Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Anglosakson ve Kıta Avrupası modelleri
    Hasan Ersel, Dr. 22 Mayıs 2009
    Dünyada tek tip kapitalizm uygulaması yok. Kapitalizm zaman içinde değiştiği gibi, ülkeler arasında da uygulama farklılıkları gösteriyor. Ülkeler arası farklılıklar bağlamında en ön plana çıkan ise Anglosakson ülkeleri (Örneğin, ABD ve Birleşik Krallık) ile Kıta Avrupası (Örneğin Almanya ve Fransa) uygulamaları. Tabii akla hemen bir de Japonya örneğinin var olduğu geliyor. Ama galiba, Japon sistemini hiç kimse anlayabilmeyi başaramadığı için hiç olmazsa şimdilik, bu tür karşılaştırmalar dışında tutuluyor. Herhangi bir sistemi bir-iki slogana indirgemenin anlamsız olduğu açık. Dolayısıyla burada kullanacağım sloganlar ilgili sistemleri değil, onların bir boyutunu (abartma yoluyla karikatürleştirme riskini de göze alarak) özetlemeye yönelik. Anglosakson iktisadi sisteminde "yasaklanmayan yap [Devamı]
    Uluslararası bankalar kredide nazlanırsa ekonomide çarklar beklenenden yavaş döner
    Hasan Ersel, Dr. 18 Mayıs 2009
    Türkiye'de yerleşik bir banka var. Bir şirket de kredi almak istiyor. Bu şirket, gidip o bankanın kendisine en yakın şubesi yerine aynı bankanın yurtdışındaki bir şubesinden kredi alıyor. Bu, bir defalık bir olay olmayıp bir eğilim olarak ortaya çıktığına göre tarafların böyle yapmaktan sağladıkları bir ek yarar olması gerekiyor.   Küresel krizin Türkiye'yi etkileme yollarından birisi olarak özel kesimin yurtdışı borçlanma olanaklarındaki daralma hemen akla geliyor. TCMB'nin yayımladığı mart ayına ilişkin veriler, bu bekleyişi doğrulamakla birlikte, daralmanın korkutucu boyutta olmadığını da gösteriyor (Tablo-1). Bu görünümün önümüzdeki aylarda nasıl değişeceğine ilişkin öngörülerde bulunmak zor. Gerçi mali piyasalarda, geçen dönemdeki kadar olumsuz gelişmeler yok ama kredi piyasasında da [Devamı]
    Türkiye'nin AB üyesi olması
    Hasan Ersel, Dr. 15 Mayıs 2009
    1960'ların sonlarında şimdiki Avrupa Birliği'ni (AB) doğuran "Ortak Pazar"a üye olunmasına karşı çıkanların savundukları görüşü özetleyen slogan "Onlar ortak, biz pazar"dı. O yıllarda Türkiye'deki temel kaygı, özellikle sanayimizin böyle bir birliğe üye olmaktan zarar göreceğiydi. 40 yıl sonra durum epeyce değişik. AB konusunda kaygıların ağırlık noktası iktisadi durum değil. Türkiye ekonomisi yine AB'yi oluşturan çekirdek ülkelere oranla çok daha az gelişmiş durumda ama AB'nin bütünü göz önüne alındığında, ciddi bir reform programı uygulamak koşuluyla, orta dönemde, Türk sanayiinin AB'nin rekabet ortamı içinde yaşamını sürdürebileceğini düşünen epeyce Türk ve Avrupalı var. Buna karşılık, Almanya ve Fransa'nın yöneticilerinin başını çektiği ve AB içinde yaygın olan görüş şöyle özetlenebili [Devamı]
    Sanayi üretim endeksi rakamları iyimser olmak için yeterli mi
    Hasan Ersel, Dr. 11 Mayıs 2009
    TÜİK'in sanayi üretim endeksi bülteninde şöyle bir başlık var: 'Aylık endeks, mart ayında 2008 yılı mart ayına göre yüzde 20,9 azalış gösterirken bir önceki aya göre yüzde 13,4 artmıştır.' Bu saptamaların her ikisi de doğru. Ama biri olumsuz öteki ise olumlu. Hangisine önem verirsiniz? İstatistiksel çözümleme yapacak olanlara, işe başlamadan önce, verileri önlerine alıp dikkatle bakmaları önerilir. Bence bu, yaşamsal önemi olan bir öneridir. Çünkü, bunu yapmak insanın heyecanını giderir. O anki duygularınıza ve kullanabileceğiniz çözümleme yöntemlerinin çekiciliğine kapılmanızı engeller. Sakinleşirsiniz ve amacınızın o veriyi çözümlemek olup, en gelişmiş yöntemi uygulayarak gösteri yapmak olmadığına kendinizi ikna edersiniz. Sonunda hem sağlıklı düşünmüş olur hem de eğer olanak [Devamı]
    Bernanke'den olumlu mesaj
    Hasan Ersel, Dr. 08 Mayıs 2009
    İletişim kanallarının ABD'den dünyanın kalanına, ters yöne oranla, çok daha fazla mesaj taşıdığı malum. ABD ekonomisi de çok büyük ve karmaşık. Ne olup bittiğini anlayabilmek zor. Hangi mesajın işe yarar olduğunu kestirmek de. O yüzden, ABD ekonomisiyle ilgili bir şey öğrenmek için, öncelikle güvenilir kurumların (kamu ya da özel) sözcülerinin yaptıkları açıklamaları okumak gerekiyor. Tabii, bunu yaparken de ABD ekonomisini gerçekten bilen kişilerin yorumlarına da başvurmakta yarar var. Bu ölçütler dikkatle kullanıldığında, bence şöyle bir sonuç çıkıyor: ABD'de ne olup bittiğine ilişkin mesajların bize ulaştırdığı bilgi miktarı, mesaj sayısı ile karşılaştırıldığında, tahmin edilemeyecek kadar düşük. Pek çoğu anlık heyecanlandırma dışında bir şeye yaramıyor. Federal Reserve Başk [Devamı]
    Kredi faiz oranları yüksek çünkü bankalar kredi açmaktan çekiniyor
    Hasan Ersel, Dr. 04 Mayıs 2009
    Banka, güven duyduğu bir müşteri ile kredi anlaşması yapmaya karar verdiğinde, faiz oranını anlamlı düzeye indirir. Yüksek faize razı olan müşteri ise banka için muteber değildir. Demek ki kredi faiz oranlarının çok yüksek olması, bankaların açgözlü olduklarını değil, kredi açmaktan çekindiklerini gösterir.   Gerek siyasetçilerden ve gerekse iş çevrelerinden şu şikâyeti sıkça duyuyoruz: "Mevduat faizleri düşüyor ama kredi faizleri yüksek kalmaya devam ediyor". Saptama doğru. TCMB'nin yayımladığı "Enflasyon Raporu 2009-II" adlı dokümanın 73'üncü sayfasından alınan Şekil-1'den durumun, bir anlamda, böyle olduğu, hatta kredi faizleri ile mevduat faizleri arasındaki farkın 2008'in son çeyreğinden itibaren ciddi ölçüde artmakta olduğunu görmek olanaklı. Bu bilgiye dayanarak ne sonuc [Devamı]
    2009'un ötesine bakma gereği
    Hasan Ersel, Dr. 01 Mayıs 2009
    Bu ay içinde IMF'nin "World Economic Outlook" adlı dokümanı yayımlandı. "Kötümser" olarak nitelendirilen bu rapor Almanya'nın GSYH'sinin 2009 yılında yüzde 5,6 düşeceğini öngörüyordu. 29 Nisan 2009 günü Almanya hükümeti 2009 yılı için GSYH öngörüsünü düzettiğini açıkladı. Daha önce 2009 için yüzde 2,25 daralma öngören Alman hükümeti, öngörüsünü yüzde 6 daralma biçiminde düzeltmiş, IMF'den daha kötümser bir konuma geçmişti. Bu, II. Dünya Savaşı sonundan bu yana Alman ekonomisinde gözlenen en büyük gelir düşüşü. Buna karşılık Alman hükümeti, 2010 için IMF'den biraz daha iyimser görünüyor. IMF, Almanya'nın 2010'da yüzde 1 daralacağını öngörürken hükümet, yüzde 0,5 büyüme bekliyor. 2011 için ise Almanya Ekonomi Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg'in öngörüsü yüzde 1,9. Alman hükümetin [Devamı]
    Bankacımız siyah giydiyse o gün bekleyişler kötü, gri giydiyse güzel
    Hasan Ersel, Dr. 27 Nisan 2009
    Bekleyişlerden söz edenler neyi kastediyor? Bilançoyla mı, gelir tablosuna mı, yoksa varlık fiyatlarına dair olanlardan mı? Bankacımızın hangi tür bekleyişlerine önem verdiğini kestirebiliyor muyuz? Yaşadığımız krizden nasıl kurtulabileceğimizden söz edenlerin bir kısmı, olayın en büyük açıklayıcısının "bekleyişler" olduğunu söyleyip, "bekleyişlerin düzeltilmesiyle" bunun sağlanabileceğini iddia ediyor. Bu görüşü ileri sürenlerin en azından şu soruları yanıtlamalarını bekliyorsunuz: Bu bekleyişler nasıl oluşuyor? Oluştuktan sonra kolay değişiyor mu, yoksa inatçılar mı? Değişmeleri neye bağlı? Teselli edici öğütlerle mi değişecekler, yoksa dönüşü olmayan bir yola girdiklerini iyice görmelerini sağlayacak köklü değişimler sonucunda mı? Doğrusu, bu soruların sorulup sorulmadığından [Devamı]
    Kamu müdahalesi kurumsal değişiklik gerektirir
    Hasan Ersel, Dr. 24 Nisan 2009
    KEP'te 2009 için öngörülen bütçe açığının GSYH'nin yüzde 5'i olacağı (Bir önceki yazımda, benden kaynaklanan bir yazım hatası sonucunda, anlamsız derecede düşük bir rakam yer almıştı. Özür dilerim.) belirtiliyor. Öte yandan KEP, 2009'da ekonomideki daralmanın GSYH'nin yüzde 3,5 düşmesiyle sınırlı kalacağını ileri sürmektedir. Geçen yazımda da belirttiğim üzere, bana bu ikisini aynı anda sağlamak, içinde olduğumuz koşullarda, olanaklı görünmüyor. Krizden giderek daha çok etkilenmeye başladığımızı göz önüne alırsak, 2009 için hem daha sert bir daralma hem de daha büyük bir bütçe açığı beklemek gerçekçi olacak. Ekonomiyi canlandırmak amacıyla bazı harcamaların artırılmasının kurumsal boyutu üzerinde durmak istiyorum. [Devamı]
    Kötümserlikle başarılı olunmaz ancak iyimserliğin dozu da kaçırılmamalı
    Hasan Ersel, Dr. 20 Nisan 2009
    Topluma kötümserlik aşılayarak iktisat politikasında başarılı olunamaz. Bu doğru. Ancak iyimserliğin dozu kaçınca, iktisadi karar birimlerinin düş kırıklığına uğraması, dolayısıyla güvensizliğin artması olasılığı yükselir. O zaman da iktisat politikası başarısız olur. KEP'in orta dönemli öngörüleri çerçevesindeki değerlendirmelerime devam etmek istiyorum. Öncelikle nisan ayında olduğumuzu anımsatayım. Yılın dört ayı geçti. Bundan sonra alınacak önlemlerin etkilerindeki gecikmeler de göz önüne alındığında, 2009'da ekonomide canlanma beklemek pek gerçekçi değil. Zaten KEP de büyümenin 2010'da başlayacağını öngörüyor. Peki, 2009 için öngörülen GSYH'nin sadece yüzde 3,6 daralması öngörüsü gerçekçi mi? Geçen yazımda bunu "iyimser" bulduğumu ama "Bu hiçbir biçimde olmaz" diyemeyeceğim [Devamı]