Arşiv

  • Mayıs 2024 (9)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Kriz öncesindeki likidite bolluğu neden büyümeyi hızlandırmadı?
    Fatih Özatay, Dr. 07 Ocak 2008
    Tabloda 1990 ortalarından bu yana bankalar ve şirketler kesiminin yıllık net dış borçlanmaları gösteriliyor. Son sütundaki rakamlar haricindeki tüm değerler gayrisafi yurtiçi hasılaya oran olarak veriliyor. Son sütunda büyüme hızımız yer alıyor. Tablonun son üç satırında ise dönemsel ortalamalar gösteriliyor. 2001'i kriz yılı olduğu için ortalamalara dahil etmedim. [Devamı]
    Yüksek faiz, düşük kur politikası uygulanmadı
    Fatih Özatay, Dr. 06 Ocak 2008
    Kriz sonrasındaki hızlı büyümeye ilişkin alternatif görüşleri incelemeye devam ediyorum. Büyümeyi büyük ölçüde 'bizim gerçekleştirdiklerimize' bağlayan ilk görüşe ilişkin daha önceleri çok yazı yazdım. Perşembe günü bu görüşü bir kez daha özetledim. Bugün sıra büyümeyi yurtdışından fon girişine bağlayan görüşe geldi.Olan biteni uluslararası likidite bolluğuna bağlıyor bu görüş. Doğal uzantısı da 'Bu bolluğun ortadan kalkması halinde büyümeyeceğimiz' şeklinde oluyor. Ekonomi politikasına yönelik önemli çıkarsamalar yapmak mümkün buradan yola çıkarak. Dolayısıyla, mutlaka analiz edilmesi gerekiyor.Öncelikle vurgulamak istediğim bir nokta var: Makroekonomik disiplin ve yapısal reformları büyümenin arkasındaki temel neden olarak görmem (ilk görüş), uluslararası fon akımlarının büyüm [Devamı]
    Likidite bolluğu ve büyüme
    Fatih Özatay, Dr. 03 Ocak 2008
    Kriz sonrasındaki yüksek büyüme hızının nedenleri hep kafamı kurcalıyor. Kurcalıyor çünkü bu dönemde büyümeyi olumlu yönde etkileyecek çok sayıda faktör birlikte gerçekleşti: Bunların başında da uyguladığımız güçlü ekonomik program ve olumlu dış koşullar (özellikle küresel likidite bolluğu) geliyor. Bunların hangisi başat? Biri olmadan diğeri olabilir miydi? Birkaç yazı bu konu etrafında kalmak istiyorum.Büyüme hızımız hakkında yapılan yorumlar 'Biz hiçbir şey yapmadık, yaptıklarımız zaten yanlıştı, kaderimizi yabancılar çizer' uç noktasına kadar gidebiliyor. Bu kadar keskin olmayanlar 'Büyüme sürdürülebilir değil ki' diyip işin içinden çıkabiliyorlar. Gelin yakından bakmaya çalışalım büyümenin arkasındaki nedenlere. 2002-2006 döneminde ortalama büyüme hızımız 7.2 düzeyine çıktı [Devamı]
    2007'de alınan ders ışığında 2008
    Fatih Özatay, Dr. 31 Aralık 2007
    Dün temel makroekonomik büyüklüklerin 2008'de alabilecekleri değerleri dört farklı senaryo vererek kısaca tartışmıştım. Benzer bir öngörü çabasını yaklaşık bir yıl önce de yapmıştım (11 Aralık 2006 tarihli yazı). Bugün o tarihte 2007 için yaptığım öngörüleri gerçekleşmelerle karşılaştırıp, 2008'e ilişkin bu karşılaştırmadan çıkarılabilecek derslere değineceğim.O yazıda yine dört senaryo vardı. Bunlardan üçüncüsü şöyleydi: Makro disiplin sürüyor + siyasi gerginlik var + mikro reform programı açıklanmıyor + AB süreci kesintiye uğramıyor. Dış koşulların değişmeyeceği varsayımı altında oluşturmuşum tüm senaryoları. Dışarıdaki olumsuzlukların makroekonomik öngörülerimi olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulamışım. Olup bitenler en çok bu senaryoya uyuyor. O yazıyı yazarken 2007 için tem [Devamı]
    Makroekonomik açıdan 2008 nasıl bir yıl olacak?
    Fatih Özatay, Dr. 30 Aralık 2007
    2008'de olabileceklerle ilgiliyim. Perşembe günü işe dört senaryo ile başlamıştım. Bu senaryolar kısaca şöyleydi: Olumlu senaryo = Mali disiplin + dış piyasalar karışmıyor + sosyal güvenlik reformu + mikro reformlarda bazı ufak adımlar. Daha olumlu senaryo = Olumlu senaryo + 2009'a ilişkin kapsamlı mikro reform programı. Olumsuz senaryo = Mali disiplin + sosyal güvenlik reformu + mikro reformlarda bazı olumlu adımlar + dış piyasalar karışıyor. Daha olumsuz senaryo = Olumsuz senaryodan farklı olarak mikro reformlarda açılım yok.Bu senaryolar altında temel makroekonomik göstergelerin nasıl şekillenebileceğine dönelim. Tabloda sekiz adet temel makroekonomik büyüklük var. Faiz ve enflasyon açısından yıl sonunda oluşabilecek değerleri verdim. Her bir senaryo için makroekonomik büy [Devamı]
    2008 için senaryolar
    Fatih Özatay, Dr. 27 Aralık 2007
    2008'de bizleri ekonomik açıdan neler bekliyor? Birkaç yazı bu soru etrafında dolaşmak istiyorum. Önce içinde bulunacağımız ortama ilişkin bazı senaryolar geliştirmekte fayda var. Daha çok dışsal unsurlar belirleyici olacak; onlarla başlayalım. Temel soru malum: Uluslararası mali piyasalarda yeni bir gerilim yaşanacak mı?Yanıtını bilen olduğunu sanmıyorum. En azından ben bilmiyorum. Bu durumda iki farklı ana senaryo geliştirmek gerekiyor. Mali piyasalarda gerilim yaşanmayacağı senaryosuna 'olumlu senaryo' adını verelim. 'Olumsuz senaryo'da ise gerilim yaşanacağı düşünülsün. Şüphesiz, bu gerilimin boyutu ve ne kadar süreceği çok önemli. Bunlara bağlı olarak olumsuz senaryodan bazı alt senaryolar türetmek mümkün; yazı dizisinde bunlara da sıra gelecek.Dış politikaya ilişkin, mevcu [Devamı]
    Yüksek rezerv 'IMF dayatması mı'?
    Fatih Özatay, Dr. 24 Aralık 2007
    Dün, Merkez Bankası'nın (MB) "bu kadar 'yüksek' döviz rezervi tutmasına gerek var mı?" sorusuna yanıt aramaya başlamıştık. Rezervlerin 'yüksekliği' benim görüşüm değil, genellikle ileri sürülüyor ve de çoğu zaman bu yüksek düzeye 'yüksek faiz' ödenerek ulaşıldığı iddia ediliyor. Daha da ileri gidip 'IMF'nin dayatmaları' sonucunda bu yüksekliğin oluştuğunu belirtenler de var.MB'nin aralık ortası itibarıyla 75 milyar dolar döviz rezervi, 41 milyar dolar kadar da döviz yükümlülüğü var. En azından bu yükümlülükleri kadar döviz varlığına sahip olması gerektiği ortada sanırım. Bu yükümlülüğü yurtiçinde faaliyet gösteren ticari bankalara, yurtdışında çalışan vatandaşlarımıza ve kamuya olan borcundan oluşuyor.Yurtiçinde yaşayan vatandaşlarımız ticari bankalarda tuttukları döviz cinsinde [Devamı]
    Merkez, neden bu kadar döviz tutuyor?
    Fatih Özatay, Dr. 23 Aralık 2007
    Merkez Bankası'nın (MB) döviz rezervleri 75 milyar dolar dolaylarında. Rezervin bu düzeye ulaşmasında, 2002 başından bu yana düzenli ihaleler ve sürpriz niteliğindeki müdahaleler ile satın aldığı dövizlerin önemli bir rolü var. Bu miktar 54 milyar dolar civarında.Çoğu zaman şöyle bir görüş duyuyoruz: "Yabancılara yüksek faiz vererek bu kadar döviz toplamanın anlamı ne? Üstelik dövizler ile çok daha düşük faizle yabancı devletlerin çıkardığı tahviller satın alınıyor." Gerçekten bu kadar 'fazla' döviz rezervi tutmasına gerek var mı MB'nin?Sabit kur rejimi uygulanıyor olsaydı yanıtlamak daha kolaydı. Kurun söz verilen düzeyine bağlı olarak döviz rezervlerinin yüksek olmasında yarar olacaktı. Bankacılık sektörünün ve şirketler kesiminin bilanço yapıları da dikkate alınacaktı. Burala [Devamı]
    Merkez'e elbette bir 'merkez' lazım
    Fatih Özatay, Dr. 20 Aralık 2007
    Efendim, kimi zaman en son söyleneceği önceden 'pat' diye söylemek yararlı olur. Neme lazım; şu bayram günü yazının tadı kaçar, ciddileşir, falan. Ben en iyisi 'öyle' yapayım: İyi bayramlar efendim. Daha nice sağlıklı ve mutlu bayramlar geçirmenizi dilerim.Geçen seneydi. Hangi ay olduğunu unuttum. Hani, Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınma işi ilk kez gündeme gelmişti. İstanbul her şey olabilirdi; ama henüz finans merkezi değildi. Finans merkez de yapmalıydık İstanbul'u; yakışırdı.Merkez'de bir 'merkez' lazımdı öncelikle. O 'merkez' de şüphesiz Merkez Bankasıydı: Hem 'merkez'di, hem de 'banka'. Hatırlamakta yarar var: Bize ne gerekiyordu? İstanbul'a finans merkezi gerekiyordu. 'Finans' ve 'merkez' sözcüklerinin altını çizmeme izin verin lütfen.Finansal sektörümüz banka ağırlıkl [Devamı]
    Reel faizi düşüremeyen sonucuna katlanır
    Fatih Özatay, Dr. 17 Aralık 2007
    Ocak 1996'da TÜSİAD raporu olarak yayımlanmıştı: 'Şirketler kesiminin finansman sorunları ve alternatif finansman kaynakları' (TÜSİAD-T/96-1/192). Çalışmanın ana tezlerinden bir tanesi şuydu: "Şirketler kesiminin finansman imkânları ve finansman deseni üzerinde durmayan bir iktisadi politika önerisi, sürdürülebilir bir büyüme sürecini yakalayabilmekte zorlanır."Raporu, Emin Öztürk ve Güven Sak ile birlikte yazmıştık. Ne yazık ki sevgili Emin'i cumartesi günü genç bir yaşta kaybettik. Emin ile birlikte 1980'lerin sonları ile 1995'in başı arasındaki dönemde Merkez Bankası Araştırma Bölümü'nde çalıştık. Bıkmadan önemli sorular soran, yanıtlarını arayan, yaygın hurafeleri sürekli sorgulayan, ilginç çözümlemeler yapan çok iyi bir ekonomistti. 'Malum' bir nedenle 1995 başında arkamıza [Devamı]