Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Ödemeler dengesinin finansman hesapları neler anlatıyor?
    Hasan Ersel, Dr. 13 Kasım 2009
    Merkez Bankası bu yılın ocak-eylül döneminde cari açığımızın 8.64 milyar dolar olduğunu açıkladı. Bu rakam 2008'in aynı dönemindeki cari açığımızın sadece yüzde 24,1'i. İyi haber diyebiliriz. Ama bunun temel nedeni de dünyada ve Türkiye'deki gelir düşüşünün dış ticareti olumsuz yönde etkilemesi. Türkiye'nin ihracat gelirleri bu dönemde yüzde 29,7, ithalat harcamaları ise yüzde 39 düşmüş. Bu hem dış ticarete konu olan malların fiyatlarında hem de miktarlarındaki düşüşlerden kaynaklanmış. Ham petrol buna örnek olarak verilebilir. DPT 2009'un ilk altı ayı için ham petrol ithalatına ilişkin verileri yayımladı. Ham petrol ithalatına bu yılın ilk yarısında 2.7 milyar dolar ödemişiz. Bu 2008'in ilk yarısında yaptığımız ödemenin yüzde 69 altında. Oysa ithal ettiğimiz ham petrol miktarındaki düşüş [Devamı]
    Bankaların klasik ve spekülatif faaliyetleri birbirinden ayrılmalı
    Hasan Ersel, Dr. 09 Kasım 2009
    Bankaların klasik faaliyetleri olan mevduat toplama ve kredi dağıtma işlemleri için mevduat güvencesi sağlanması doğal. Ancak daha fazla kâr için yapılan spekülatif faaliyetler için güvence verilmemeli.   Yaşamakta olduğumuz mali krizin nedenleri ve bir daha olmaması için neler yapılması gerektiği konusunda araştırmalar, öneriler ortaya çıkmaya başladı. Bundan beş yıl öncesinin dokunulmazları artık sorgulanıyor. Örneğin sermaye yeterlik oranı. Bankaların "yeterli sermaye" ile donatılması durumunda, mali sistemin çok daha istikrarlı ve güvenli olacağına inanılıyordu. Bu görüşte doğruluk payı olduğuna kuşku yok. Ancak, her kural gibi bunun da aksamasına yol açan davranışlar ya da koşullar vardı. Ne yazık ki, bunlar sıradışı olmayıp, günlük yaşamda sıkça karşılaşılan türdendi. Yaşadığımız kri [Devamı]
    Bankacılık gerekli ama ya bankalar?
    Hasan Ersel, Dr. 06 Kasım 2009
    Bankacılık faaliyetlerinin olmadığı çağdaş bir piyasa ekonomisi düşünmek olanaklı değil. Şöyle günlük yaşamımızda bankacılık faaliyetlerinin, doğrudan ya da dolaylı olarak bizi nerelerde nasıl etkilediğini bir an düşünürsek, bu sonucun doğruluğunu kolayca görürüz. Peki ya bankalar gerekli mi? İlk bakışta bu soru garip gelebilir. "Bankacılık gerekli ise bankalar tabiatıyla gerekli olacaktır" diye düşünmek olanaklı. Ancak banka, bankacılık faaliyetlerini yürütmenin bir yolu, tek yolu değil. Nitekim bankacılık tarihi 5000 yıl öncesine, Babil'e kadar uzanırken bugün anladığımız biçimiyle bankanın ortaya çıkışı 1401 yılında Barselona Bankası'nın kurulması ile olmuştur. O halde bankacılık ile bankayı ayırt etmekte sakınca yok. Bankacılık denildiğine, mali kesim içinde düşünülebilecek farklı pek [Devamı]
    ABD'deki ekonomik büyüme Türkiye'de neden sevinç yaratıyor
    Hasan Ersel, Dr. 02 Kasım 2009
    ABD, dünyanın büyük farkla, en büyük ekonomisi. Dünya dış ticaretinde hatırı sayılır bir yeri var. Dolayısıyla dünyanın kalanını da etkiliyor. Ama ABD toparlandı diye dünyanın kalanının ya da Türkiye'nin koşmaya başlayacağı diye bir şey yok.   Geçen hafta ABD'de üçüncü çeyrekte Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın (GSYH) arttığı haberi geldi. ABD'de 2009'un üçüncü çeyreğinde GSYH aynı yılın bir önceki çeyreğine göre yüzde 3,5 artmış. Önemli bir haber. Çünkü ABD ekonomisi arka arkaya dört çeyrek boyunca sürekli daralıyordu. Açıklanan bu tahminin, daralmanın sona ermesi yönünde ciddi bir işaret olduğu genelde kabul ediliyor. Ancak bu habere, başta Başkan Barack Obama olmak üzere Amerikalıların sevinci, Türkiye'de görüp/okuduğum bazı ilk tepkiler yanında epeyce sönük kaldı. ABD'de daha çok, büyüme [Devamı]
    Sanayi üretiminde uzun süren düşüş
    Hasan Ersel, Dr. 30 Ekim 2009
    TÜİK'in yayımladığı verilere göre sanayi üretimimizde bir önceki yıla oranla düşüş ağustos ayında da devam etmiş. Sanayi üretim endeksi ağustos ayında, bir yıl önceye oranla, yüzde 8,9 düşmüş. 2009'un ilk yarısında, sanayi üretim endeksindeki düşüşün basit aritmetik ortalamasının yüzde 16,6 olduğu anımsanırsa temmuz ve ağustos aylarındaki yüzde 9 dolayındaki düşüş, isteyenlerce, "olumlu" olarak bile yorumlanabilir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var: Temmuz ve ağustos ayları için yıllık değişme karşılaştırmaları sanayi üretiminin daralma sinyalleri verdiği aylarla yapılıyor. 2008'in ilk altı ayında, ortalama yüzde 4,9 artan sanayi üretimi, 2008 Temmuzu'ndan itibaren hız kesmişti. 2008 Temmuzu'nda sadece yüzde 1,4 artan üretim (Ocak 2006-Temmuz 2008 dönemindeki en düşük hız), [Devamı]
    Türkiye'de neden ihracat yapılır
    Hasan Ersel, Dr. 26 Ekim 2009
    Küresel talebin düşmesi iç talepteki daralmayla birleşince ihracatın, riski azaltmaya yönelik ihracat uygulaması, anlamını yitirmiş oldu.    Türkiye'de kurulu bir şirket neden ihracat yapar? Bu soruya, "Tatlı kârlar olduğu için" biçiminde kestirme bir yanıt verirsek yanlış olur. Bugünkü rekabetçi küresel ortamda, dünyada ihracat ne kolay bir iştir ne de "zannedildiği kadar" kârlıdır. Konuya şöyle yaklaşılabilir: Türkiye'nin iç pazarını, hele sanayi ürünleri söz konusu olduğunda, bizim önemli ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerindeki gibi rekabetçi olarak düşünemeyiz. Türkiye'nin iç pazarını, iktisat kuramcılarının "tekelci rekabet" adını verdikleri aksak rekabet tipi ile tanımlamak daha uygun olur. Bu piyasada yine çok sayıda satıcı vardır. Çünkü Türkiye'de iç pazara giriş, ithal [Devamı]
    Brezilya niçin mali sermaye girişine vergi koydu?
    Hasan Ersel, Dr. 23 Ekim 2009
    Brezilya, tahvil ve hisse senedine yatırım yapmak amacıyla ülkesine gelen sermayeye yüzde 2 oranında vergi koydu. Vergi, bu sermaye ülkeye girdiğinde alınacak. Böylece yabancı yatırımcıların tahvil ve hisse senedi alımından elde etmeyi bekledikleri kazanç düşecek. Bu durumda da ülkeye bu amaçla giren sermayenin azalması ve bunun sonucunda da döviz arzının eskisinden daha az olması beklenir. Dolayısıyla döviz (dolar) değerlenecek ya da ülke parası "real" değer kaybedecek. Brezilyalı yetkililerin derdi de bu son nokta: Yıl başından bu yana "real" yüzde 35 dolayında değerlenmiş. Bu da ülkenin ihracatını olumsuz yönde etkilemiş, ithalatını ise şişirmeye başlamış. Brezilya'nın bu yılın ağustos ayında 3.1 miyar dolar olan ticaret fazlası, eylül ayında 1.3 milyar dolara düşmüş. Bunun temel nedeni [Devamı]
    Krize çözüm arayışları birlikten geçiyor
    Hasan Ersel, Dr. 19 Ekim 2009
    Pittsburgh'daki G-20 toplantısı ve onu izleyen İstanbul'daki IMF toplantısında alınan kararlar, önümüzde yıllar ile ölçülen bir süre gündemde kalacak ve yoğun tartışmalara konu olacak gibi. 2008'de başlayan ve hepimizi daha epeyce rahatsız edeceği anlaşılan küresel krizin bazı konularda küresel düzeyde önlemler alınması gereğinin anlaşılmasına katkıda bulunduğu söylenebilir. Tabii, bir anlamda, apaçık olan bu sonuca neden bu kadar geç ulaştığımız da ayrı bir soru. Bir de olayın anlaşılmasıyla çözüm bulunmasının özdeş olmadığına dikkat etmek gerek. Çözüm, ister istemez, ileride gerçekleşmesi umulan yarar için bugün birilerine (kişiler, şirketler ya da ülkeler) az ya da çok yük getirecek. Bunu da ilgililere kabul ettirmek o kadar kolay değil. Onun için Pittsburgh'daki G-20 toplantısı ve onu [Devamı]
    Nobel İktisat Ödülü hangi gerekçeyle verildi
    Hasan Ersel, Dr. 16 Ekim 2009
    Market Watch, 12 Ekim 2009 tarihli haberine şöyle bir başlık atmış: "Obama, Nobel iktisat ödülünü alamadı!" Asıl adı Sveriges Riksbak'ın (İsveç Merkez Bankası) Alfred Nobel Adına Verdiği İktisat Bilimleri Ödülü olan ama kısaca "Nobel İktisat Ödülü" olarak bilinen bu ödül, Başkan Obama'ya değil, ama onun iki vatandaşına verildi. Kraliyet İsveç Bilimler Akademisi, bu seçimin gerekçelerini, her sene olduğu gibi, uzunca bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu. Ödülü paylaşan iki iktisatçıdan Elinor Ostrom (1933), Bloomington'daki Indiana Üniversitesi'nde öğretim üyesi. Kendisi ayrıca bu ödülü alan ilk kadın iktisatçı unvanına da sahip oldu. Ödülü aldıktan sonra onunla yapılan bir söyleşide, 1960'larda "kadın olduğu için iktisat doktorası alamayacağından korktuğundan" söz ediyor. Ödülü paylaşan diğer [Devamı]
    G-20 ülkelerinin keyfi politikalar uygulaması artık kolay değil
    Hasan Ersel, Dr. 12 Ekim 2009
    G-20 üyesi olup kendi keyfince politikalar uygulamaya kalkışmak artık pek kolay olmayacak. Bu durumun yaşama geçmesi, Türkiye'nin IMF ile anlaşma yapsa da yapmasa da iktisat politikasının sıkı bir dış gözetim ve denetime tabi olacağı anlamına geliyor. 24-25 Eylül 2009'da ABD'nin Pittsburgh şehrinde, aslında "G-7 ve davetlileri" olarak anılması gereken G-20 toplantısı yapıldı. Bunun arkasından da 6-7 Ekim 2009'da İstanbul'da IMF, Dünya Bankası ve Uluslararası Finans Enstitüsü'nün yıllık toplantıları oldu. Bu toplantıda alınan kararlar ilişkili. Çünkü, G-7 ülkeleri "davetlileri ile birlikte", kendi kendilerine, IMF'nin patronluğuna oturma hakkını kendilerinde gördüler ve ona stratejisinin ne olması gerektiğini tebliğ edebileceklerine karar verdiler. Tabii, bu durumun IMF'nin şimdiki statüsü [Devamı]