Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Siyasetteki Bart Simpson üslubu kötüdür
    Güven Sak, Dr. 26 Ağustos 2010
    Artık siyaset mevsimindeyiz. Bundan sonrası 2014'e kadar böyle gider. Hiçbir şey de olmaz. Siyasi ikbal hırslarından bir parmak öteye gidilemez. Bakın; anayasayı el birliğiyle yine birleşme değil, ayrışma vesilesi yapmayı başarmış bulunuyoruz. Aferin bize. Uganda ve daha yenilerde Kenya tam tersini becermişti. Bizde, şenlikli anayasa reformu yapacak, becerikli lider şimdilik bulunmuyor galiba. Ama bakın ben ona o kadar takılmıyorum. Siyasetteki 'Bart Simpson üslubu' dikkatinizi çekiyor mu? Ben bu aralar daha çok ona takılıyorum. Peki, Bart Simpson üslubu herhangi bir sorunu çözer mi? Gelin bir bakalım. The Simpson çizgi dizisini izlemeyi sever misiniz? Ben pek severim. Fırsat buldukça da izlerim. Televizyonların ilk prime time çizgi dizisi oydu. Ailenin ortanca çocuğu yaramaz Bart Simpson [Devamı]
    Stieg Larsson'u nasıl bilirdiniz?
    Güven Sak, Dr. 21 Ağustos 2010
    İsveçli gazeteci Stieg Larsson elektronik kitap satışları 1 milyonu geçen ilk yazar oldu. Şimdi buradan yol ikiye ayrılıyor. Serbest çağrışım yolunda ya elektronik kitap diye işe başlayabiliriz ya da Milenyum Üçlemesi sapağını seçebiliriz. Hayatta her an birden çok kapı vardır. Gelin ikinci yoldan gidelim: Doğrusu ben Stieg Larsson'u yenilerde fark edenlerdenim. Ama bakın o başlıktaki musalla taşı sorusuna gönül rahatlığı ile "İyi bilirdik" diyebilirim. 'Ejderha Dövmeli Kız'ı okudunuz mu? Beğendiniz mi? Peki, ya 'Ateşle Oynayan Kız'ı? Onu da beğendiyseniz şimdi 'Arı Kovanına Çomak Sokan Kız'ı ya da 'Arı Kovanını Tekmeleyen Kız'ı bekleyin. Bakalım çevirmen başlığını nasıl koyacak? Ben en çok en sonuncuyu sevdim. Ama elbette Lisbeth Salander ve Mikail Blomkvist'i de çok sevdim. Gelin bakın n [Devamı]
    Türk-Amerikan ilişkilerinde iki hayırın hikayesi
    Güven Sak, Dr. 17 Ağustos 2010
    Derler ki, hayırda hayır vardır. Başbakanımız bugünlerde her yerde "evet" diye dolaşıyor olsa bile, uluslararası kamuoyunda Türkiye, son dönemde, "hayır"ları ile nam salmış durumdadır. Bugün konumuz günün soğukluğudur. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ilişkileri bugünlerde pek öyle sımsıcak değil. Eskiden de böyle dönemler olmaz mıydı? Olurdu. Her dönemin soğukluğu kendisine özgüydü. Gelin bugün kısaca günün soğukluğuna bir bakalım. Günün soğukluğunun kaynağı, güne ait iki "hayır"la yakından alakalıdır. İki "hayır"ın farkını doğru kavrarsak içinde bulunduğumuz süreci daha iyi değerlendirmek mümkün olabilirmiş gibi geliyor bana. Türk-ABD ilişkilerindeki iki "hayır"ın hikayesini dinlemek ister misiniz? İsterseniz aşağıya bekleriz, efendim. [Devamı]
    Yemen'den artık kahve değil, 'kat' gelir
    Güven Sak, Dr. 14 Ağustos 2010
    Yemen'i nasıl bilirsiniz? Ben "Kahve Yemen'den gelir" diye bilirdim. Geçen hafta sonu 'kat'la tanıştım. Hem de garip bir şekilde: Aden'den kıyı şeridi boyunca Hudeyde'ye doğru giderken arabanın şoförü ve de yanında bize mihmandarlık yapmakta olan bakanlık görevlisi birden yeşil yapraklı bir otu yemeye başladılar. Öyle birden yani. Yeşil yapraklı bir bitkiyi eline aldı ve yaprakları yemeye başladı. Yol boyu onların yanakları şişti. Uygulamalı antropoloji dersi gibiydi: Nasıl kat çiğnendiğini, Aden-Hudeyde yolu üzerinde öğrendim. Katın ne olduğunun ayrıntılarını da elbette. Söylenenlere bakılırsa, Yemen'de artık kahveden çok kat üretiliyormuş. 'Kat çiğnemek' yediden yetmişe bütün Yemenliler için bir nevi milli spor gibi duruyor. Saat üçten sonra etraf hafif yana kaykılmış, birbirleriyle konu [Devamı]
    Artan girdi maliyetleri kur tartışmasında önemlidir
    Güven Sak, Dr. 12 Ağustos 2010
    Sanki küresel bir Nasrettin Hoca fıkrasının içinde gibiyiz. Kaybettiğimizi buldukça seviniyoruz. Dünyanın her tarafında her ülke yaklaşık iki yıldır devam eden iktisadi krizin hasarını telafi etmeye çalışıyor. Dolayısıyla işin ikili bir karakteri var. Bir yandan 2 yıl önceki gibi çukurun dibinde değiliz. Öte yandan çukurdan çıkmış da değiliz. Aralarda bir yerdeyiz. Bu arada bazı ülkeler diğerlerinden daha iyi performans gösteriyor. Türkiye ise en iyiler arasında değil. Neden değil diye irdelemeye devam edeceğiz. Ama önce başladığım işi bitireyim. Geçen hafta "Neden liranın değerinden yakınıyorlar" diye sohbete başlamıştım, laf yarım kaldı. İsterseniz bugün yarım bıraktığımı tamamlamaya çalışayım. Tamamlayayım ki "Ne yapmalı" bölümüne gelebilelim. Tespitten teşhise, oradan da reç [Devamı]
    Memlekette sanayi politikası vardı da mı, biz çakma ihracatçı olduk
    Güven Sak, Dr. 10 Ağustos 2010
    Türkiye ekonomisi 2008 krizinin ilk dalgasını atlattığından beri iç talebe dayalı olarak toparlanıyor. İhracat pazarlarındaki toparlanma göreli olarak daha yavaş gerçekleşiyor. Avrupa'daki uzatmalı kriz ve oradaki toparlanmanın yavaşlaması burada önemli. Kızışan rekabetin ihracatçılarımızı zorlamasını da buna eklemek gerekiyor. Toparlanmanın, esas olarak, iç talebe dayalı olması, cari işlemler açığı meselemizin bu yıl daha fazla göze çarpmasına neden oldu. Türkiye kriz sonrasında, önceki yılları bir kenara koyarsak, geçen yıla göre, büyüyor. Bu arada, ithalat, ihracattan daha fazla artıyor. İhracat kendine özel şartlar nedeniyle pek fazla kıpırdanamayınca, ithalattaki artış daha bir göze çarpıyor. Bu neyi gösteriyor? Üretmek için ithalat yapmak zorunda olduğumuzu elbette. Dün i [Devamı]
    Bağdat'ta elektrik hâlâ günde beş saat
    Güven Sak, Dr. 07 Ağustos 2010
    "Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Irak'ta neden başarısız oldu?" diye merak edenlerin geçen ay elektrik talebiyle gösteri yapanlara bakması gerekiyor. Başarısızlığın Irak'ta iki adı var bu günlerde: Biri 'kahraba' (elektrik), öteki ise 'amn' (emniyet). Dışarıdan bakanlar çoğunlukla güvenlik meselelerine takılıyorlar. Nasıl takılmayalım? Her yerde bir bomba patlıyor. Ama Irak'ta meselenin halkın gündelik yaşamıyla ilgili somut bir yönü de var. Amerikan işgalinin neredeyse sekizinci yılında Bağdat'a hâlâ günde beş saat elektrik verilebiliyor. O da gün boyu aralıklarla. Bu ağustos ayında Bağdat'ta hava sıcaklığı 50 derece olacak. Ve günlük elektrik istihkakı temmuz ayında günde beş saatmiş. Şimdi Obama'nın Irak'tan neden bir an önce gitmek istediğine bir de bu açıdan bakalım ister [Devamı]
    Şimdi bu kur meselesine nasıl bakalım
    Güven Sak, Dr. 05 Ağustos 2010
    Eskiden böyle olmazdı. İçeride sinirler siyasi alacak-verecek davalarından gerilmeye başlayınca döviz kuru, zembereğinden boşanıverirdi. Ama bakın şimdilerde pek de öyle olmuyor. Yüksek Askeri Şûra etrafında pazarlıklar devam ederken Türk Lirası, usul usul değer kazanmaya devam ediyor. O, değerlendikçe ya da nominal olarak bakıldığında, hep aynı yerde kaldıkça diyelim isterseniz, ihracatçılar huzursuzlaşıyor. Onlar huzursuzlaştıkça, konuyla ilgili bakan da bir telaşla arada bir kendini kaybediveriyor. Şenlikli oluyor. Şimdi buna nasıl bakmak lazım? Türk Lirası, içerideki yoğun pazarlıklara karşın neden değer kaybetmiyor? İhracatçılar, Türk Lirası'nın bu 'siyasi gelişmeler karşısındaki' aldırmaz tavrına neden bu kadar sinirleniyor? Herkes neden dönüp dönüp Merkez Bankası'na kızı [Devamı]
    Orta gelir tuzağından sakının
    Güven Sak, Dr. 03 Ağustos 2010
    Arada hiç gökyüzüne bakıyor musunuz? Bakmıyorsanız mutlaka bakın. Özellikle Ankara ve İstanbul'da insanın gözüne, önce tarifeli sefer yapan kocaman uçaklar takılıyor. Arada özel bir uçak da geçiyor. Bir de geçen helikopterleri izliyorsunuz. Bundan otuz yıl önce ben küçükken, kafanızı gökyüzüne kaldırdığınızda ortada böyle bir manzara olmazdı. Olsa da geçenler askeri helikopter ya da savaş uçakları olurdu. Bu günlerde Türkiye'nin nasıl değiştiğini görmek için pencereden dışarı bakmak yeterlidir. Özellikle de benim kuşağım için bu böyledir. Ama bugüne kadar alınmış olan mesafenin ihtişamı, Türkiye'nin geldiği kritik eşiği gözden kaçırmamıza neden olmamalıdır. Türkiye, artık orta gelir tuzağının çok yakınındadır. Ülkeyi, orta gelir tuzağından korumak gerekir. Son günlerde ihracat p [Devamı]
    Yuri Lujkov neden bu kez gidici gibi duruyor
    Güven Sak, Dr. 31 Temmuz 2010
    Yuri Lujkov Moskova'nın hem valisi hem de belediye başkanı. Tam on sekiz yıldır Moskova bölgesini canının istediği gibi yönetiyor. Şimdiye kadar üç cumhurbaşkanı, on tane başbakan, altı adet parlamento seçimi, Çeçen savaşı ve bir de kocaman finansal kriz görmüş. Ama bakın bu kez Medvedev onu atamaz diyor konuşanların çoğu. Alametleri tek tek sıralıyorlar, "Başkan bu kez neden gidicidir" diye. Ama belli mi olur? On sekiz yıl Moskova'yı idare etmek kolay mı? Bizim buralarda da kolayca bulabileceğiniz bir hikaye aslında Yuri Lujkov'un serüveni. Bu coğrafyada Türkiye'de bir gariplik olmadığına karine olarak dinlemekte fayda var. Hem de Sovyetler Birliği dağıldığından beri oralarda neler oluyor bir bakmak da faydalı. Bir süre önce "O, Stalin boyalı otobüsün Saint Petersburg sokaklar [Devamı]