Arşiv

  • Nisan 2024 (13)
  • Mart 2024 (19)
  • Şubat 2024 (19)
  • Ocak 2024 (18)
  • Aralık 2023 (17)
  • Kasım 2023 (14)
  • Ekim 2023 (15)
  • Eylül 2023 (12)
  • Ağustos 2023 (21)
  • Temmuz 2023 (18)
  • Haziran 2023 (13)
  • Mayıs 2023 (9)

    Her veri bilgi midir
    Hasan Ersel, Dr. 04 Ocak 2008
    Dışa açılma deneyimimiz başladıktan sonra dünyada neler olup bittiği ile biraz daha fazla ilgilenmeye başladık. Başka ülke ekonomilerinde olup bitenlerin bizler üzerindeki etkilerini hesaba katmamız gerektiğini, bazen yüksek fiyat ödeyerek öğrenmeye başladık. Bu yönde yeterince yol aldık mı, emin değilim. Ama giderek başka ülkelerdeki iktisadi verilerin eskiye oranla çok daha ilgi çektiği açık. Hele son birkaç yılda ABD ekonomisine ilişkin verileri neredeyse Türkiye'ninkilerden daha fazla duyar hale geldik. Televizyon kanallarında sık sık "ABD'nin filan verisi falan gün yayımlanacak" türü haberler veriliyor. Amerikalılar da sözlerinin eri oldukları için o gün bu veriler yayımlanıyor. Bu defa televizyonlar ve gazeteler bu verileri bizlere duyuruyor. Peki biz bunları duyunca bilgil [Devamı]
    Amerikan tüketicisinin neşesi hepimizi ferahlatır
    Güven Sak, Dr. 04 Ocak 2008
    Bugünlerde Amerikan tüketicisi gözümüzün bebeği. Herkes işi gücü bırakmış bir halde, ABD kaynaklı bankacılık krizinin Amerikan tüketicilerinin neşesini kaçırıp kaçırmadığını, kaçırdıysa ne kadar kaçırdığını keşfetmeye çalışıyor. Aralık başında, bizde olmayan ama ABD'de olan, fon akımları tablosunun 2007 yılı 3. çeyrek rakamları yayımlandı. Rakamlara bakıldığında, Amerikan hanehalkı servetinde, bankacılık krizinden kaynaklanan, bir büyük olumsuz etki görünmüyor. Konut yatırımlarından gelen kayıp, tahvil ve hisse senedi yatırımlarından gelen kazançla dengelenmiş gibi duruyor. Bakın bu iyi haber. Bankacılık krizinden gelen hasar, bir tek bankalardaki hasarla sınırlı kalacaksa, krizin etkileri daha kolay yönetilebilir. Değerlendirmemize buyurun, efendim. İsterseniz değerlendirmeye, [Devamı]
    Likidite bolluğu ve büyüme
    Fatih Özatay, Dr. 03 Ocak 2008
    Kriz sonrasındaki yüksek büyüme hızının nedenleri hep kafamı kurcalıyor. Kurcalıyor çünkü bu dönemde büyümeyi olumlu yönde etkileyecek çok sayıda faktör birlikte gerçekleşti: Bunların başında da uyguladığımız güçlü ekonomik program ve olumlu dış koşullar (özellikle küresel likidite bolluğu) geliyor. Bunların hangisi başat? Biri olmadan diğeri olabilir miydi? Birkaç yazı bu konu etrafında kalmak istiyorum.Büyüme hızımız hakkında yapılan yorumlar 'Biz hiçbir şey yapmadık, yaptıklarımız zaten yanlıştı, kaderimizi yabancılar çizer' uç noktasına kadar gidebiliyor. Bu kadar keskin olmayanlar 'Büyüme sürdürülebilir değil ki' diyip işin içinden çıkabiliyorlar. Gelin yakından bakmaya çalışalım büyümenin arkasındaki nedenlere. 2002-2006 döneminde ortalama büyüme hızımız 7.2 düzeyine çıktı [Devamı]
    Profilo Telra hadisesi, sonsuz yorgunluklar yılında neyi ıskaladığımızı göstermektedir
    Güven Sak, Dr. 01 Ocak 2008
    Bugün 2008 yılının birinci günü. Her başlangıç umut doludur. Geçen yılın nasıl geçtiği ise baktığınız açıyla yakından alakalıdır. 2007 yılı Türkiye açısından bakıldığında bir felaketler yılı olmamıştır ama bir sonsuz yorgunluklar yılı olmuştur. 2008'de bizi yine yorucu bir yıl beklemektedir. Yılın yorucu geçecek olmasına yapılan vurgunun nedeni ek enerji ihtiyacının altını çizmek, hazırlıklı olmanın önemini vurgulamak içindir. Sonsuz yorgunluklar yılından kasıt ise şudur: Bir yandan, ileriye bakarak, sorunlarımızı çözmek için çabalamamız gerekirken bir yandan da olduğumuz yerde durabilmek için enerji harcamamız gerekmektedir. Statükoyu korumak için fazladan enerji gerektiğinde, yapılması gereken öncelikle mevcut enerjiyi daha verimli kullanmak, kayıp-kaçağı engellemektir. Profil [Devamı]
    2007'de alınan ders ışığında 2008
    Fatih Özatay, Dr. 31 Aralık 2007
    Dün temel makroekonomik büyüklüklerin 2008'de alabilecekleri değerleri dört farklı senaryo vererek kısaca tartışmıştım. Benzer bir öngörü çabasını yaklaşık bir yıl önce de yapmıştım (11 Aralık 2006 tarihli yazı). Bugün o tarihte 2007 için yaptığım öngörüleri gerçekleşmelerle karşılaştırıp, 2008'e ilişkin bu karşılaştırmadan çıkarılabilecek derslere değineceğim.O yazıda yine dört senaryo vardı. Bunlardan üçüncüsü şöyleydi: Makro disiplin sürüyor + siyasi gerginlik var + mikro reform programı açıklanmıyor + AB süreci kesintiye uğramıyor. Dış koşulların değişmeyeceği varsayımı altında oluşturmuşum tüm senaryoları. Dışarıdaki olumsuzlukların makroekonomik öngörülerimi olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulamışım. Olup bitenler en çok bu senaryoya uyuyor. O yazıyı yazarken 2007 için tem [Devamı]
    Hükümet kendi programına sadık kalmazsa 2008 kayıp bir yıl olur
    Hasan Ersel, Dr. 31 Aralık 2007
    ABD'de konut piyasasında yaşanan krizin maliyeti 2008'in ilk çeyreğinde belli olacak. Süreçten Türkiye de etkilenecek. 2007'de mali disiplinin bozulmasıyla oluşan güvensizlik de 2008'de giderilmeli. Her şeyden önce yeni yılda mutluluk, sağlık ve huzur diliyorum. 2007'de hem olumlu iktisadi gelişmeler oldu hem de olumsuz. Bazıları anılarımızda kaldı, bazıları ise etkilerinin kalıcılığı ile 2008'de de bizimle beraber olmaya devam edecek. Bunlardan en önemlisi, kuşkusuz, küresel ölçekli mali kriz! Öyküyü tekrarlamayacağım. Sadece niçin 2008'de de bizimle beraber olacağına ilişkin görüşlerimi aktarmak istiyorum.  Bu olayda "bulaşma etkisi" güçlü oldu. Bunun bir nedeni, ipotekli konut kredisi verenlerin bu riski kendi bilançoları dışına çıkartabilmeleriydi. Menkul kıymet piyasasının s [Devamı]
    Makroekonomik açıdan 2008 nasıl bir yıl olacak?
    Fatih Özatay, Dr. 30 Aralık 2007
    2008'de olabileceklerle ilgiliyim. Perşembe günü işe dört senaryo ile başlamıştım. Bu senaryolar kısaca şöyleydi: Olumlu senaryo = Mali disiplin + dış piyasalar karışmıyor + sosyal güvenlik reformu + mikro reformlarda bazı ufak adımlar. Daha olumlu senaryo = Olumlu senaryo + 2009'a ilişkin kapsamlı mikro reform programı. Olumsuz senaryo = Mali disiplin + sosyal güvenlik reformu + mikro reformlarda bazı olumlu adımlar + dış piyasalar karışıyor. Daha olumsuz senaryo = Olumsuz senaryodan farklı olarak mikro reformlarda açılım yok.Bu senaryolar altında temel makroekonomik göstergelerin nasıl şekillenebileceğine dönelim. Tabloda sekiz adet temel makroekonomik büyüklük var. Faiz ve enflasyon açısından yıl sonunda oluşabilecek değerleri verdim. Her bir senaryo için makroekonomik büy [Devamı]
    ABD-Çin iktisadi ilişkileri
    Hasan Ersel, Dr. 28 Aralık 2007
    Çin ile ABD arasındaki ilişkileri anlamaya çalışmak insanı yoruyor. Bir bakıyorsunuz, Çin ile ABD arasındaki ticaret artıyor. Alan memnun, satan memnun. Ertesi gün ABD, Çin'le olan dış ticaret açığını bahane edip Çin mallarının ithalini kısıtlayacak önlemler almaktan söz ediyor. Hatta arada bir Çin silahlı kuvvetlerinin ABD için oluşturduğu tehditten dem vuran haberler manşetlere taşınıyor. Bu iki ülke iyi geçiniyorsa niçin bunlar oluyor? Yok, eğer araları bozuksa nasıl oluyor da ticaretleri bu kadar artıyor? Bu kadar ABD firması Çin'de yatırım yapıyor? Çin neden bu kadar ABD devlet tahvili alıyor? Kendi hesabıma işin içinden pek çıkamadım. Sonunda, izlemekle yetinmeye karar verdim ancak aşağıda göreceğiniz gibi o bile kolay değil. [Devamı]
    2008 için senaryolar
    Fatih Özatay, Dr. 27 Aralık 2007
    2008'de bizleri ekonomik açıdan neler bekliyor? Birkaç yazı bu soru etrafında dolaşmak istiyorum. Önce içinde bulunacağımız ortama ilişkin bazı senaryolar geliştirmekte fayda var. Daha çok dışsal unsurlar belirleyici olacak; onlarla başlayalım. Temel soru malum: Uluslararası mali piyasalarda yeni bir gerilim yaşanacak mı?Yanıtını bilen olduğunu sanmıyorum. En azından ben bilmiyorum. Bu durumda iki farklı ana senaryo geliştirmek gerekiyor. Mali piyasalarda gerilim yaşanmayacağı senaryosuna 'olumlu senaryo' adını verelim. 'Olumsuz senaryo'da ise gerilim yaşanacağı düşünülsün. Şüphesiz, bu gerilimin boyutu ve ne kadar süreceği çok önemli. Bunlara bağlı olarak olumsuz senaryodan bazı alt senaryolar türetmek mümkün; yazı dizisinde bunlara da sıra gelecek.Dış politikaya ilişkin, mevcu [Devamı]
    Kaplan yavrusu edinmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz?
    Güven Sak, Dr. 25 Aralık 2007
    Çin atasözünü biliyor musunuz? Hani o, "Hamama giren terler"in Çincesi gibi duran atasözünü. "Kaplan yavrusu edinmek isteyen, kaplanın inine girmek zorundadır" diyenini. Bugünlerde etrafımızda olup bitenlere bakarken Türkiye'nin olaylar karşısındaki tavrını değerlendirirken hep bu sözü akılda tutmakta fayda var. Soru ortada değil mi? "Kaplan yavrusu edinmek istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz?" Bu bölgede başı dik dolaşmak istiyor musunuz yoksa istemiyor musunuz? 2007 yılını bitiriyor, 2008 yılına giriyoruz. Yurtdışında bizim buradaki performansımızı etkileyebilecek bir sürü olay var. Ortada riskler ve onlarla birlikte dolaşan fırsatlar var. Biz dünyada olup bitenlere bakınca iki temel unsuru ayırt ediyoruz. Bunlardan ilki uluslararası bankacılık krizi, ikincisi ise Avras [Devamı]