Arşiv

  • Nisan 2024 (14)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Katılım öncesi ekonomik programa göre büyüme
    Hasan Ersel, Dr. 17 Nisan 2009
    Nihayet, hükümetin orta dönemde iktisat politikasını dayandıracağı çerçevenin ne olabileceği hakkında fikir verebilecek bir belge yayımlandı. Bu belgenin adı "2008 Yılı Katılım Öncesi Ekonomik Programı" (KÖEP). Bu belgeye dayanarak hükümetin 2009-2011 dönemindeki büyüme projeksiyonlarını ele almak istiyorum. KÖEP'e göre GSYH, 2009 yılında yüzde 3,6 düşecek ancak 2010 yılında itibaren tekrar büyümeye başlayacak. Büyüme hızı 2010 yılında yüzde 3,3 gibi iddialı olmayan düzeyde kalacak; 2011 yılında ise yüzde 4,5'e yükselecek. Bu öngörülerin belli oranda iyimser olduğunu söylemek olanaklı. Ama "gerçek dışı" diye bir tarafa atılabilecek ölçüde değil. Önce 2009 büyüme tahminine bakalım. TEPAV'ın yaptığı benzetim (simülasyon) çalışmasından hareketle bazı iktisat politikası kararları yü [Devamı]
    Büyüyen bütçe açığının ekonomiyi canlandırmakla ilgisi yok
    Hasan Ersel, Dr. 13 Nisan 2009
    Türkiye'de, genelde, kamu açığı ile bütçe açığı ters yönde hareket ediyor. Türkiye'nin üretimi kısarak cari açığını düşürmek zorunda kalınmasının bütçe açığını büyütmesi yapısal bir sorun.  2009 yılının ilk iki ayı sonu itibariyle ödemeler dengesi cari işlemler hesabı, 597 milyon dolar fazla verdi. Oysa geçen senenin aynı döneminde cari açık 8 milyar dolardı. Sevinmek gerekir mi? Doğrusunu isterseniz, evet. Bu ortamda hâlâ cari işlemler açığı veriyor olmaktansa, fazla vermek daha iyidir. Ama o kadar! Çünkü cari işlemler dengesinde fazla vermemizin en önemli nedeni, ithalatımızdaki yüzde 46'ya varan daralma. Geçen yılın ilk iki ayında 31 milyar dolar dolayında ithalat yaparken bu yılın aynı döneminde ithalatımız yaklaşık 19 milyar dolara inmiş. İhracatımız da düşmüş. Ama düşüş h [Devamı]
    Neden iktisat politikasında değişikliğe gerek var
    Hasan Ersel, Dr. 10 Nisan 2009
    1890'da ünlü Fransız matematikçisi Jules Henri Poincaré, dinamik sistemlerin davranışlarının başlangıç koşullarına çok duyarlı olduğunu ortaya koydu. Bunun sonucu olarak, başlangıç koşullarında çok küçük bir değişiklik olduğunda, sistemin davranışı çok değişiyordu. Başka bir değişle bu durumda hiçbir rastlantısal öğe taşımayan bir sistemin davranışı "rastlantısal" dolayısıyla "öngörülemez" oluyordu. Poincaré'nin bu önermesi 70 yıl sonra matematikçilerin ilgisini çekti ve "kaos" kuramının oluşturulmasında önemli bir rol oynadı. Kaos kuramı ise iktisadi düşünceyi etkiledi. İktisadi değişkenlerin davranışlarında görülen "davranış bozuklukları", yani modellerin öngörülerine uymayan davranışlar üzerinde çalışmalar yoğunlaştıkça, iktisatçıları zorlayan sonuçlar elde edilmeye başlandı. [Devamı]
    IMF'nin son kararlarla artan gücü Türkiye ile görüşmelere de yansır
    Hasan Ersel, Dr. 06 Nisan 2009
    G-20 bildirgesindeki en önemli hamle IMF'ye dair alınan kararlar. Bildirge, her şeyden önce, IMF'yi ön plana çıkarıp itibarını güçlendirmeyi hedefliyor. İkinci olarak bu itibarın işe yarayabilmesi için gerekli mali destek verileceği sözü de yer alıyor. G-20 toplantısı başarıya gereksinimi olan herkesi memnun etti. Tabii başarı ölçütü herkes için farklıydı. Kimileri için bu toplantıya katılmış olmak başarıydı (Türkiye), kimileri için ise kendi kamuoylarını tatmin edecek önerilerinin reddedilmemiş olması (ABD, Almanya ve Fransa)! Tabii küresel krizin söz konusu olduğu ortamda konferansın başarısının tek ölçütü vardı: Ülkelerin, hiç olmazsa bazı konulara, uzlaşabildiklerinin dünyaya gösterilmesi. Büyük Britanya'nın bu yöndeki çabası meyvesini verdi. Kutlamak gerek. Sonunda dokuz [Devamı]
    Seçimden reforma giden yol siyasal uzlaşı gerektiriyor
    Hasan Ersel, Dr. 03 Nisan 2009
    Genel seçim havasına büründürülen yerel seçimler sonunda iktidar partisi olan AKP'nin bir miktar yıprandığını gördük. Bu sonuç bir sürpriz değil; tam tersine, Türkiye'de siyasal yaşamın normalleşmekte olduğunun bir kanıtı. 9 Mart 2009'da yayımlanan yazımda Sayın Ali Akarca'nın, Türkiye'deki seçimler konusunda, Sayın Aysıt Tansel ile birlikte geliştirdikleri ekonometrik modelden hareketle 29 Mart seçimleri için yaptığı öngörüyü ele almıştım. Bu çalışmada, iktidar partisinin (AKP) oy oranının, nokta tahmin olarak, yüzde 40 olacağı sonucu elde edilmişti. Sonuç da yaklaşık öyle çıktı. Çalışma, aynı tarihte bir genel seçim yapılmış olsaydı AKP'nin üç puan daha fazla oy almasını öngörüyordu. Bu açıdan bakıldığında AKP, ya yerel seçimi genele dönüştürme isteğinde başarılı olamamış ya da [Devamı]
    G-20'den çözüm beklemek hayalkırıklığına uğratır
    Hasan Ersel, Dr. 30 Mart 2009
    G-20 toplantısında 4 temel konu üzerinde konuşulacak. Ancak gelecek haftasonu yapılacak toplantıda küresel krize küresel çözüm bulmuş olacağımızı beklersek sadece büyük bir düş kırıklığına uğrarız. G-20 toplantısına ilişkin kaygılarımı nasıl dile getireceğimi düşünüyordum. Büyük Britanya Başbakanı Gordon Brown'un cuma günü yaptığı açıklama işimi kolaylaştırdı. Başbakan Brown, uluslararasındaki bölünmelerin G-20 toplantısından somut bir sonuç çıkmayacağı biçimindeki görüşe karşı çıkmış ve "Ülkelerin liderlerine bir bildiri yayınlayacağımızı söylemek için dünyayı dolaşmadım. Olumsuzcu (sinik/kinik) olmak, [bundan] hiç bir şey çıkmaz demek kolaydır... [A]ma bizler eyleme geçtik" demiş. Bana sayın Brown diplomatik bir dille "işimiz zor, fazla bir şey beklemeyin" dedi gibi geliyor. [Devamı]
    TEPAV'ın çalışması çok yönlü önleme dikkat çekiyor
    Hasan Ersel, Dr. 27 Mart 2009
    Asya'dan gelen son haberler iç açıcı değil. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Japonya'nın şubat ayında ihracatının yüzde 49 düştüğü açıklandı. Bu düşüş ABD'ye ve AB'ye ihracatta, sırasıyla yüzde 58 ve yüzde 55 olmuş. Japonya'nın sadece gelişmiş ülkelere ihracatı düşmüyor. Çin'e olan ihracat da yüzde 40 düşmüş. İthalatında da yüzde 41 düşüş var. Japonya'da 2008'in son çeyreğinde GSYH yüzde 12,1 azalmış. 2009'un ilk çeyreği için benzer bir sonuç bekleniyor. Bu, 1974 yılından bu yana herhangi bir gelişmiş ekonomide kaydedilen en büyük gelir düşüşü. Yılın tümünde ise ekonominin yüzde 5,8 daralacağı tahmin ediliyormuş.  Çin'de de ihracat düşmeye devam ediyor. Güney Kore, Tayland, Malezya ve Singapur ise ihracatın düşme hızının azalmasıyla avunuyor. Vietnam ise bu bölgedeki tek şans [Devamı]
    Adaylar projeleri nasıl finanse edeceğini açıklamalı
    Hasan Ersel, Dr. 23 Mart 2009
    Bir projeyi ötekisiyle karşılaştırırken sadece yararına bakılamayacağına göre, maliyetlerinin de bizlerle paylaşılması gerekmez mi? Hele, batı demokrasilerinde olduğu gibi, yerel hizmetlerden yararlananların onların mali külfetini üstlenmeleri gerektiği ilkesine uyacaksak!   19 Mart 2009 tarihli Referans'ta Sayın Erdal Sağlam'ın Başbakan Yardımcısı Sayın Nazım Ekren ile yaptığı bir söyleşi yer aldı. Bu söyleşide. Sayın Ekren hükümetin krizle ilgili bazı önlemleri aldığını ve yeni önlemler almaya hazırlandığını belirtiyordu. Ama daha dikkati çeken nokta, bu önlemlerin toplam maliyeti konusundaki duyarlılığı idi. Bu konudaki sözlerini, özetleyerek, aktarıyorum: "İlk paket dediğimiz büyüklük 11.7 milyar TL. Onun da bütçeye oranı yüzde 5,2. Gayri safi yurtiçi hâsılaya oranı da yüzd [Devamı]
    'Enflasyondan korkma, para bas'
    Hasan Ersel, Dr. 20 Mart 2009
    Son zamanlarda "enflasyondan korkmayalım" ve "para basalım" diyenler çoğaldı. Enflasyondan korkmamak ne demek? "Hastanın ateşinin yükselmesinden korkmayın" demeye benziyor. Burada ayırt edilmesi gereken iki farklı olgu var: Hastalık ve bunun görüntüsü. Aynen yüksek ateş nasıl vücutta rahatsızlık olduğunun göstergesiyse enflasyon da ekonominin işleyişinde sorun olduğunu gösterir. Hastanın ateşinin yükselmesini hastalığın kendisi sanıp, hastayı buzlu çarşaflara sarıp bekletirsek, onu iyileştireceğimize daha kötüleşmesine hatta ölümüne yol açabiliriz. İktisat politikası da enflasyona yol açan sorunları çözmek yerine onun görünmesini engellemeye yönelirse, sorunu çözmüş olmaz. 1950'lerin sonlarına doğru Milli Korunma Kanunu'nun cezai yaptırımlarıyla fiyatların artmasını engellemeye [Devamı]
    Kamu açığı denetiminde gösterilen titizlik bugün de sürdürülmeli
    Hasan Ersel, Dr. 16 Mart 2009
    Krizle baş edebilmek için tasarruf, döviz ve kamu açığından kaynaklanan kısıtların varlığını kabul etmeliyiz. Kamu açığının denetim altında olması, tasarruf ve döviz kısıtlarının gevşemesine katkı yapabilir. 1960'ların sonlarında iktisat derslerinde gelişmekte olan bir ülkenin kalkınma hızını belirlemede en önemli iki kavramın "tasarruf" ve "döviz" kısıtları olduğu üzerinde durulurdu. 1980'lerde "açık ekonomiye" geçtik. Bu dönemde bir üçüncü kısıt bizim daha çok ilgimizi çekmeye başladı. O da "mali kısıt", yani kamu dengesiydi. Özellikle sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinden sonra (1990'lar), sanki ilk iki kısıt sanki yokmuş gibi düşünme alışkanlığı hakim oldu. Madem ki sermaye hareketleri serbestti o halde yatırım yapacaklar gerekli fiyatı ödemeye razı olduklarında dünya mali p [Devamı]