Arşiv

  • Mayıs 2024 (5)
  • Nisan 2024 (15)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)

    Mali kurala nasıl uyulacağı da önemli
    Fatih Özatay, Dr. 01 Şubat 2010
    Bir süredir mali kural üzerine yoğun çalışma yapılıyor bürokrasinin ilgili kurumlarında. Yoğun da tartışma var kural hakkında. Düşünülen kuralın çerçevesi ilk defa 2009'un eylül ayında açıklanan Orta Vadeli Program'da yer aldı. Perşembe günü bu köşede Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın İstanbul'da yaptığı toplantıda tekrar tartışmaya açtığı mali kurala ilişkin bazı değerlendirmeler yer aldı. Mali kurala ilişkin o yazıda yer almayan, toplantıda görüşlerimi dile getirirken belirtmeyi unuttuğum ama dikkate alınması gereken bir önemli nokta daha var.Şu: Bütçede mali kurala uygun biçimde ayarlamanın nasıl yapılacağı da önemli. Mali kural şöyle işleyecek: Çeşitli nedenlerle kamu açığı bir yıl öncesinden planlanan düzeyden saparsa, daha sonraki yıllarda bu sapmanın nasıl telafi edileceğ [Devamı]
    Obama, mali kesimi düzenleyen mekanizma yaratabilir mi?
    Hasan Ersel, Dr. 01 Şubat 2010
    Obama yönetimi, bankacılık alanında yeni düzenlemelere gidiyor. Ancak düzenlemenin nasıl gerçekleştirileceği, içinin nasıl doldurulacağı henüz belli değil. Böyle köklü bir reformu yürürlüğe koyabilmek o kadar kolay değil.   ABD'de, dünyanın kalanında olduğu gibi, kamuoyu, başta bankalar olmak üzere tüm mali kurumlara karşı tepkili. Her fırsatta bu tepkisini de gösteriyor. Tepkinin somutlaştığı konu da mali kurumların üst yöneticilerinin aldıkları primler. Bu kişilerin hırslarını tatmin etmek için kendilerine bu derece yüksek prim ödendiği görüşü sıkça dile getiriliyor. Hatta Başkan Obama'nın konuşmalarında, bu olup bitenlere yol açan önemli nedenlerin başında "hırs" (kullanılan kelime "greed", açgözlülük olarak da Türkçeye çevirmek olanaklı) yer aldı. Kamuoyunun, hırsın tatmin edilmesi içi [Devamı]
    Neden kalıplarla düşünüyor çoğu iktisatçı?
    Fatih Özatay, Dr. 31 Ocak 2010
    'Çok zor' bir soruyla yazıya başlayayım: Kilogramı 5 lira olan portakalın biriminin lira karşılığını 'kilogramı 5 lira olan' yerine daha kısaca nasıl ifade edersiniz? Herhalde şöyle: 5 lira/kg. Arsaysa bin lira/metrekare. Hadi biraz daha bilimsel gidelim: Hız için metre/saniye, basınç için mesela Newton/metrekare.Ciddi iktisat bölümlerinde makroiktisat derslerinin ikinci sınıf düzeyinde olanlarında okutulan birkaç kitaptan biri, MIT profesörlerinden Blanchard'ın makroiktisat kitabı. Bizim üniversitede de o kitabı okutuyoruz. Son baskısında kitabın 'açık ekonomi' kısmında bir değişiklik yapmış Blanchard. Şu: Döviz kurunun tanımını değiştirmiş. Eski baskılarda ki kendisi Fransız kökenli olduğundan olacak, daha çok Avrupalıların kullandığı gibi kullanıyordu kuru: Kurdaki artış yerli [Devamı]
    Büyüme kirli olmak zorunda mıdır?
    Güven Sak, Dr. 30 Ocak 2010
    Türkiye, 2002'den beri etkileyici bir biçimde değişiyor. Bir yandan yüksek büyüme oranları, öte yandan ise hızla değişen bir iktisadi yapı. Türkiye giderek artan bir hızla dünyalı bir ekonomiye sahip oldu bu dönemde. Tam da o nedenle 2008 küresel krizinden en çok etkilenen ülkelerden biri de Türkiye oldu. Bunu söylemek için herhalde "füzelerin nasıl uçabildiğini" bilmek filan da gerekmiyor. Küresel ekonominin ayrılmaz bir parçası olanın, küresel krizden en çok etkilenmesi de kaçınılmaz. Kalanı boş laftan başka bir şey değil. Türkiye, 2002 yılından beri hem niceliksel hem de niteliksel göstergeler açısından hızlı bir değişim sergiliyor. Şimdi bunların harikulade bir dönüşüm resmi olarak alt alta yerleştirilebilmesi esasen mümkün. Ama bakın tam da öyle olmuyor. Peki, neden hızlı [Devamı]
    Mali kuralı inandırıcı ve sürdürülebilir kılmak. Nasıl?
    Fatih Özatay, Dr. 28 Ocak 2010
    Bari ben de eksik kalmayayım. Eksik kalmamak için yazmam gerekiyor. Böylelikle 'o' toplantıya benim de katıldığımı öğrenmiş olacak bu köşenin okuyucuları. 'O' toplantı ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın çarşamba günü İstanbul'da bazı akademisyen ekonomi köşe yazarlarıyla yaptığı toplantı. Benim dışımdaki köşe yazarlarının hepsi İstanbul'da ikamet etmekteyken, bu karda kışta Ankara'dan ta oralara giden bendenizin bu eylemi sanırım bu köşenin okuyucuları tarafından takdir edilecektir. Herkes yazdı; haber değerini yitirdi denilebilir. Ama tam da öyle değil. Toplantının en çok süre alan konusu 'mali kural'dı. Bu çok önemli bir konu. Muhtemelen bu köşede daha önce de bu konuya birkaç kez değinildiğine şahit oldunuz. Bir kez daha ele almak istiyorum. Bu sefer bir de [Devamı]
    Balyozsuz reform olmaz mı
    Güven Sak, Dr. 28 Ocak 2010
    Türkiye'nin bir geniş siyasi mutabakat zeminine ihtiyacı vardır. Yalnızca anayasasını değiştirmek için değil, bütçesini sağlam ilkelerle yapabilmek için de. Türkiye'nin demokratik siyasi tarihi mali disiplinsizlikler geçidi gibidir. Gün geçmez ki, biri "Onlar ne verirse, beş lira fazlası" demesin. Hep ceremesini çekeriz ama biz onu yine de hep yaparız. Bugünkü IMF'den gelecek üç kuruşa muhtaç halimiz tam da mali disiplinsizlik eseridir. Peki, kamu maliyesindeki reformlara hiç baktınız mı? Bakın, mesela, ülkemiz bugüne kadar demokratik dönemlerde kapsamlı vergi reformu yapabilmiş değildir. Gelir Vergisi Kanunu 1947 yılında yürürlüğe girmiştir. Değişiklikleri, 1960 darbesi ve 1971 muhtırasına rastlamaktadır. 1980 darbesi ise KDV dahil bir dizi reform çabasını gündeme getirmiştir. [Devamı]
    IMF ile stand-by yapma girişiminin riskleri
    Hasan Ersel, Dr. 27 Ocak 2010
    Hükümetin IMF ile stand-by yapmasının yararlı olacağını düşündüğümü pazartesi günü yazmıştım. Küresel kriz sorunu ortaya çıkmadan önce de bu görüşteydim. Gerekçem de Türkiye'de bir "politika saygınlığı açığı" olmasıydı. Bu, yakın tarihimizden bugüne kalan bir miras. Yabancıların, Türkiye'de işlerin doğru yönde gittiğine inanmaları için, bir dış "güvenilir" kurumun görüşüne gereksinimleri var. Küresel kriz bu gereksinimi daha da artırdı. Gerçi, IMF'nin kendinden bekleneni pek de iyi yerine getirmediği söylenebilir ama bu, onun tekel konumunda olması gerçeğini değiştirmiyor. IMF ile anlaşma yapılmaya çalışılmasının riskleri var mı? Var. Bunların başında, toplumda bu arayışın "zorunluluktan kaynaklandığı" izlenimini doğurması olasılığı geliyor. Bunun önemli bir nedeni de hükümetin, daha önce, [Devamı]
    2010 yılının makul ve mantıklı hikâyesi nedir
    Güven Sak, Dr. 26 Ocak 2010
    Hiç düşündünüz mü? İşiniz, yabancı yatırımcılara Türkiye'ye yatırım yapmanın faziletlerini anlatmak olsaydı. Acaba 2010 yılında onlara ne anlatırdınız? Hayır, adamlar yerkürenin her tarafında zaten yatırım yapıyor olmasalardı o kadar da mesele olmayabilirdi. "Efendim, krizden en hızla toparlanarak çıkmakta olan ülke Türkiye'dir ve de öyle olacaktır" derdiniz. Bu lafa başlayınca kaşları kalkıyorsa, "Biliyorsunuz, acayip bir Orta Vadeli Programımız var. Kendisi son derece güvenilir. Hükümetimizin ne yapacağı daha şimdiden belli" derdiniz. Cesaretiniz daha da iyiyse, hani iki tek de atmışsanız, "Zaten biliyorsunuz, bu küresel kriz de bizi teğet geçti. En az hasarı bizim memleket gördü" diyebilirdiniz. Hatta hatta, "Vallahi, esasen IMF ile anlaşmak mecburiyetimiz yok ama asla gerek [Devamı]
    Dövizle borçlan, likiditeyi önle
    Fatih Özatay, Dr. 25 Ocak 2010
    Başka bir şey düşünürken insan okuduğunu pek de anlamıyor. En azından benim için öyle. Bu sıralar hayat biraz yoğun geçiyor; yine başka bir şeylere dalmışken okumuşumdur herhalde diye düşünmeye başlamıştım ki öyle değilmiş. Cuma gününün gazetelerine tekrar baktım; aklımda kalanda bir yanlışlık yokmuş. [Devamı]
    Hükümet neden IMF ile anlaşmak istiyor
    Hasan Ersel, Dr. 25 Ocak 2010
    Sayın Ali Babacan'ın geçen hafta bazı iktisat yazarlarıyla yaptığı toplantıda gündeme gelen konulardan birisi de "IMF ile bir anlaşma yapılması seçeneği" idi. Toplantıda edindiğim izlenimler çerçevesinde görüşümü özetlemeye çalışacağım.  Türkiye küresel krizden oldukça etkilendi. İşsizlikte toplumsal rahatsızlık doğuracak ölçüde artış oldu. GSYH ciddi bir biçimde düştü. Hem ihracat gelirlerimiz hem de ithalatımızda önemli düşüşler oldu. Ancak, ithalattan gelen etki daha fazla olduğu için cari açığımız ciddi ölçüde azaldı. Kamu açığı ise önemli ölçüde arttı. Buna karşılık enflasyon ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmadı. Bankacılık kesiminde ise diğer gelişmekte olan ülkelerde olduğu üzere, bir sarsıntı yaşanmadı. Kabaca 2010 başında Türkiye ekonomisi epeyce sarsılmış, ancak işlevselliğini k [Devamı]