Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Çift karakterli bir büyüme analizi
    Fatih Özatay, Dr. 01 Nisan 2010
    Dün 2009'da ekonomimizin ne kadar küçüldüğü belli oldu: Yüzde 4.7. Tahminlerin altında bir küçülme hızı. Yeni bilgiler ışığında 2008 ve 2009'un daha önce açıklanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri de revize edildi. 2009'un ilk üç çeyreğindeki küçülme değerleri düştü. Buna karşın 2008'de daha az büyüdüğümüz ortaya çıktı. Daha önce 2008 büyüme hızını yüzde 0.9 olarak biliyorduk, 0.7 olduğunu öğrendik. Ekonomiler dibe vurduktan sonra açıklanan veriler çift karakterli oluyor. Hem iyimserlere hem de kötümserlere bol malzeme sağlıyor. Gelin son açıklanan büyüme değerlerine her iki taraftan da bakalım bugün. Önce olumlu taraf: 2009'daki küçülme hızının tahminlerin altında gelmesi sevindirici bir gelişme oldu. Keza 2009'un son çeyreğinde ekonomimizin uzun bir aradan sonra büyüme [Devamı]
    İnternete girmeyi bilmeyenin artık işi olmuyor
    Güven Sak, Dr. 01 Nisan 2010
    Türkiye'nin en önemli problemi işsizliktir. İşsizlik 2002 yılında da temel problemimizdi, 2010 yılında da hâlâ temel problemimizdir. 2002'den 2010'a ortada esasen bir değişiklik yoktur. İşsizlik ile ilgili tartışmalarda dikkati çeken husus genellikle vurgunun gençlerin işsizliği üzerinde olmasıdır. "Türkiye'de her dört gençten biri işsiz" manşeti medyamızın ilgisini çekmektedir. Ancak bu hem doğrudur, hem de doğru değildir. Rakamların bize gösterdiği tam da budur. Gençler arasında işsizlik hakikaten yaygındır ancak toplam işsizler arasında birincilik artık orta yaşlılardadır. İşsizliğin yapısını merak edenleri aşağıya bekleriz, efendim. Önce çıkan kısmın özetinden başlayalım isterseniz: Türkiye'de işsizlik bir seviyeden yeni bir seviyeye doğru yükselmiş bulunmaktadır. Fatih Özat [Devamı]
    Sonu açık müzakerenin mantıksal sonucu nedir
    Hasan Ersel, Dr. 31 Mart 2010
    Alman Büyükelçisi Dr. Eckart Cuntz, "Almanya'nın, Türkiye'nin müzakere sürecine destek verdiğini" belirttikten sonra "Daha önce imzaladığımız metinlere bağlı kalacağımızı, sözümüzü tutacağımızı taahhüt edebilirim" demiş. Kanımca bu açıklama ile Sayın Merkel'in, 'ayrıcalıklı ortaklık' teklifi yapması arasında bir çelişki yok. Verdiğiniz bir sözü kerhen tutmaya devam edebilir ama o sözün karşı taraf için önemli olan sonucunun gerçekleşmesi için kendinizi fazla sıkıntıya sokmayabilirsiniz. AB'nin Türkiye'ye taahhüt ettiği nedir? Türkiye'nin AB üyesi olması için müzakereleri başlatmak ve yürütmek. Bu müzakerelerin açık sonuçlu olması ne demek? Müzakerelerin tamamlanmış olmasının bile Türkiye'nin AB'ye üye olmasına yetmeyeceğinin başta ilan edilmiş olması demek. Yani AB Türkiye'yi ü [Devamı]
    Banka hisse senetlerindeki hareket hayra alamet olabilir
    Güven Sak, Dr. 30 Mart 2010
    Geçen hafta perşembe günü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) hızlı bir yükseliş içindeydi. İşlem gören ise esasen halka açık bankalarımızın hisse senetleriydi. Baktığınızda neredeyse dört bankanın hisse senetleri işlem gördü. Bu sayede İMKB tarihsel bir gün yaşadı. Cuma günü Sabah gazetesinde ilgili haber 'İstanbul Bankalar Borsası' başlığı ile güzel bir biçimde verilmişti. İlginç olan hareketin esasen bize özgü olmasıydı. Gelişmekte olan ülke borsalarında 'piyasa sakin'di. Aynı durum gelişmiş ülkeler için de geçerliydi. Memleketin durumuna bakarsanız, ortada, toplumsal kutuplaşma ortamını daha da belirginleştirmesi gereken, tam da bu amaçla hazırlandığı izlenimini veren bir anayasa paketi vardı. Hani ortada böyle bir çıkışı haklı gösterecek bir neden yok gibi duruyordu. S [Devamı]
    Yunanistan nefes alacak, ama pek rahat olmayacak
    Fatih Özatay, Dr. 29 Mart 2010
    Geride bıraktığımız hafta Yunanistan açısından oldukça heyecanlı geçti. Hafta sonuna doğru Avrupa Birliği'nin avro bölgesinde yer alan ülkelerin liderlerinin toplantısında alınacak kararlar komşumuz açısından hayati önem taşıyordu. Peki, yapılan açıklamalardan ortaya çıkan kurtarma planı, Yunanistan'a rahat nefes aldıracak mı? Kısa cevap şu: Nefes aldıracak da, o nefes alış biçimi çok rahat olmayacak. Bazı tasarım sorunları var. Açmaya çalışayım. Hatırlayacaksınız; Yunanistan'ın durumu elbette anlayabildiğim kadarıyla, bu köşede daha önce birkaç kez yer aldı. 2001 krizinde karşı karşıya kaldığımız sorunlardan çok daha ağır değildi komşunun sorunları. Türkiye, krizden hemen sonra yürürlüğe konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ile 2001 krizini nasıl yendi ve 2007'ye doğru çok dah [Devamı]
    Ayrıcalıklı ortaklık
    Hasan Ersel, Dr. 29 Mart 2010
    Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye ile AB arasında en fazla 'imtiyazlı [ayrıcalıklı] ortaklık' adını verdiği türden bir ilişki olabileceğini hep söylemişti. Türkiye'ye yapacağı ziyarette de bunu vurgulayacağı anlaşılıyor. Sayın İdiz'in, Sayın Merkel ile bir grup Türk gazetecinin yaptığı görüşme üzerine yazdığı çok güzel yazıda [Semih İdiz "İmtiyazlı Ortaklıkta Israrlı", Milliyet, 24 Mart 2010] bu ve diğer konularda Sayın Merkel'in hangi yaklaşımı belirttiği çok açık bir biçimde ortaya konulmuş. Sayın Merkel şöyle söylemiş: "İmtiyazlı [ayrıcalıklı] ortaklık dediğim zaman bu, şu anlama geliyor: Türkiye ile AB arasında iç içe geçmiş ilişkilerimiz var. Müzakere edilen 35 fasıl var. Bunlardan 27-28'i eminim ele alınabilir ve bu da gerçekten imtiyazlı bir ortaklık anlamına gelir [Devamı]
    Özendiriciler ve kurumlar
    Fatih Özatay, Dr. 28 Mart 2010
    Özendiriciler iktisat kuramında temel bir öneme sahip. İnsan davranışlarını belirliyorlar. Mesela gelişmişlik düzeyiniz ne tür özendirici mekanizmalar tasarlayıp kurduğunuz ile yakından ilgili. İktisatçılar bu nedenle teşvik mekanizmaları tasarımına özel önem verirler. Gelişmişlik düzeyi gibi 'ulvi' konulara girmeden, daha önce sözünü ettiğim ilginç bir kitaba döneyim. Levitt ve Dubner, Freaknomics adlı kitaplarının (Boyner yayınları tarafından 'Görünmeyen Ekonomi: Dünya Gerçekten Nasıl İşliyor?' adıyla yayınlandı) birinci bölümüne şu örnekle başlıyorlar: Çocuk yuvalarının karşılaştığı temel sorunlardan bir tanesi bazı ebeveynlerin akşam çocuklarını yuvadan almakta gecikmeleri. Yuvada geç saate kadar neden kaldığını anlamayıp huysuzlaşan çocuklar bir yandan, yuvada fazla mesai y [Devamı]
    İşsizliğe karşı el âlem boş durmuyor
    Fatih Özatay, Dr. 25 Mart 2010
    1997'de yaşadığı derin krizden sonra Güney Kore'de de işsizlik oranında sıçrama oldu. 1996'da yüzde 2.5 civarında olan bu oran 1998'de yüzde 7'ye yükseldi. Kore bu tarihten sonra uyguladığı politikalarla işsizlik oranını 2002'de yüzde 3.3 düzeyine indirdi. Kore bu başarıyı nasıl sağladı?1997 krizinin etkilerini azaltmak için bir yandan küçük işletmelere kredi desteği verildi ve işsizlik sigortası olanakları kullanılarak işçilerin işlerinde kalmaları sağlanmaya çalışıldı. Öte yandan, yaygın biçimde mesleki eğitim kursları açıldı; işgücünün beceri düzeyi geliştirildi. Bu kurslardan yararlanan sayısının 700 bini geçtiği belirtiliyor. Aynı zamanda işsizlik sigortasından yararlanma koşulları kolaylaştırıldı. Bir de kamunun önemli bir altyapı iyileştirme hamlesine giriştiğini vurgulama [Devamı]
    Türkiye'nin problemi işsizliktir
    Güven Sak, Dr. 25 Mart 2010
    Yürek burkan o banka reklamını hatırlıyor musunuz? Hani küçük bir çocuk sesi anlatıyordu. Anlattıkları küçük bir çocuğun asla dert etmemesi gereken şeylerdi. Ama o son derece ciddi bir biçimde anlatıyordu. Buna göre onun bu yılbaşındaki en büyük dileği 'abisinin bu yıl içinde iş bulması'ydı. Bunu gerçekleştirmenin yolu herkesin bankada mevduat hesabı açtırmasıydı. Böylece banka da işletmelere kredi açabilecekti. Krediyi alan işletme ise 'abisini işe alacak'tı. İşte bu günlerde hayatın içinde olan budur. Derdimiz tam da bu noktadadır. 2001 krizi zaten her ailede bir işsiz bırakmıştı. 2008 krizi her ailede birden fazla işsiz bırakma potansiyelini içinde barındırmaktadır. 2001 krizi sonrasında orta yaşlı işsizlerin sayısında bir artış olmuştu. Bu kez kriz genci yaşlıyı ayırıyor [Devamı]
    'En zenginlerden' ABD'nin zor durumu
    Hasan Ersel, Dr. 24 Mart 2010
    Nouriel Roubini, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkelerin durumunun hiç de iç açıcı olmayacağını söylüyor. Nedeni de kamu açıklarının ve dolayısıyla kamu borç yükünün çok artması. Akla şu gelebilir: "Gelişmiş ülkeler, özellikle ABD, kendi parası cinsinden borçlanabiliyor. Dolayısıyla Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin, karşılaştığı borcunu ödeyememe sorunu bu ülkeler için yok. Gerektiğinde para basar, borçlarını öderler". Ancak kamu borcunun parasallaştırılması er ya da geç enflasyona yol açar. Verilen borcun reel değeri düşer. Borç verenler sermaye vergisi ödemiş gibi olurlar. Bunu öngörecekleri için de borç vermeyi keserler. İşte size kriz. IMF de aynı fikirde. Başkan Yardımcısı John P. Lipsky, 21 Mart 2010'da Beijing'de yaptığı bir konuşmada "en zengin ülkelerde" kamu [Devamı]