Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Merkez Bankası'nın açıklaması ne anlama geliyor?
    Fatih Özatay, Dr. 15 Nisan 2010
    Merkez Bankası (MB) dün önemli açıklamalarda bulundu. Yaptığı açıklamalar çerçevesinde para politikasında oluşacak değişiklikler şirketleri ve tüketicileri nasıl etkileyecek? Etkilemeyecek. Ortada bizleri ilgilendiren fazla bir şey yok. Ama ben yine de tartışmak istiyorum açıklamayı. Neden diye sorarsanız, elbette haklısınız; ama ekonomi sayfalarında bugünden itibaren bol bol tartışılacak, eksik kalmayayım istedim. Biraz da teknik bir yazı olacak. Af ola. Küresel krizin ekonomimizde oluşturduğu olumsuz etkilere yönelik ilk politika tepkisi MB'den gelmişti. Para otoritesi krize yönelik ilk önlemlerini 2008'in ekim ayında açıklarken, maliye politikası çerçevesinde ilk tepki 2009'un mart ayında geldi. Bu farklılığı not ederken şu gerçeğin de altını çizmek gerekiyor: Muhtemelen bu za [Devamı]
    Kendi işini güçleştirmek
    Fatih Özatay, Dr. 12 Nisan 2010
    Bazı durumlarda faiz politikasında değişikliğe giderek enflasyonla mücadele etmek çok zorlaşır. Özellikle enflasyonun yurtdışındaki gelişmelere bağlı olarak yükseldiği dönemler için geçerlidir bu. Hele ithal etmek zorunda olduğunuz enerji ürünlerinin fiyatları sıçramışsa mesela, ne yapacaksınız? Genelde bu durumdaki davranış biçimi şudur: Olumsuz dışsal gelişmelerin enflasyonun ileride alacağı değerlere yönelik bekleyişleri etkileyip etkilemediğine bakılır. Etkiliyorsa, yani enflasyonun ileride artık daha yüksek olacağı düşünülüyorsa, sözleşmeler bu yeni duruma göre yapılacaktır; ücret, faiz ve girdi fiyatları yükselmeye başlayacaktır. Bunu engellemek için faizlerin artırılması yoluna gidilir genellikle. Böyle bir politika değişikliğinin "o merkez bankasının yapması gerekeni yap [Devamı]
    Toplumsal hafıza bazen çok güçlü oluyor
    Fatih Özatay, Dr. 11 Nisan 2010
    Cumartesi günü gazetelere göz atarken dikkatimi çekti: Mardin'deki anaokulu açılışında, 'Reyhani' oynayan iki çocuğa protokolden bir kişi ödül olarak para vermiş. Cüzdanından lira çıkmayınca, küçüklerin ödülü 100'er dolar olmuş. Alışveriş yaptığınızda dikkatinizi çekiyordur. Hala bazı fiyatlar milyon lira olarak söyleniyor. Aynı yanılsama bizlerde de var. Özellikle büyük meblağlardan bahsederken zihinler karışıyor. Trilyon mu, katrilyon mu, milyar mı? Milyon lira yerine bazen trilyon lira diyebiliyoruz. 'Dolara müptela olmak' başlıklı tanınmış bir akademik çalışma var. Reinhart, Rogoff ve Savastono tarafından kaleme alınan bu çalışma 'dolarizasyon' olgusunu inceliyor. Farklı bir ifadeyle, mali varlıkların yabancı para cinsinden tutulması ve bunun sonucu olarak ancak yabancı para [Devamı]
    İki krizin enflasyon öyküsü
    Fatih Özatay, Dr. 08 Nisan 2010
    Bir çırpıda söyleyeyim: 2001 krizi ile son kriz sırasında gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) açısından yaşananlarla, enflasyon açısından yaşananlar tamamen zıt. Bu zıtlığın arkasındaki olası nedenlerin para politikasının ileride alacağı biçimi belirlemekte önemli rol oynamaları mümkün olabilir. Açmaya çalışayım. Ama önce geçen perşembe günü bu köşede yer alan GSYH grafiğini tekrar vereyim. Grafik 1'de, 2001 krizi sırasındaki GSYH verileri ile son kriz sırasındaki GSYH verileri üst üste gelecek şekilde yer alıyor. Her iki krizden önceki zirve GSYH değerleri 100 ile temsil ediliyor. Geriye kalan dönemlerin GSYH değerleri de bununla uyumlu olacak şekilde hesaplanıyor. Zirveden önceki son dört çeyreklik dönemle, krizden sonra tekrar eski zirve değerine ulaşıldığı dönemi kapsayan bir pe [Devamı]
    Çöpe gitmesi gereken teoriler
    Fatih Özatay, Dr. 05 Nisan 2010
    Nobel ekonomi ödülüne sahip Amartya Sen 'kimlik ve şiddet' adlı kitabının 'kültür ve esaret' bölümünde kültürel genellemeler hakkında şöyle diyor: "Böyle genellemelerin popüler inançta ve gayri resmi iletişimde çok yaygın olduğu kolaylıkla görülebilir. Üstü örtük ve çarpıtılmış inançlar çoğu zaman ırkçı şakalara ve etnik kara çalmalara konu olmakla kalmazlar, bazen kendilerini büyük teoriler olarak da dışa vururlar. Kültürel önyargılar ile sosyal gözlem arasında (ne kadar sıradan olursa olsun) rastlantısal bir korelasyon söz konusuysa, buradan bir teori doğar ve bu rastlantısal korelasyon ardında hiçbir iz bırakmadan yok olduğunda bile, bu teori ölmeye razı gelmeyebilir." Sen, bölümün girişini şu saptamayla bitiriyor: "Teorilerin fiilen gözlemlenebilen olgusal dünyaya oldukça kar [Devamı]
    Ama hatasız kul olmaz ki
    Fatih Özatay, Dr. 04 Nisan 2010
    2009'a ilişkin açıklanan gayri safi milli hasıla verilerinin yorumundan sonra şimdi günah çıkarmaya geldi sıra. Bu köşede yaklaşık on üç ay önce (9 mart 2009 günü) 'canını sıkmak istemeyen okumasın' başlığı altında 2009'a ilişkin büyüme tahminlerim yer aldı. Tahminler teknik bir modele dayanılarak yapılmıştı. Temel senaryo altında 2009 küçülmesi tahmini yüzde 6.5  8.5 aralığında çıkıyordu. Buna karşın en olumlu senaryo olan beşinci senaryoda ise küçülme hızı yüzde 3.3  4.6 arasında tahmin ediliyordu. Yöntem şöyleydi: 1998-2008 dönemi için çeyrek dönemlik veriler kullanılarak oldukça küçük ve basit bir model kurulmuştu. Bu basitlik her türlü ayrıntıdan kurtularak sadece büyümeye odaklanmaya yarıyordu. Modelde mal ve hizmet ithalatı, özel yatırım, özel tüketim ve milli geliri bel [Devamı]
    Çift karakterli bir büyüme analizi
    Fatih Özatay, Dr. 01 Nisan 2010
    Dün 2009'da ekonomimizin ne kadar küçüldüğü belli oldu: Yüzde 4.7. Tahminlerin altında bir küçülme hızı. Yeni bilgiler ışığında 2008 ve 2009'un daha önce açıklanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri de revize edildi. 2009'un ilk üç çeyreğindeki küçülme değerleri düştü. Buna karşın 2008'de daha az büyüdüğümüz ortaya çıktı. Daha önce 2008 büyüme hızını yüzde 0.9 olarak biliyorduk, 0.7 olduğunu öğrendik. Ekonomiler dibe vurduktan sonra açıklanan veriler çift karakterli oluyor. Hem iyimserlere hem de kötümserlere bol malzeme sağlıyor. Gelin son açıklanan büyüme değerlerine her iki taraftan da bakalım bugün. Önce olumlu taraf: 2009'daki küçülme hızının tahminlerin altında gelmesi sevindirici bir gelişme oldu. Keza 2009'un son çeyreğinde ekonomimizin uzun bir aradan sonra büyüme [Devamı]
    Yunanistan nefes alacak, ama pek rahat olmayacak
    Fatih Özatay, Dr. 29 Mart 2010
    Geride bıraktığımız hafta Yunanistan açısından oldukça heyecanlı geçti. Hafta sonuna doğru Avrupa Birliği'nin avro bölgesinde yer alan ülkelerin liderlerinin toplantısında alınacak kararlar komşumuz açısından hayati önem taşıyordu. Peki, yapılan açıklamalardan ortaya çıkan kurtarma planı, Yunanistan'a rahat nefes aldıracak mı? Kısa cevap şu: Nefes aldıracak da, o nefes alış biçimi çok rahat olmayacak. Bazı tasarım sorunları var. Açmaya çalışayım. Hatırlayacaksınız; Yunanistan'ın durumu elbette anlayabildiğim kadarıyla, bu köşede daha önce birkaç kez yer aldı. 2001 krizinde karşı karşıya kaldığımız sorunlardan çok daha ağır değildi komşunun sorunları. Türkiye, krizden hemen sonra yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile 2001 krizini nasıl yendi ve 2007'ye doğru çok dah [Devamı]
    Özendiriciler ve kurumlar
    Fatih Özatay, Dr. 28 Mart 2010
    Özendiriciler iktisat kuramında temel bir öneme sahip. İnsan davranışlarını belirliyorlar. Mesela gelişmişlik düzeyiniz ne tür özendirici mekanizmalar tasarlayıp kurduğunuz ile yakından ilgili. İktisatçılar bu nedenle teşvik mekanizmaları tasarımına özel önem verirler. Gelişmişlik düzeyi gibi 'ulvi' konulara girmeden, daha önce sözünü ettiğim ilginç bir kitaba döneyim. Levitt ve Dubner, Freaknomics adlı kitaplarının (Boyner yayınları tarafından 'Görünmeyen Ekonomi: Dünya Gerçekten Nasıl İşliyor?' adıyla yayınlandı) birinci bölümüne şu örnekle başlıyorlar: Çocuk yuvalarının karşılaştığı temel sorunlardan bir tanesi bazı ebeveynlerin akşam çocuklarını yuvadan almakta gecikmeleri. Yuvada geç saate kadar neden kaldığını anlamayıp huysuzlaşan çocuklar bir yandan, yuvada fazla mesai y [Devamı]
    İşsizliğe karşı el âlem boş durmuyor
    Fatih Özatay, Dr. 25 Mart 2010
    1997'de yaşadığı derin krizden sonra Güney Kore'de de işsizlik oranında sıçrama oldu. 1996'da yüzde 2.5 civarında olan bu oran 1998'de yüzde 7'ye yükseldi. Kore bu tarihten sonra uyguladığı politikalarla işsizlik oranını 2002'de yüzde 3.3 düzeyine indirdi. Kore bu başarıyı nasıl sağladı?1997 krizinin etkilerini azaltmak için bir yandan küçük işletmelere kredi desteği verildi ve işsizlik sigortası olanakları kullanılarak işçilerin işlerinde kalmaları sağlanmaya çalışıldı. Öte yandan, yaygın biçimde mesleki eğitim kursları açıldı; işgücünün beceri düzeyi geliştirildi. Bu kurslardan yararlanan sayısının 700 bini geçtiği belirtiliyor. Aynı zamanda işsizlik sigortasından yararlanma koşulları kolaylaştırıldı. Bir de kamunun önemli bir altyapı iyileştirme hamlesine giriştiğini vurgulama [Devamı]