Garip bir besteci ve ilginç bir CD
27 Ocak 2007
Erik Satie (1866-1925), müzik tarihinin en ilginç kişiliklerinden birisi olarak kabul ediliyor. Satie, kendine özgü bir çizgisinde yalnız yürümeyi seçen, alaycı ve yaşamın pratik yönleriyle uyum sağlayamayan ya da buna kalkışmayan bir insanmış. Alaycılığını, yapıtlarına seçtiği isimlerde görmek olanaklı: Armut Biçiminde Üç Parça ya da Bürokratik Sonatin bu bağlamda verilebilecek pek çok örnekten ikisi. Ama Satie'nin alaycı olması, ciddiyetten uzak olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine, yapıtları onun ne kadar ciddi bir besteci olduğunun güçlü kanıtları. Satie, bir yandan o sıralarda Fransa'yı çok etkileyen Wagner'ciliğe karşı çıkarken, öte yandan Debussy ve Ravel'in izlenimciliğinin de dışında kalıp, kendi yolunda devam edebilmiştir. Bu iki cepheli mücadeledeki başarısı Satie'nin, kendi yo
[Devamı]
Bu sefer 1970'lerin hatalarına düşmeyelim, lütfen
26 Ocak 2007
Ateş düştüğü yeri yakar. Yaranın sıcaklığı geçtikçe, acısı artar. Kaybın yarattığı boşluk, gün geçtikçe daha çok can acıtır. Hep böyle olmaz mı? Hrant Dink cinayeti sonrasında, eşinin, ailesinin ve yakınlarının acısı paylaşılabilir mi? Elbette paylaşılamaz. Her ölüm ani ve erkendir. Güzel de değildir. Ancak evvelki gün, Hrant Dink için İstanbul'da düzenlenen cenaze töreninde görünür hale gelen tablo, herhalde herkesin aklına hemen o "Hak şerleri hayreyler" diyen ilahiyi getirmiştir. Hani Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın on sekizinci yüzyıldan kalma o ilahisini. "Mevlam görelim neyler/Neylerse güzel eyler" diyen ilahiyi.
[Devamı]
Psikopat yetiştirmemek için
25 Ocak 2007
Taşımacılığımızın yüzde 92'si karayoluyla gerçekleştiriliyor. Buna karşın yol standardımızın iyi bir düzeyde olmadığı hep yazılıp çiziliyor. Kötü kalitenin bir göstergesi de bu alanda yapılan kamu harcamalarının milli gelire oranının düşüklüğü. Bu oran bize benzer ülkelerde yüzde 5-7 aralığında iken bizde 1.7 dolaylarında. Önemli bir fark var arada. Dünya Bankası'nın yatırım ortamı raporları kötü kalitenin bir başka göstergesine daha işaret ediyor. Mal taşıması sırasında oluşan kayıpların taşınan malın değerine oranı yine bizim gibi ülkelerle karşılaştırıldığında oldukça yüksek.Elektrik kesintisi nedeniyle şirketler kesiminin uğradığı kayıpların cirolarına oranı yüzde 3.6 düzeyinde Türkiye'de. Gelin bu rakamı bazı ülkelerle karşılaştıralım: Çin'de yüzde 2, Brezilya'da yüzde 1.5,
[Devamı]
Ne yapalım, döviz piyasası hızlı çalışıyor
25 Ocak 2007
Türkiye'de para politikası konusunda başlıca iki farklı görüş var: Bunlardan ilki para politikasının; enflasyonu düşürmek için faizin döviz piyasası yoluyla yarattığı etkiye, ikincisi ise doğrudan faiz etkisine dayandığı. Kuşkusuz bu, fazlasıyla basite indirgenmiş bir sunum biçimi. Bu karikatürleştirmeyi ana çizgilerin daha iyi görülmesini sağladığı için yaptım. Şimdi bu çerçevenin biraz ötesine geçmek istiyorum.
[Devamı]
Türkiye’nin tek işlevi, Avrupalıların emekli maaşlarını ödemek midir?
23 Ocak 2007
Gökyüzünde bütün işaretler ne vakit parlak bir yakın geleceği gösterecek olsa, bu toprakların karışması âdettendir. Ama bu kez, başımıza neyin gelmekte olduğunu bilerek soğukkanlılıkla adım atmayı öğrenmekte fayda var. Yarını kendi ellerimizle tasarlayıp tasarlayamayacağımız, bu toprakların talihini kalıcı bir biçimde değiştirip değiştiremeyeceğimiz, bu yılın testlerinden başarı ile çıkmamıza bağlı. Önümüze çıkan her durumda unutmayalım, lütfen.
[Devamı]
Eninde sonunda düşecek
22 Ocak 2007
Onca yılın 'kötü' makroekonomik politikalarının yarattığı tahribatın 'nadide çiçeklerinden' biri de 'dolarizasyon'. Tahribat artarken yerli paraya olan güven giderek azalıyor; yabancı para kullanımı yaygınlaşıyor.Dolarizasyon farklı biçimlerde karşımıza çıkabiliyor. Mesela bu sorunun yoğun biçimde yaşandığı bir ülkenin hazinesi yerli para cinsinden borçlanmakta zorlanıyor. Döviz cinsinden ya da dövize endeksli borçlanma tahvilleri çıkarmak durumunda kalıyor. Ya da tasarruf sahiplerinin döviz cinsinden mevduatları yerli para cinsinden mevduatlarına kıyasla giderek artıyor.Bu sürecin en belirgin özelliklerinden biri de döviz kurunun giderek çok önemli bir değişken haline gelmesi. Ekonomide alınan bütün kararlar üzerinde belirleyici oluyor kur. Herkes kurla yatıp kalkıyor. Ekonomi p
[Devamı]
Para politikasında iki keskin görüş farkı
22 Ocak 2007
Para politikasında enflasyon ve döviz kuruna ilişkin tartışma hararetleniyor. Eleştirenler, özünde, para politikasının etkin olmadığı, enflasyon düzeyini Türkiye'ye sermaye girişinin belirleyeceğini söylemiş oluyorlar. TCMB ise para politikasının etkili olduğunu.
[Devamı]
Anlamsız bir yazı
21 Ocak 2007
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansa erişim sorunu üzerinde durdum son iki yazımda. Bugün kaldığım yerden devam ediyorum. Tüm dünyada bu tür işletmelerin ekonomi içinde büyük ağırlıkları var. AB'de tüm işletmeler içinde bu işletmelerin payı yüzde 90 dolaylarında. İstihdamın ise yüzde 70'ni yaratıyorlar. Türkiye'de 150 ve daha az sayıda işçi çalıştıran ve bilanço büyüklüğü 5 milyon doların altında olan işletmelerin toplam işletmelere oranı yüzde 99.3. Yaratılan istihdamın yüzde 77'si bu tür işletmelere ait.
[Devamı]
Piyasa mekanizması çalışmazsa...
18 Ocak 2007
Küçük ve orta ölçekli işletmelerin tüm işletmeler içindeki ağırlığı çok fazla. Türkiye'de de böyle, AB üyesi ülkelerde de. Bu oran yüzde 90'ların üzerinde. Bir rapora göre Avrupa'da küçük ve orta ölçekli işletmelerin çalıştırdığı ortalama kişi sayısı sadece beş. Toplam istihdama katkıları ise yüzde 70 dolaylarında.
[Devamı]
Para politikası gelişmeleri ve 2007 enflasyonu
18 Ocak 2007
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın (TCMB) yaptığı çeşitli açıklamalardan hareketle para politikasının geçen yıl nasıl yürütüldüğü ve biraz zorlarsak, 2007'de nasıl yürütüleceği konusunda da bir fikir sahibi olmak olanaklı. TCMB, 2006 Mayıs-Haziran aylarındaki dalgalanmayı beklenen enflasyonu yükselten bir şok olarak algılamış ve "izlemekte olduğu para politikasına bağlı kalacağını" açıklayıp kendi faiz oranını yükselterek tepki gösterdi. TCMB bunu yaparak toplam iç talep artış hızını düşürmeyi ve dolayısıyla enflasyondaki artışı denetim altına almayı hedefledi. TCMB daha sonra kendi faiz oranını değiştirmeye gerek görmedi, yıl sonuna kadar faiz oranları yeni, daha yüksek, düzeyleri dolayında kaldı. Ekonomi ise üçüncü çeyrekte, yani bu kararların henüz etkili olmasının beklenemediği bir
[Devamı]