bugünlerde Türkiye’de her gün canımız yanıyor. Ölümler içimizi yakıyor. Bozulan barış ve huzur ortamı hepimizi her gün daha fazla mutsuz ediyor. Bu hızlı ortam değişikliği, çok kötü bir dönemde yakaladı. Bir süredir size bu dönemde konjonktürel olanla yapısal olanı bir birinden ayırmanın önemini anlatmaya çalışıyorum. En baştan iki noktanın altını çizeyim: Birincisi, bugün hepimizi mutsuz eden bu ortam değişikliği konjonktüreldir. Kesinlikle yapısal değildir. Normalleşme sürecinin konjonktürel sıkıntılarından biridir yalnızca. Bunu aklınızda bir yere yerleştirin öncelikle. İkincisi ise, barış ve huzuru hemen yeniden tesis edemezsek Türkiye’nin dünyanın kıyısında kalması kesindir. Bu ikinci tespitin arka planında yapısal bir faktör vardır. Türkiye’nin beşeri sermayesini elden geçirebileceği
[Devamı]
Kudüs yolunda ben de Wazer oldum
08 Eylül 2015
Ben geçen hafta İsrail’deydim. İlk gün Tel Aviv’den Gazze’nin İsrail tarafındaki iki girişinden biri olan Erez girişine doğru giderken, şoförün, akıllı telefonuna sıkça bakarak yol durumu hakkında bilgi vermesini, hatta ona bakarak rota değiştirmesini fark etmiş ama çok da üzerinde durmamıştım. Aklımda başka şeyler vardı. Gazze’ye Hamas’ın yönetimi ele aldığı 2007 yılından beri hiç girmemiştim. Sekiz yıl aradan sonra Gazze şehrini nasıl bulacağımın heyecanı ile doğrusu ya şoföre ne yaptığını sormadım sanırım.. Sabah saat 9.30 gibi Gazze’ye girme telaşı başladı.. Gazze’ye girmek için dört İsrail kontrol noktasından sonra bir adet El Fetih, bir adet de Hamas kontrol noktasından geçmek gerekiyor. Bu altı kontrolden sonra 10.30 gibi Gazze’ye ancak girebildik. Sonra 16.30’da yine yaklaşık bir s
[Devamı]
Türkiye’nin fırsatı nerede olabilir?
07 Eylül 2015
Geçen hafta Türkiye için G20 haftasıydı. G20 ülkelerinin Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Ankara’da toplandılar. G20 ülkelerindeki iş dünyasını bünyesinde toplayan B20 toplantısı da Ankara’daydı. B20 için Ankara’ya gelen girişimcilerle, Maliye Bakanları ve Merkez Bankası başkanlarının ortak toplantısından benim aklımda şu kaldı: Dünya ekonomisi önümüzdeki beş yılda hiç de iyi bir performans göstermeyecek. Söylendiğine göre, yılda ortalama yüzde iki civarında büyümenin olabileceği bir dönemin içindeyiz. Bu durum elbette iyi değil. İstihdam ve refah gündemi açısından iyi bir dönem olmayacak.
[Devamı]
Çinliler nasıl yapıyor, Türkler neden yapamıyor?
04 Eylül 2015
Ben bir süreden beri Türkiye’nin kasvetli gündeminden uzakta durmaya gayret ediyorum. İçinde bulunduğumuz günlerde, ehemi mühimden, yapısal olanı konjonktürel olandan ayırt edebilmenin önemli olduğu kanaatindeyim. Neden bu konu ve neden tam da şimdi? Müsaade ederseniz bugün bundan başlayayım ve sonra Çinliler nasıl yapıyor, Türkler neden yapamıyor konusuna geleyim.
[Devamı]
Kore nasıl öyle oldu, biz nasıl böyle kaldık?
31 Ağustos 2015
Bugünlerde Türkiye’nin gündemi pek kasvetli duruyor. Düzelteyim: Eğer bağlamından kopartılmış alıntı gibi tek başına alıp bakarsanız Türkiye’nin bugünü pek kötü duruyor. Ama ben Türkiye’ye böyle bakılmaması gerektiğini düşünüyorum. Bir adım daha öteye gideyim: Ben, Türkiye’nin yalnızca bugününe bakmanın, yapısal meselelerimiz ile konjonktürel hadiseleri birbirine karıştırmamıza yol açacağı kanaatindeyim. Gelin bugün yine temel bir hadiseye döneyim. Şu kısır “Fed ne yapar, lira daha ne kadar değer kaybeder?” konjonktürel gündeminin dışına çıkayım biraz. Ama merak edenler için yine de not edeyim: Fed faiz artırır, lira da serbest düşüşüne devam eder. Biz de öylece bakakalırız giden geminin ardından.
[Devamı]
Kilimanjaro’nun karları, Bağdat gösterileri ve de Hopa’nın dereleri
28 Ağustos 2015
İklim değişikliğinin hayatımızdaki manası giderek daha belirginleşiyor gibi geliyor bana. Bundan böyle iklim değişikliğini daha yoğun tartışacağız sanırım. Gelin bakın neden? Ernest Hemingway, Türkçeye Kilimanjaro’nun Karları diye çevrilen öyküsünü 1936’da, Afrika gezisinden birkaç yıl sonra, Esquire dergisinde yayımlamıştı. Tanzanya’nın kuzeyindeki Kilimanjaro Dağı’nın zirvesi 5895 metreye yükseliyor. Afrika’nın en yüksek tepesi. O yıllarda Kilimanjaro çok karlıymış. Zirveye çıkınca uçsuz bucaksız bir kar deryası ile karşılaşılırmış. O zamanlar öyleymiş. Konuyla ilgili araştırma 2009’da Nature dergisinde çıktı. Buna göre Kilimanjaro’nun karları 11700 yıllıktı. Bundan 150 yıl kadar önce Avrupalılar Kilimanjaro’yu ilk kez görmeye geldiğinde, zirvede kalın bir buzul tabakası vardı. Sene o va
[Devamı]
Bu sap böyle uzayıp durdukça Türkiye’de yatırım olmaz
27 Ağustos 2015
Geçenlerde bir toplantıda, bir girişimci, “ruhsat güvenliği istikrarlı büyüme için olmazsa olmaz bir koşuldur” dedi. Çalıştığı sektörde iş yapabilmek için devletten işletme ruhsatı alması gerekiyordu. Sektöründe istikrar için, şirketlerin önünü görebilmesi için ruhsat dağıtım ve iptallerinin kurala bağlı olması gerektiğini söylemeye çalışıyordu ruhsat güvenliği derken. İşletmenin geleceği siyasetçinin iki dudağı arasında olursa, kimse kendi işine yatırım yapmak istemiyordu. Ne oluyordu? Önünü göremeyen girişimciler sektörde iğreti oturuyor, herkesin gözü kapıya dönük oluyordu. O gün, ruhsat güvenliği ile aslında kural hakimiyetinin öneminin anlatılmaya çalışıldığını dikkatle not etmiş ve çok hak vermiştim.
[Devamı]
Bize acilen bir üst akıl lazım
24 Ağustos 2015
Konjonktürel olanın yapısal olana karıştığı bir dönemin içinden geçiyoruz. Bugünün işini yarına bırakarak kendi kendimizi bir belanın içine soktuğumuz kesin. Ama nasıl çıkacağımızı pek biliyormuş gibi de görünmüyoruz. İşte ben buna bakıp, “bize bir üst akıl lazım” deme eğilimindeyim doğrusu. Eskiden olsa koordinasyon filan derdim ama bugünlerde anladığım, üst akıl demek daha bir moda. Buradan gideyim.
[Devamı]
50 bin kişi öldü, tek bir siyasetçi bile içeri girmedi
18 Ağustos 2015
17 Ağustos Büyük Depremi’nde devlete göre 17 bin, millete göre 50 bin kişi öldü. 50 bin kişi öldü ve bugüne kadar benim bildiğim tek bir siyasetçi bile içeri girmedi. Siyasetçi derken öyle cumhurbaşkanı, başbakan, bakan filan da yok aklımda doğrusu. O kadar ileri gitmeyelim ama bir belediye başkanı, belediye meclisi üyesi, encümen üyesi bile içeri girmedi. Halbuki 50 bin kişiyi pisi pisine kaybettikten sonra “deprem değil, hukuka uygun olmayan çürük yapılar ve beton adam öldürür” demeyi pek de güzel öğrenmiştik.
[Devamı]
Türk Lirası cinsinden yüzde 30 yıllık getiri nerede var?
17 Ağustos 2015
2014 yılının Ağustos ayının ortasında 1 Amerikan Doları, 2,16 Türk Lirası ediyordu. Geçen Cuma itibariyle 1 Amerikan Doları, 2,84 Türk Lirası oldu. Ne oldu? Ne olur ne olmaz diye geçen yılın Ağustos ayından beri tasarrufunu Amerikan Doları cinsinden yastık altında saklayanlar, Türk Lirası cinsinden yıllık ortalama yüzde 30’u aşkın bir getiri elde ettiler. Dolarlarını bir bankada ya da yurt dışında başka enstrümanlarda değerlendirenler ise Türk Lirası cinsinden yüzde 30’u daha da aşkın bir getiri elde ettiler. Ben bu rakamlara baktığımdan beri, Türklerin neden Türkiye’de değil de yurt dışında yatırım yapmayı tercih ettiklerini doğrusu daha iyi anladım. Yurt dışında yatırım rakamları boş yere artmıyormuş.
[Devamı]