Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Türkiye G-20'de neden daha aktif değildir
    Güven Sak, Dr. 29 Eylül 2009
    Türkiye'nin G-20 içinde yer alıyor olması önemlidir. Bir adım daha gidelim: Türkiye'nin bu günlerde G-20 içinde yer alıyor olması önemlidir. Dünyamızda iş yapma biçimi 2008 krizi ile birlikte bu günlerde değişmektedir. Bu çerçevede, G-20, yeni küresel iktisadi yapılanmanın mimarisinin şekilleneceği bir platforma dönüşme eğilimindedir. Pittsburgh toplantısında, ileriye yönelik iktisat politikası koordinasyonu konusundaki kararlara bu çerçevede bakılmalıdır. G-20'ye dahil olmak demek, bu çerçeveden bakıldığında, yeni küresel düzenin biçimlenme sürecinde etkili olabilme imkânıdır. Ancak Türkiye aktif bir G-20 üyesi ülke görünümünde değildir. En azından şimdilik değildir. Peki, neden bu böyledir? Bugünkü sohbetin konusu tam da budur. Merak edenleri aşağıya bekleriz efendim. Sorudan [Devamı]
    Gayri safi yurtiçi hasıla ölçütü gelişmeyi ölçmede yetersiz mi
    Hasan Ersel, Dr. 28 Eylül 2009
    Sabit fiyatlarla hesaplanan GSYH'deki yüzde değişme olarak ölçülen büyüme hızının yükselmesi başta iktidar olmak üzere herkesin yüzünde gülümsemelere yol açarken, tersine bir hareket olunca yüzler asılıyor ve parmaklar hükümete doğru sallanmaya başlıyor. Fakat şimdi iktasatçılar bu kavramı tartışmaya açtı.   2008 yılının şubat ayında Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy, üç seçkin iktisatçıdan bir komisyon oluşturup gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) kavramının iktisadi başarımın ve toplumsal gelişmenin bir göstergesi olarak yeterliliğinin değerlendirilmesini istemiş. Bu komisyona verilen görev GSYH'nin ölçümünde karşılaşılan sorunların ortaya konulmasını kapsadığı gibi, yeni seçeneklerin önerilmesi, değişik ölçme yöntemlerinin yapılabilirlikleri açısından kaşılaştırılması da var.   [Devamı]
    Programın başarı koşulları ve IMF
    Fatih Özatay, Dr. 27 Eylül 2009
    Bu ayın ortasında açıklanan Orta Vadeli Program'ın başarı koşullarını tartışmaya başlamıştım. Son yazımda değindiğim koşullar şunlardı: Maliye ve para politikası değişkenlerine ilişkin 2010-2012 için verilen sözlerin 'yapılabilir' olması gerekiyor. İkincisi, bu değişkenlerle büyüme ve işsizlik oranları gibi herkesi ilgilendiren değişkenler arasında bir ilişki olmalı ki, 'yapılabilirlik' bir işe yarasın. Bu iki koşulun yerine gelmesi açısından bir sorun yok gibi görünüyor. Üçüncü ve yerine getirilmesi asıl zorlu olan koşul, para ve maliye politikasına ilişkin değişkenleri söz verdiğimiz düzeylerde tutacağımıza dair güven sağlamak. Orta vadeli mali kural uygulamasına sağlam bir yasal altyapı ile geçilmiş olsaydı bu açıdan içimiz rahat olacaktı. Burada bir risk var; ama gerekli yas [Devamı]
    İhracatçılar desteklenmeden işsizlik zor azalır
    Güven Sak, Dr. 26 Eylül 2009
    Türkiye'de ve dünyada alışık olmadığımız bir dönemden geçiyoruz. Eski alet kutusunun anlamını yitirdiği noktadayız. Bu dönemin dinamiklerini eskiden kullandığımız kavramlarla niteleyebilmemiz mümkün değil. Tembel iktisatçıların söylediklerine hiç girmeyip, sorumuzu soralım: Böyle bir dönemde ekonomiye nasıl bakmak gerekir? Gayet basit: İşsizlik ve istihdam verilerinin bize neler söylediğini daha iyi analiz etmeye çalışarak. Kalanı kocaman bir boş laftır. Bugünlerde bir iktisatçı sizlere, "Büyük bir kur hareketi olmadı, demek ki IMF'ye ihtiyaç yokmuş" diyorsa, ya okumakta olduğunuz yazıyı tam orada okumayı kesin ya da izlediğiniz televizyon kanalını hemen değiştirin. Tabii canınız boş laf dinlemek istemiyorsa, öyle ya, bazen mırıl mırıl boş laf dinlemek hoş bile gelebilir. Koca [Devamı]
    G-20 ve Türkiye
    Hasan Ersel, Dr. 25 Eylül 2009
    G-20 toplantısına ilgi çekmeye yönelik çabalar yoğun. Özellikle de ABD'de. G-20 toplantısında hangi kararların alınacağı ya da alınması gerektiği konusunda kafa yoran, kalem oynatanların sayısı epeyce fazla. Ancak olayın ilginç bir yönü daha var: G-20'nin resmi hiçbir kimliği yok. Özüne bakarsanız, bazı ülkeler, kendi aralarında dünyanın ekonomik sorunlarını görüşüp tartışmakta yarar görmüşler. Onu yapıyorlar. Olup biten bu. Aslında G-20 adı bile pek doğru değil. "G-20 küsur" demek gerek. Çünkü bu grubun üyeleri 19 ülke, Avrupa Birliği ve bazı uluslararası kuruluşların yöneticileri. Peki kim seçmiş bu üyeleri; özellikle de ülkeleri? 1999'da G-7 toplantısında kararlaştırılmış. Ölçüt dünya ekonomisinde GSYH ile ölçüldüğünde en büyük ağırlık taşıyan 31 ülkeden birisi olmak. Bu durumda akla bu [Devamı]
    Programın başarı koşulları
    Fatih Özatay, Dr. 24 Eylül 2009
    Orta Vadeli Program'ın (OVP) 2010-2012 dönemi için büyüme öngörüleri şöyle: 2010: Yüzde 3.5, 2011: Yüzde 4, 2012: Yüzde 5. Bu öngörüler gerçekleşirse büyüme hızımız program döneminin ilk iki yılında potansiyelinin altında kalacak, son yılında ise potansiyeline yaklaşacak. Küresel deneyimden biliyoruz ki işsizliğin kriz öncesindeki düşük düzeyine gelmesi, milli gelirin kriz öncesindeki yüksek düzeyine geri dönmesine kıyasla çok daha uzun sürüyor. OVP'nin bu deneyime uygun olan işsizlik öngörüleri ise şöyle: 2010'da yüzde 14.6, 2011'de yüzde 14.2 ve 2012'de yüzde 13.3. Kriz öncesinde, 2007'de bu oran yüzde 10.3 düzeyindeydi. Özet olarak, potansiyel büyüme hızımıza üç yıl sonra ulaşacağımız ve işsizlik oranının bu sürede kriz öncesi düzeyine dönmek bir tarafa, onun 3 puan üzerinde [Devamı]
    Brezilya'nın notu yükselirken bizim görünümümüz olumluya döndü
    Güven Sak, Dr. 24 Eylül 2009
    Şeker Bayramı tatili gelişmeleri unutturmamalı. Bu ara pek çok olumlu gelişme izledik. Dünyada sanki işler daha olumluya döner gibi öyle değil mi? Gelin buradan başlayalım. Öncelikle Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Sayın Ali Babacan'ın yoğun çabaları ilk meyvelerini verdi. Kamu maliyesinde inkâr dönemi sona erdi. Arada Katılım Öncesi Ekonomik Program (KEP) ile de inkârdan dönüyor gibiydik ama aynı dönemde hem hükümet hem de bürokraside ayrıntılı değişiklikler yapıldı. Ekonomi bir süre ikinci planda kaldı. OVP ile birlikte, mali vaziyetteki inkârcı yaklaşımın yerini kabule bırakması ile kamu maliyesindeki felaket hepimiz için görünür hale geldi. Esasen, bundan önce TEPAV raporlarında ortaya konulan mali görünümle kamunun kendi raporlarında ortaya konulan mali görünümün birb [Devamı]
    OVP ve Merkez Bankası bağımsızlığı
    Fatih Özatay, Dr. 21 Eylül 2009
    2001 krizi sonrası uygulanmaya başlanan 'Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı'nın en önemli unsurlarından biri Merkez Bankası'nın bağımsızlaştırılmasıydı. Bağımsızlık merkez bankalarının başlarına buyruk davranmaları anlamına gelmiyor. Çoğu ülkedeki ve bu arada bizdeki uygulama şöyle: Yasaları, merkez bankalarının ana amaçlarının fiyat istikrarının sağlanması olduğunu belirtiyor. Bu çerçevede hükümetler onlara yıllık ve orta vadeli bir enflasyon hedefi veriyorlar. Bazı durumlarda merkez bankalarının da görüşlerini alarak hedefi saptıyorlar. Ama sonuçta asıl sorumluluk hükümetlerin. Yani 'davul kimin boynundaysa tokmak da onda.' Bu hedef saptandıktan sonra, hedefe uygun teknik ayrıntılar, diğer bir ifadeyle para politikasının uygulanması merkez bankalarına bırakılıyor. Hedeflerden sapm [Devamı]
    Sanayi büyüme rakamları arasındaki büyük fark
    Fatih Özatay, Dr. 20 Eylül 2009
    Son günlerde ekonomi basınında üzerinde önemle durulan bir nokta var: İkinci çeyrek yıllık dönem için geçen hafta içinde açıklanan milli gelir büyümesi rakamları ile daha önce açıklanan sanayi üretim endeksi (büyümesi) rakamları arasında önemli farklılık olduğu vurgulanıyor. Oysa daha önce böyle bir bu farklılığın olmadığı belirtiliyor. Gelin GSYH'nin alt kalemi olarak sanayi sektörünün büyüme hızı ile sanayi üretim endeksinden elde edilen büyüme rakamlarını karşılaştıralım. Önce son çeyrekte ne olduğunu hatırlatmakta yarar var. GSYH verilerine göre sanayi sektörü büyümesi ikinci çeyrekte eksi yüzde 8.7. Oysa aynı dönemde sanayi üretim endeksi büyümesi eksi yüzde 15.4 Arada büyük fark var. Peki, önceki dönemlerde durum nasıl? Böyle bir farklılık var mı? Veriler 1998'den itibaren [Devamı]
    Amerika'daki tartışmaları izliyor musunuz
    Güven Sak, Dr. 19 Eylül 2009
    Bu günlerde Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) 2008 krizi pek tartışılmıyor. Beyaz Saray'ın web sitesi www.whitehouse.gov'da da manşetteki dört konunun üçü 2008 krizi ile alakalı değil. Manşetin dörtte üçünü ve ABD'nin gündemini Başkan Obama'nın sağlık sigortası reformu tasarısı işgal ediyor. Tartışma öyle burada alıştığımız gibi afaki bir zeminde de yapılmıyor. Ortada son derece somut bir sağlık sigortası reformu tasarısı var. Onu beğenenler ve de beğenmeyenler tartışıyor. Reformun ne anlama geldiği ak kâğıt üzerinde siyah siyah yazıyor. Kimse burada "demokratik açılım" konusunda olduğu gibi karnından konuşmuyor. Birinin konuştuğunu öteki hemen anlıyor çünkü herkes kendi kafasından konuyu belirleyip, kendi çalıp kendi oynamıyor. Bu tartışma önem taşıyor. Bir yandan, ABD'nin [Devamı]