Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Her kesimin ihracat performansı aynı değil
    Hasan Ersel, Dr. 09 Ekim 2009
    Geçen seneyle karşılaştırdığımızda ihracat gelirlerimizde önemli düşüş var. Elde son verilerin olduğu, Ocak-Ağustos 2009 dönemi 2008 yılının aynı dönemi ile karşılaştırıldığında bu düşüşün yüzde 30 dolayında olduğu görülüyor. Peki ihracat gelirimiz niçin düştü? Sattığımız miktar mı azaldı, yoksa ihraç ürünlerimizin fiyatı mı düştü? Ya da ikisi birden mi oldu? Bu sorular, aslında önemli. Örneğin, sattığımız miktar düşmüşse temel kaygılanmamız gereken sorun, pazar kaybıdır. Eğer bizim ihracat hacmimizdeki düşüş dünya ticaret hacmindeki daralmanın çok üstündeyse (IMF, dünya ihracat hacminin 2009'da yüzde 11,9 daralacağını tahmin ediyor), o zaman ticaret yaptığımız ülkelerdeki pazar payımızda kayba uğramışız demektir. Buna karşılık ihracat rakamımızdaki gerileme ihraç fiyatlarının dünyadaki ge [Devamı]
    Toparlanmanın toplumsal krizle kesilmemesi için sosyal destek şart
    Hasan Ersel, Dr. 05 Ekim 2009
    Ekonomik krizle birlikte özellikle alt ve orta gelir düzeyindeki hanehalkları önemli gelir kaybına uğradı. Yıllar sürebilecek ekonomik krizden çıkarken, toplumsal bir krizle karşılaşmamak için sosyal destek projelerine kaynak yaratılmalı.   Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), UNICEF ve Dünya Bankası'nın (DB) ortaklaşa yaptığı bir çalışmanın sonuçları 29 Eylül 2009'da yayımlandı. "Ekonomik Kriz, Türkiye'de Ailelerin Refahını Etkiliyor" başlıklı; Adana, Ankara, İstanbul, İzmir ve Kocaeli'nde 2102 aileyle yapılan anketin sonuçları değerlendiriliyor. (Çalışmanın özet sonuçları için www.tepav.org.tr) Bu çalışmada ilgilenilen dönem Ekim 2008 ile Haziran 2009 arası. Ankete katılanların bu dönemde gelir kaybına uğrayıp uğramadıkları ve kriz karşısında yaşamlarını sürdürebilmek iç [Devamı]
    İhracat ve istihdamdaki düşüş
    Hasan Ersel, Dr. 02 Ekim 2009
    Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) geçen ay içinde bir politika notu yayımladı. Sarp Kalkan ve Ülkem Başdaş tarafından yapılan "Kriz Döneminde İhracat Yapısının İşsizlik üzerindeki Etkileri" başlıklı bu çalışma Türkiye'nin ihracatında 2009'un ilk yarısında görülen düşüşün istihdam üzerindeki etkisini ortaya koymayı amaçlıyordu. Çalışmada her il için "ihracata odaklılık göstergesi" adı verilen bir oran hesaplanmakta. Bu oran bir ilin ihracatının toplam ihracat içindeki payının o ildeki "kayıtlı" istihdamın toplam kayıtlı istihama oranı biçiminde tanımlanmış. Bu oranın birden yüksek olduğu iller ihracata odaklı, birden küçük olduğu iller ise ihracata odaklanmamış olarak kabul ediliyor. Yazarlar, bu gösterge ile toplam kayıtlı istihdamdaki değişim ilişkilendirildiğinde ihrac [Devamı]
    Gayri safi yurtiçi hasıla ölçütü gelişmeyi ölçmede yetersiz mi
    Hasan Ersel, Dr. 28 Eylül 2009
    Sabit fiyatlarla hesaplanan GSYH'deki yüzde değişme olarak ölçülen büyüme hızının yükselmesi başta iktidar olmak üzere herkesin yüzünde gülümsemelere yol açarken, tersine bir hareket olunca yüzler asılıyor ve parmaklar hükümete doğru sallanmaya başlıyor. Fakat şimdi iktasatçılar bu kavramı tartışmaya açtı.   2008 yılının şubat ayında Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, üç seçkin iktisatçıdan bir komisyon oluşturup gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) kavramının iktisadi başarımın ve toplumsal gelişmenin bir göstergesi olarak yeterliliğinin değerlendirilmesini istemiş. Bu komisyona verilen görev GSYH'nin ölçümünde karşılaşılan sorunların ortaya konulmasını kapsadığı gibi, yeni seçeneklerin önerilmesi, değişik ölçme yöntemlerinin yapılabilirlikleri açısından kaşılaştırılması da var.   [Devamı]
    G-20 ve Türkiye
    Hasan Ersel, Dr. 25 Eylül 2009
    G-20 toplantısına ilgi çekmeye yönelik çabalar yoğun. Özellikle de ABD'de. G-20 toplantısında hangi kararların alınacağı ya da alınması gerektiği konusunda kafa yoran, kalem oynatanların sayısı epeyce fazla. Ancak olayın ilginç bir yönü daha var: G-20'nin resmi hiçbir kimliği yok. Özüne bakarsanız, bazı ülkeler, kendi aralarında dünyanın ekonomik sorunlarını görüşüp tartışmakta yarar görmüşler. Onu yapıyorlar. Olup biten bu. Aslında G-20 adı bile pek doğru değil. "G-20 küsur" demek gerek. Çünkü bu grubun üyeleri 19 ülke, Avrupa Birliği ve bazı uluslararası kuruluşların yöneticileri. Peki kim seçmiş bu üyeleri; özellikle de ülkeleri? 1999'da G-7 toplantısında kararlaştırılmış. Ölçüt dünya ekonomisinde GSYH ile ölçüldüğünde en büyük ağırlık taşıyan 31 ülkeden birisi olmak. Bu durumda akla bu [Devamı]
    Küresel tasarruf bolluğundan ABD nasıl yararlan[ama]dı?
    Hasan Ersel, Dr. 18 Eylül 2009
    Ben Bernanke, 2005'te yaptığı bir konuşmasında, ABD'nin cari işlemler açığındaki büyümenin önemli bir nedeninin dünyadaki tasarruf bolluğu olduğuna dayalı bir görüş ortaya atmıştı. Bernanke'nin görüşü, ana çizgileriyle şöyle özetlenebilir: ABD'de tasarruf oranı yatırım oranından epeyce düşük. Dolayısıyla ABD, yatırımlarını gerçekleştirebilmek için dış tasarrufları kullanıyor. Öte yandan dünyada pek çok ülkede, yüksek tasarruf oranları var. Ancak bu tasarruflar, bu ekonomilerin içinde yönelebilecekleri kârlı yatırım projeleri olmadığından, ülkeleri dışında yatırım olanakları arıyor. Bernanke bu ülkelerin büyük çoğunluğunun gelişmekte olan ülkeler olduğuna da dikkati çekiyor. Bunların başında da Çin geliyor. Bu ülkeler, 10 yılı aşkın bir süredir, ödemeler dengelerinde cari fazla veriyor ve d [Devamı]
    Yeni stratejinin ne olacağı, hükümetin iyimserliğine bağlı
    Hasan Ersel, Dr. 14 Eylül 2009
    İktidar iyimserliğini gerekçelendirmek ve gerekçelerini kamuoyuna açıklamakla yükümlüdür. Bundan sonra, karar alırken iyimserlik katsayısını 0.6 mı 0.8 mi seçeceği, doğal olarak, öznel tercihi olacaktır. İktisadi krizden çıkış süreci ve sonrasını nasıl yöneteceğimiz konusunda hâlâ bir açıklığa kavuşmuş değiliz. Gerçi, ortalıkta bir "IMF ile anlaşma yapmalı mı yapmamalı mı" tartışması var ama bunun da neredeyse içeriği unutulmuş durumda. Oysa konuyu basit bir biçimde ortaya koyup, kimseyi itham etmeden, neden farklı sonuçlara ulaşıldığını görmek olanaklı. Bunu deneyeceğim. İleriye baktığımızda küresel ekonomi açısından üç farklı durum olabileceğini düşünelim. Bunlar: (1) Küresel krizin derinleşmesi. (2) Küresel ekonominin şimdi bulunduğu durumunda devam etmesi. (3) Küresel ekonominin krizd [Devamı]
    Cari fazla veren ekonomiler iç taleplerini artırırlarsa ne olur
    Hasan Ersel, Dr. 11 Eylül 2009
    7 Eylül 2009 tarihli Referans gazetesinde yer alan bir habere göre G-20 Maliye Bakanları Toplantısı'ndan çıkan sonuçlardan birisi şöyleymiş: "Başta Çin olmak üzere, cari işlemler fazlası veren ekonomiler, iç taleplerini canlandırarak küresel talebi artırmalıdır." Hangi ülkeler bunlar? 2009 yılının ilk yarısına ilişkin veriler göz önüne alındığında büyüklük itibariyle sıralamada ilk beş ülke şunlar: Almanya (159.9 milyar dolar), Çin (130 milyar dolar), Japonya (115 milyar dolar), Norveç (69 milyar dolar), İsviçre (55.6 milyar dolar). Doğrusu bu çağrıda niçin "başta Çin" denildiğini anlamış değilim. Cari fazla büyüklüğü itibariyle sıralamada başta Almanya geliyor. Bu noktaya takılmamın bir nedeni daha var. O da Çin'in ve Almanya'nın iç taleplerini artırması durumunda bunların Türkiye üzerind [Devamı]
    Kamu ve özel kesim krizden sonraki yeni sanayi politikasını birlikte belirlemeli
    Hasan Ersel, Dr. 07 Eylül 2009
    ABD'nin uygulamaya koymayı planladığı yapısal değişim programı, pek çok alanda önemli teknolojik yeniliklerin yaşama kavuşturulmasına yol açacak. Bu gerçekleşirse, Türkiye'nin de yeni bir sanayi politikasını uygulamaya koyması gerekecek.    Kriz sonrasında küresel ekonomiye nasıl uyum sağlayacağız? Bu sorunun yanıtını bulmak kolay değil; ama bulmak zorundayız. Bunun için küresel ekonomiye ilişkin iki durumu düşünelim. Bunlardan ilki, krizden önceki döneme dönülmesi olsun. Bu belki bazılarının düşü; ama pek olası görünmüyor. Bence, bu düş gerçekleşirse birkaç yıl sonra benzer bir kriz daha yaşarız, o kadar. Dolayısıyla bunu bir tarafa bırakabiliriz. İkinci durum ise büyük ölçüde ABD'de uygulanması düşünülen iktisadi programın yürürlüğe konulmasına bağlı olsun. Bu program, ABD ekonomisinde b [Devamı]
    İhracattaki daralma ve önümüzdeki dönemde dış ticaret politikası
    Hasan Ersel, Dr. 04 Eylül 2009
    Krizin ekonomimiz üzerindeki önemli bir etkisi de dış ticaretimizdeki daralma oldu. TÜİK verilerine göre 2009 yılının ocak-temmuz döneminde ihracatımız, 2008 yılının aynı dönemine oranla yüzde 30,2 düşmüş. İthalatımızdaki düşüş daha da fazla: Yüzde 40,9. Veriler dış ticaretteki daralmanın temmuz ayında da devam ettiğini gösteriyor. Temmuz ayında ihracatımız bir yıl önceye oranla yüzde 28,3 düşmüş. İthalatımız ise bir önceki yılın aynı ayına oranla yüzde 39,5 daha az. Bu düşüşlerin küresel kriz nedeniyle olduğu doğru ama bu pek de işe yarayan bir bilgi değil. Görebildiğim kadarıyla bundan yapılan tek çıkarım sorunumuzun küresel kriz bitmeden sona ermeyeceği. Ama bu sonucun da pek anlamı olduğu söylenemez. Çünkü bize ne zaman ve nasıl toparlanmaya başlayabileceğimiz hakkında hiçbir fikir ver [Devamı]